Are we alone tradutor Turco
747 parallel translation
Are we alone?
Yalnız mıyız?
Are we alone?
Yalnız mıyız....?
In the forest deep are we alone
Ormanın derinliklerinde başbaşayız.
- Are we alone in the house?
- Evde yalnız mıyız?
- Are we alone?
- Yalnız mıyız?
Are we alone?
Yalnız mıyız? Evet.
and we are witnesses to a poignant drama - a young, faithful woman fighting alone against a band of blind theologians and skilled jurists.
Ve onun şaşırtıcı dramına tanıklık edebiliyoruz. Ortodoks teologlar ve güçlü yargıçlar karşısında, kendisini savunan, genç ve dindar bir kadının dramına...
Alone are we, O beloved!
Başbaşayız sevgilim!
Alone are we at last tonight
Bu gece en sonunda yalnız kaldık.
Alone are we in the failing light
Zayıflayan ışığın altında yalnız kaldık.
We are alone in the forest
Ormanda yapayalnızız.
Cradled in eternal love Alone in the forest are we
Sonsuz aşkla kucaklaşma ormanda yapayalnızken olmakta.
We are alone, O angel mine!
Meleğim benim yalnızız!
Until we are alone.
İkimiz başbaşa kalana kadar.
But if we are going to go on together, you've got to let me alone this summer.
Ama bu yola beraber devam edeceksek, bu yazı yalnız geçirmeme müsaade etmelisin.
Since Mrs. de Winter went sailing alone, are we to believe she drove those holes herself?
Bayan de Winter denize yalnız açıldığına göre, o delikleri kendisinin açtığına mı inanmalıyız?
Here we are in my home, the house that I was born in... alone and together in my favorite room.
Burada benim evimde, doğduğum evde... en sevdiğim odada birlikte ve yanlızız.
When are we gonna be alone again?
- Ne zaman başbaşa kalacağız?
There are no police here haven't you noticed we are quite alone.
Buralarda polis yok, yapayalnız olduğumuzu farketmedin mi?
You and I, well, we are alone in the house.
Siz ve ben... evde tek başımıza kaldık.
Should they then be considered criminals? If so, ladies and gentlemen, you must condemn all of us, as we are the people who, in pursuit of our passions, abandon the children to fend for themselves. And our children are alone.
Eğer suçlu olduklarını düşünüyorsanız bu mahkemenin hepimizi suçlu çıkarması gerekir o zaman bizler ki - kendi tutkularımızın peşinde koşup çocuklarımızı kendilerini korumayla baş başa bırakarak hepsini yapayalnız bırakıyoruz.
- Are we really alone? - Of course we are.
Yalnız mıyız?
I can tell you that when we are alone.
Bunu size yalnız kaldığımızda anlatabilirim.
- I will tell you when we are alone.
- Yalnız kaldığımızda söyleyeceğim.
At last we are alone and unobserved.
Sonunda yalnız kalabildik.
We're generally supposed to make check-up calls, especially where women are concerned, and when they're alone.
Genellikle bir bayan yalnız ve de endişeli ise kontrol ziyaretlerinde bulunuruz.
Does that mean... we are to be alone in here?
Yani şimdi burada yalnız mı olacağız?
We stand alone at the head of the table... and if ever our rights are challenged, this is our answer.
Masanın başında yalnız duruyoruz... eğer haklarımız sorgulanırsa, cevabımız budur.
Before we were both alone, and now we are together.
Daha önce ikimiz de yalnızken, şimdi beraberiz.
- We are two strangers alone.
- Çünkü iki yalnız yabancıyız.
You see, we are alone.
Biz burada yalnız başımızayız.
When we're alone, when no one else is around... then it's all right but when there are other people.
Birlikteyken, yanımızda kimse yokken sorun yok ama başkaları varken...
Are we alone?
Peki efendim..
( whispers ) He whispers to me when we are alone.
Ona söz verdim. Yalnız kaldığımız zaman, kulağıma fısıldadı.
Tonight, we are alone in a different world.
Bu gece, farklı bir dünyada yapayalnızız.
- Are we both eating alone? - I am.
- İkimiz de yalnız mıyız?
Well! We are alone.
Sonunda yalnız kaldık.
We are quite alone.
Tamamen yalnızız.
We are not alone in this, Livius.
Bu işte yalnız değiliz, Levius.
And I realized we two are completely alone in the world.
Ve sonra, ikimizin bu dünyada ne kadar yalnız olduğunu fark ettim.
We are totally alone here
Burada tamamen yalnızız.
Please drop the title when we are alone. It's...
Yalnızken unvanları bir kenara bırakalım lütfen.
This is not a trial, but a tribunal convened expressly by the Praesidium... and it is to the Praesidium alone that we are responsible.
Bu duruşma değil, Başkanlık tarafından açıkça toplanan mahkeme. Ve sadece Başkanlığa karşı sorumluyuz.
We are alone.
Yalnızız.
Fortunately, we are not as alone as we once were.
Neyseki bir zamanlar olduğu kadar yalnız değiliz.
Now we are both quite alone.
Arık ikimiz de yapayalnızız. Sadece ikimiz, terk edilmiş.
We are alone, three women.
Burada yalnızız, üç kadın.
The animals are less alone with roaring than we are with all our words.
Kükremeleriyle hayvanlar bile kelimelerle bezenmiş bizlere nazaran daha az yalnızlık çekiyorlar.
We know you are not alone in this.
Bu işte yalnız olmadığını biliyoruz.
I said, we know you are not alone.
Yalnız olmadığını biliyoruz dedim.
We are civilized people, unless you two prefer to be alone.
Biz uygar insanlarız, tabii siz başbaşa kalmak istiyorsanız o başka.
are we cool 65
are we there yet 168
are we 1416
are we good 155
are we done yet 18
are we friends 34
are we late 34
are we done 304
are we clear 305
are we almost there 21
are we there yet 168
are we 1416
are we good 155
are we done yet 18
are we friends 34
are we late 34
are we done 304
are we clear 305
are we almost there 21