Give it to her tradutor Turco
2,209 parallel translation
When you actually give it to her, lose the baby voice.
Bunu ona vereceğin zaman, şu bebek sesini yoket.
But I'm not gonna give it to her.
Fakat bunu ona ben vermeyeceğim.
Give it to her.
Ona ver.
And I got a feeling you are going to give it to her.
İçimde de vereceğine dair bir his var.
I'm still going to give it to her.
Hâlâ ona vereceğim.
But I didn't give it to her, obviously.
Ama elbette ona vermedim.
Well, maybe we can give it to her.
Aslında, bunu ona sağlayabiliriz belki.
Kunal go to the airport and give it to her
Kunal havaalanına git de ver.
And you give it to her when I finish
Bitirdiğimde de ona vereceksin.
Did one of us give it to her?
İkimizden birinden ona mı geçmiş?
We were supposed to give it to her.
Biz de bunları ona vermeliyiz.
- Fucking give it to her.
- O halde göster kendini.
- l have the balls to give it to her.
- Yürekliyim ve ona göstereceğim.
One of these days we'II give it to her.
O günlerin birinde bunu ona veririz.
You didn't give it to her, did you?
Kutuyu ona vermedin, değil mi?
I didn't give it to her yet.
Daha vermemiştim.
And when it becomes clear that you forgot, Guess who's going to swoop in and give it to her? Is it you?
Ve senin unuttuğun belli olduğunda bil bakalım kim içeri girip hediyeyi ona verecek.
You can give it to her next year.
Seneye verirsin.
Was it worth it, to give up everything for this man?
O adam için her şeyden vazgeçmişsin.
And now her husband wants her to give it all up?
Ve kocası durmuş herşeyi bırakmasını istiyor
You should take Ellie and go and find her and give her a chance to make it right.
Ellie'yle birlikte gidip onu bulmalı,... ve yaptığını düzeltmesi için ona bir şans vermelisiniz.
I would do anything, give anything to be able to get a second chance to get it right.
İkinci bir şans elde edip doğru olanı yapmak için her şeyi yapar, her şeyimi veririm.
She was willing to give up everything to protect it which, unfortunately, included me.
Onu korumak için her şeyden vazgeçiyor. Ne yazık ki bunun içinde bende varım.
Whoever's fighting to give Amanda back her life even though she chose to end it, loves her.
- Adam kızı sevmiyor. Kendi canına kıymasına rağmen, Amanda'ya can vermeye çalışan her kimse kızı o seviyor.
Give that to me, I'm just gonna have to share it with her.
Bana verirsen onunla paylaşmak zorunda kalacağım.
You know, it's all designed to give power and thrills to the sphinx-like doctor at the expense of the humiliated patient.
Her şey tasarlanmış hastayı küçük düşürmek pahasına anlaşılmaz doktor ifadesiyle gaz vermek ve heyecanlandırmak.
It should give you access to everything you need.
İhtiyacın olan her şeye erişim sağlayacak.
No. It's because they want to give their female - bear, giraffe, what have you - the honeymoon they never had.
Ayılar olsun, zürafalar olsun, her neyse işte tek dertleri eşlerine yaşayamadıkları balayını yaşatmak.
( broome ) it doesn't give you pause That violet gave her baby away to pete?
Violet sınırlarını biliyordu ve yardım istedi.
You gotta give him a chance to atone for whatever it is he needs to atone for.
Telafi etmesi gereken her neyse,... ona bunu yapması için bir şans vermelisin.
Venice is reliant on the sea, which makes it vulnerable to attack from the sea, which is why any device that would give you advance warning of approaching enemy ships would clearly be of enormous value.
Venedik denize bağımlıydı ve bu da onu denizden gelen saldırılara karşı savunmasız yapıyordu. Bu yüzden yaklaşan düşman gemilerini önceden haber veren her alet çok değerliydi.
I feel like it would help give me closure if I could say good-bye to you in the way that I wanted to say good-bye to her.
Onunla vedalaşıyormuş gibi seninle vedalaşırsam bu eksikliğimi gidermiş olurum.
It's a terrible tragedy that her husband was killed, but that doesn't give her the right to make scapegoats of our children.
Kocasının öldürülmesi çok büyük bir trajedi ama evlatlarımızı günah keçisi yapma hakkı vermiyor ona.
I was gonna give it to my niece for her first communion.
Ben onu cemaatteki yeğenime verecektim.
If he was firing her, it would give her motive to destroy the place.
Onu kovacaktıysa, burayı dağıtması için bir sebep sayılır.
Now, I know that I'm basically just winging it, but can you give her to me now?
Şimdi, ben aslında biliyorum Sadece, o winging ama olabilir sen şimdi bana onu verebilir misiniz?
You better give her space to do it. Do you understand?
Onu biraz rahat bırakmalısın.
Give it back to her now, or I swear to God I will rip your head off!
Onu hemen geri ver yoksa yemin ederim, kafanı uçururum!
And that he was sure you would always give it to him straight.
Ve şundan eminmiş ki insanları her zaman büyüleyebilirmişsin.
You told me to give it back to her so I went over to give it back.
Evet, Ray. Geri vermemi söylemiştin ben de gidip verdim.
Not only will it figure out the pass code to Sarah's phone, but once I'm in, it'll give me all her deleted e-mails, texts and internal application data.
Sarah'nın telefonunun kodunu çözmeyi başarabilirsem, tüm silinmiş mesajlarını, elektronik postalarını ve ajanda bilgilerini de öğrenebileceğiz.
Now it's Shelly's turn to give Steve her card.
Şimdi Shelly, Steve'e kartını verecek.
These magnetic rocks, scattered across the Red Planet, give Mars its own version of Earth's northern lights, as discovered in 2008, although it may not register as visible light to human eyes.
Kızıl gezegenin dört bir tarafında dağınık durumdaki bu manyetik kayalar, Mars'a, yeryüzü kuzey ışıklarının kendi versiyonunu sağlıyorlar. 2008 de keşfedildiği üzere, ve her nekadar insan gözü tarafından görünür olmasalar da...
If she is bleeding internally I can give her a platelet transfusion, try to slow it down.
Halima gibi iç kanaması varsa ona trombosit verip, kanamayı yavaşlatmaya çalışabilirim.
You should give it back to her now, whatever it is.
Her ne veriyorsan, ona bunu şimdi vermelisin.
Did I say it was shrimp night? - Would have been nice to give me a chance to give her a heads up.
Onu uyarmama fırsat tanısan daha iyi olmaz mıydı?
It's going to give her ham-and-egg tapases... a run for their money.
İspanyol mezesine kafa tutar.
I say, let's give it to her.
Gel ona bunu verelim.
If you want to give her another shot, go for it.
Ona bir şans daha vermek istiyorsan ver.
We'll give her some laxatives to help it on its way.
Çıkmasına yardım etmek için biraz laksatif veririz.
It'll be very hard for you to give her up.
Ondan ayrılmak senin için çok zor olacak.
give it a go 47
give it up 548
give it a rest 256
give it a try 140
give it to me 2083
give it here 315
give it a shot 99
give it time 124
give it 437
give it back 737
give it up 548
give it a rest 256
give it a try 140
give it to me 2083
give it here 315
give it a shot 99
give it time 124
give it 437
give it back 737
give it your best shot 38
give it to me now 42
give it a chance 31
give it to him 192
give it to me straight 42
give it a whirl 16
give it a break 17
give it some time 30
give it back to me 74
give it to them 34
give it to me now 42
give it a chance 31
give it to him 192
give it to me straight 42
give it a whirl 16
give it a break 17
give it some time 30
give it back to me 74
give it to them 34
give it a second 28
give it to us 27
give it some gas 17
give it a minute 32
to here 31
to her 130
give me strength 86
give me a hug 258
give me a kiss 294
give me some sugar 34
give it to us 27
give it some gas 17
give it a minute 32
to here 31
to her 130
give me strength 86
give me a hug 258
give me a kiss 294
give me some sugar 34
give me a sign 41
give up 237
give me 926
give me your hand 884
give me that 1626
give me a break 856
give me the money 165
give me a fucking break 45
give me your phone 245
give me a second 352
give up 237
give me 926
give me your hand 884
give me that 1626
give me a break 856
give me the money 165
give me a fucking break 45
give me your phone 245
give me a second 352