English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / It's about her

It's about her tradutor Turco

4,357 parallel translation
It's not all, you need to think too hard about. You...
Her zaman dediklerini yapmana gerek yok.
I mean to know... and then you get up in the morning you go about your day and then... it's all over.
Demek istediğim şimdi gidip yatacaksınız sonra sabah uyanacaksınız ve her şey bitmiş.
It's all about knowledge, everything is.
Sadece bilgiyle alakalı. Her şey öyledir.
It's staring you right in the face, all right. Every Planet of the Apes movie is about race. Every one.
Her şey ortada tüm Maymunlar Cehennemi filmleri, ırklar üzerine.
It's about whoever it was who nearly killed your mother.
Mevzu, her kim iseler, anneni az kalsın öldürecek oldukları.
Why is it that whenever we're alone, all you want to talk about is Noah?
Neden her yalnız kalışımızda yalnızca Noah'yla ilgili konuşmak istiyorsun?
Think about it, Stanley, do you really want to ruin the peace of mind Grace Catledge has, secure in the knowledge that she is her husband's only love?
Düşün, Stanley, Grace Catledge'ın kocasının tek aşkının olduğunu bilmesiyle, elde ettiği gönül rahatlığını gerçekten mahvetmek mi istiyorsun?
It's not sad. It's about a mermaid that takes her family on a vacation.
Hüzünlü değil, ailesini tatile götüren bir denizkızıyla ilgili.
We're just not gonna get away with making it about him.
Ona çamur atarak her şeyden sıyrılamayız.
It's that not only did Kate fuck my boyfriend and ruin that area of my life, but now I can't even do standup, which was the one thing about me that made me better than her.
Kate sadece erkek arkadaşımla yatıp, hayatımın bu kısmını mahvetmedi şu an ondan daha iyi olduğum tek şey olan stand-up şovunu bile yapamaz hale geldim.
There's nothing "eco" about it if you have to wash it twice.
Böyle her şeyi ikinci kere yıkarsanız bunun çevreye hiçbir hayrı dokunmaz.
It's about two-thirds down her spine.
Omurgasının 3'te 2'si kadar altında.
It's not always about you, Mel.
Konu her zaman seninle ilgili değil, Mel.
No, you have no idea what it's all about until you've met the right woman.
Doğru kadınla tanışana dek her şeyden bihabersin.
It's all about e-mails and texts with those goddamn hugs and kisses.
Artık her şey e-posta ve mesaj oldu. "Sarıldım öptüm" yazıyorlar bir de.
It's always about her.
Konu hep o.
Okay, it's one of the things that I used to articulate a story about her.
Yaptığım şeylerden biri, onun hakkında bir hikaye dile getirmekti.
No one knows about it except Madame Mallory, but I've asked her if I could use the Saule Pleureur kitchen tonight, because I want to cook a dish that I haven't cooked in a long time.
Madam Mallory dışında kimse bunu bilmiyorum, ama Saule Pleureu mutfağını bu gece kullanabilir miyim diye sordum, çünkü uzun zamandır yapmadığım bir yemeği yapmak istiyorum.
We joke about it, but Ward's always been easy to be bullied.
Şaka yapıyoruz, fakat Ward her zaman kolay korkutuluyor.
Isn't that what it's all about?
Her şey bundan ibaret değil mi?
Always it's about land.
Konu her zaman topraktır.
It's not about God taking away all our problems and making everything perfect.
Tanrı'nın bütün problemlerimizi alıp her şeyi mükemmel kılması değildir.
- Why is this all about me? - It's not.
- Neden her şey benimle ilgili?
It's all about what you will do, what you won't do.
Her şey senin ne yapıp, ne yapmıyacağına bağlı oluyor.
It's been a long time since it was just about fiery sex.
Her şeyin sadece ateşli bir seksten ibaret olmasından çok zaman geçti.
Just because you heard something new about her doesn't mean that it's true.
O'nun hakkında duyduğun yeni şeyler bunların doğru olacağı anlamına gelmez.
It's actually very interesting, the broken shackles around her ankles are about her being free and moving forward, and lighting the path to freedom.
İlginçtir ki, ayak bileklerinin etrafındaki kırık zincirler özgür olması, ilerlemesi ve özgürlüğün yolunu aydınlatmasıyla ilgili.
Damn straight. It's about frickin'time he taught us how to do that.
O yaptığı şeyi her an bize de öğretebilir demek ki.
But ever since I found out about the switch, it's just been one thing after another.
Ama karışma olayını öğrendiğimizden beri,... her şey üst üste geldi.
It's not about her reputation now.
Konu şimdi onun şöhreti değil.
When I was born, the shoreline was a mile farther out, and it was breaking off at a rate of about 20 feet per year.
Ben doğduğumda kıyı şeridi bir kilometre daha denizin içindeydi ve her yıl altı metresi denize karışıyordu.
Yeah, he picked up a protégé who had bones with Abaddon, but that's about all it says in here.
Abaddon için çalışan Protacgac'ı yakalamış ama burada yazan her şey bu.
It's all about information in this game.
Bak, bu işte bilgi her şey demektir.
Oh, so, it's about your ex eating her words?
Yani bu eski sevgilinin söylediklerini yemesi için mi?
Dragging her heels, whining, near constant, about everything, but more and more about the blood, like she's somehow above it, like she's better than us'cause she don't feed on people.
Üşengeçliği, neredeyse her konuda şikayet etmesi ama en çokta kan ile ilgili. Sanki o daha yüce biriymiş gibi sanki beslenmediği için bizden daha iyi biriymiş gibi.
And it ain't about forcing her to be like you the second she becomes inconvenient.
Onu senin gibi biri olmaya zorlamak oldukça uygunsuz bir davranış.
It's as if you weren't really thinking about her.
Sanki onu düşünmüyormuşsun gibi bir şey olsun.
- Maren, if this is about me and whatever problem you have with me, you don't need to take it out on our daughter's friend.
Maren, derdin benimleyse ve derdin her ne ise hıncını kızının sevgilisinden çıkarmana gerek yok.
Whatever fantasy you have about who she is and what you are to her, it's all bullshit.
Onun kim olduğuyla ve onun için değerli olduğunla ilgili ne hayalin varsa, her biri saçmalıktan ibaret.
Lukas is okay, and I'm about to get in my car and drive home and act like everything's normal, but... it's not.
Lukas iyi ve ben de arabama binip her şey normalmiş gibi evime gidiyorum ama.
Or ask Greg how hard it's been to worry every day about losing his brother.
Ya da Greg'e her gün kardeşini kaybetmekten nasıl endişelendiğini sorun.
It's always good to ignore interagency chatter, especially when it's about yourself.
Departmanlar arası konuşmaları yok saymak her zaman en iyisidir. Özellikle de kendi hakkında olanları.
Like the good book says, it's all about bum time and cloud cover.
İncil'de yazdığı gibi, her derdin devası zamandır.
See, the thing about CIs is it's always about being in control.
Bak, CI hakkında bir şey o kontrolünde olma konusunda her zaman olmasıdır.
Siegel must have found out about it and followed her here.
Siegel bunu anlamış ve onu buraya kadar takip etmiş olmalı.
If Angie talks to her about another suspect, it's fine.
Eğer Angie başka bir şüpheli hakkında konuşuyorsa, sorun değil.
It's not her I'm worried about.
Onun için endişelenmiyorum.
It's possible he never knew about her and did not, in fact, knowingly abandon her as a baby.
Callie'nin hakkında hiçbir şey bilmiyor olması ve ve akabinde onu bile bile bebekken terk etmesi muhtemel.
- Yeah, it's all about the kids.
- Evet, her şey çocuklar için.
When this ugliness blows over, you ought to come on over and do my laundry, and I'll tell you all about it.
Bu rezalet bittiğinde gelip benim kirli çamaşırlarımı yıkamalısın. Sana her şeyi anlatırım.
It's about a sexy maid who is constantly fending off the advances of her blond coworker's husband who can't keep his rough gardener hands off her.
Sarışın iş arkadaşının kocasının sürekli olarak asılmasına karşı koyan fakat kaba bahçıvanın ona dokunmasına karşı koyamayan seksi hizmetçi hakkında.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]