English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / I've gotta say

I've gotta say tradutor Turco

278 parallel translation
I gotta say, cannibal soul, scariest soul we've ever captured.
Kabul etmek gerek, yamyam ruh, - Bu güne kadar yakaladıklarımızın en korkuncuydu. Kesinlikle.
Since you're here on behalf of a friend who does not wish to appear... all I've gotta say is, she ought to be ashamed of herself.
Madem ortaya çıkmaya çekinen arkadaşınız yerine buradasınız tüm söyleyebileceğim şey, kendinden utanması gerçeğidir.
Men, I want you to pay strict attention to what I gotta say!
Adamım, senden çok dikkatli olmanı istiyorum ve... ne dedim.
That's all I've gotta say, and you can do what you like.
Gerekenleri söyledim. Artık istediğini yapabilirsin.
I've gotta say it : he's got a nose.
İtiraf etmeliyim : Burnu iyi koku alıyordu.
I say the guy's gotta go, he goes.
Adam gidecek dedim ve gidecek.
All I've gotta say is you've certainly changed your tune... Since he and his friends slapped you around.
Tek bildiğim o ve arkadaşları seni patakladığından... beri senin farklı davrandığın.
You know, all these boys'clubs that I go to I gotta think what they'd say and the neighbors and, you know, the kids that my Audrey plays with.
Gittiğim kulüplerdeki çocukların, komşuların ve Audrey'min arkadaşlarının neler söyleyeceğini düşünmeliyim.
All I gotta do is pack that old straw suitcase of mine and... say good-bye to millions.
Tüm yapmam gereken o eski saman bavulumu almak ve milyonlara elveda demek.
It's just that I... I gotta go where I've not been. And where I can say, " This far I've come.
Ben sadece... daha önce görmediğim, ve " bunca yol geldim,
It's like I keep telling these long-haired directors... if you want me to sell your crummy films, I say... you've gotta give it a a good dose of'S and V'.
Sanki bu uzun saçlı yönetmenleri anlatmaya devam ediyormuşum gibi. Crummy filmlerinin, satılması isteniyorsa.. 'S ve V'yi, Tam dozunda vermen lazım..
I've gotta be in Paris to have dinner with the Minister of Defence, talk numbers and bases.
Paris'te Savunma Bakanı ile yemek sözüm var, sayılardan ve üslerden konuşacağız.
I've gotta say good-bye.
Burada vedalaşalım.
If we aren't working together, all you gotta do is say the word, and I'm outta here.
Eğer birlikte çalışmıyorsak söylemen gereken bir tek söz var, ve ben işin dışındayım.
I'm trying to say you've gotta hang on to your hope.
Umut etmeye devam etmen gerektiğini söylemeye çalışıyorum.
And I feel I gotta say something to Terry about it.
Ve bu konudan gelecek hafta Terry'ye söz edeceğim.
And I say, "What the hell, you gotta do it."
Ve diyorum ki, "Siktir git, ne halin varsa gör."
I kick you in the head you've got nothing to say get out of my way'cause I gotta get away you never realize I take the piss out of you you come up and see me and I beat you black and blue I'm bored! I could be standing over at lions and, like, pulling.
Sıkıldım!
- There's something I've gotta say.
- Söylemek istediğim bir şey var.
I must say... I've enjoyed your company, but... I gotta get on with my day.
Şunu söylemeliyim ki arkadaşlığından zevk almıştım, ama işime dönmeliyim.
I don't expect you to believe anything I say, but I've gotta say it.
Söylediklerime inanmacağını biliyorum, ama yine de söylemek zorundayım.
- There's some things I've gotta say.
- Söylemem gereken bazı şeyler var.
I'm your best friend, but I've gotta say he's always been a perfect neighbor.
Ben sein en iyi arkadaşınım, ama söyliyeceğim o her zaman mükemmel bir komşu olmuştur.
See, all you gotta do Is rub that lamp and I'll say
Tüm yapman gereken... lambayı ovmak ve ben...
Thank you for your initiative, but I gotta admit to you, I've never been much of a student. But you can brief my staff on that, you know.
Düşündüğün için teşekkürler ama kabul etmem gerek pek iyi bir öğrenci sayılmam ama bu konuda ekibime bilgi verebilirsin.
Well, okay. But here, where you say... 'What I got, you gotta get and put it in you,'how about just,
Şey, tamam ama burada "Sahip olduğumu alacak ve içine koyacaksın" yazıyor.
Oh, no, I gotta do a portage up to Swanson Meadow and do a fish count.
Hayır, Swanson Çayırı'na gitmem ve orada balık sayımı yapmam gerekiyor.
Just hear what I've gotta say.
Sadece söylemem gerekenleri duy. Ondan sonra bağır.
I've gotta say, I much prefer your place.
Senin evini daha çok sevdiğimi söylemeliyim.
Listen I gotta say goodbye, and I gotta say it quick because this is killing me.
Dinle Hoşçakal demem lazım, ve bunu çabuk yapmam lazım çünkü çok acı veriyor.
Well, I've given this a lot of thought and I've gotta say- -
Bu konuyu iyice düşündüm.
I gotta say you're handling it better than I would've.
İtiraf edeyim, ben olsam böyle iyi baş edemezdim.
I gotta say, Don, I've been just blown away by these numbers.
Söylemeliyim ki Don, bu rakamlar beni çok şaşırttı.
I've gotta give her another chance to say no.
Ona'hayır'diyebilmesi için bir şans daha vereceğim.
I mean, let's say you manage to sneak out. Then you gotta run and keep running.
Sıvıştığınızı varsayalım, sonra sürekli ve sürekli kaçmanız gerekir.
You go public, and 30 million people hear what you gotta say, nothing- - I mean nothing- - will ever be the same again.
Kamuya gidiyorsun, ve 30 milyon kişi senin dediklerini duyuyor, hiçbir şey- - demek istediğim hiçbir şey- - aynı olmayacak bir daha.
I've learnt that you've gotta say what's in your heart.
Kesinlikle öyle. Bence insan hissettiklerini mutlaka sevdiğiyle paylaşmalı.
I'm sorry to say we gotta get back to our hotel rooms... and fuck some groupies, so...
Üzülerek söylemeliyim ki otel odalarımıza geri dönmeliyiz... ve bikaç groupieyle sikişmeye
And then i gotta go practice.
Ve sonra gidip çalışayım.
And, uh, I gotta say, it's just wonderful to see so much interfaith dancing happening.
Ve, eee, Söyleyeceğim şu ki, farklı inançlardan insanların mutlu bir şekilde dans ettiğini görmek harika.
Do you mean to say I've gotta carry your sorry ass?
Beni taşı demeye mi getiriyorsun?
No, I don't want Ray on my back, but I've gotta say,
Hayır, Ray'i arkam da istemem, ama bunu söylemeliyim, şu "Aptal" yazsını sevdim.
I've gotta say it's good to keep Ray on his toes a bit,
Ray'in daha biraz daha dikkatli olmasını söylemeliyim,
I gotta say something. Cos I don't think I've made it clear.
Söylemem gereken bir şey var çünkü bunu sana açık açık söylemiyorum.
I gotta say, you've been a little thin in the advice department lately.
Son zamanlarda, öğüt verme işini biraz boşladın.
Because I gotta say this has been the most fun I've had in a really long time.
Çünkü uzun süredir böyle eğlenmemiştim.
I'VE GOTTA SAY IT ROCKS PRETTY HEAVILY,
Çok iyi rock yaptıklarını söylemeliyim.
And I've seen him around the office. I gotta say, I don't see the slightest resemblance.
Ve onu ofiste de görüyorum. Hiç bir benzerliğiniz olmadığını söylemeliyim.
But I gotta tell you... I'm just gonna be upfront and say it. You are gorgeous.
Ama sana soyleyeyim... durust olucam ve dusundugumu soyleyecegim.sen muthissin.
I gotta say, a tanning bed and a stack of Victoria's Secret catalogs?
Bronzlaşma yatağı ve Victoria's Secret dergileri vardı gerçi.
Okay, you've been in this mood for a week now... and while I love the ups and downs of motherhood... I gotta say, I'm tired of Goofus, and I'd like my Gallant back.
Tüm hafta boyunca bu moddaydın ve böyle iniş çıkışları sevmeme rağmen söylemeliyim ki bu saçma durumdan bıktım, şövalyemi geri istiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]