English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ O ] / On my way

On my way tradutor Turco

11,018 parallel translation
- I'm on my way.
- Geliyorum.
I'm on my way.
- Yola çıkıyorum.
I'm just on my way to the gym.
Ben de spora gitmek üzereyim.
It all started nine months ago... on my way to the FBI Academy.
Her şey 9 ay önce, FBI akademisine giderken başladı.
It all started nine months ago on my way to the FBI Academy.
Her şey 9 ay önce, FBI Akademisine giderken başladı.
It all started nine months ago, on my way to the FBI academy.
Her şey 9 ay önce, FBI Akademisine giderken başladı.
It all started 9 months ago on my way to the FBI Academy.
Her şey 9 ay önce FBI Akademisi'ne giderken başladı.
I'm on my way back now.
Şimdi geri dönüyorum. Sadece...
You grabbed me when I was on my way to work.
İşe giderken beni kaçıran sendin.
I'm on my way.
Oraya geliyorum.
I'm on my way.
Ben yoldayım.
That was around 6 : 00 last night, and the plan was for me to pick him up this morning on my way home from golf.
Bu da dün akşam 6 : 00 sularıydı ki planımız golften eve dönerken onu bu sabah almamdı.
I was on my way home - and saw that there was some commotion outside.
Eve doğru gidiyordum ve sokakta bir kargaşa olduğunu gördüm.
But I'm on my way home.
Ancak eve geleceğim.
I was just on my way to see you.
Ben de seni görmeye geliyordum.
Just say the word, Liv, and I'm on my way.
Sadece söyle, hemen yanına gelirim Liv.
I'll call him on my way.
- Ben onu yoldan ararım.
I saw Siddiq on my way in.
Yolda siddiq i gördüm
I'm on my way to the trial.
Mahkemeye gidiyorum.
I was on my way to get a glass of milk, and for your information, I've been lactose intolerant ever since.
Bir bardak süt almaya gidiyordum ve bilgin olsun, o günden beri laktoza alerjim var.
I am just on my way home.
Tam da eve gidiyordum.
I'm on my way to lunch, ma'am.
Yemeğe gidiyordum hanım efendi.
So, every day on my way to work,
Bu yüzden, benim yolda her gün çalışmak için,
Well, it looks like you guys got this under control, so I should probably be on my way.
Siz kontrol altına bu var gibi iyi, o görünüyor Bu yüzden ı muhtemelen yoluma olmalıdır.
I'm on my way to the BND now.
Alman İstihbarat bürosuna gidiyorum şimdi.
There was no time to warn you I was on my way.
Yoldayken seni uyaracak zamanım olmadı.
On my way!
Gidiyorum!
I'm on my way.
Geliyorum.
On my way.
Geliyorum.
Already on my way.
- Yola çıktım bile.
On my way to make this complaint to King Alfred,
Bu derdimi Kral Alfred'e anlatmak için gelirken Cynuit'ten geçtim.
I thought I would drop in and see you on my way home.
Eve giderken uğrayıp seni bir göreyim dedim.
I was on my way here.
- Hastaneye gelmek üzereydim?
In fact, I'm on my way to make sweet love with her all... night...
Aslında, şimdi gidip onunla sevişeceğim.
I'm on my way.
Yoldayım.
I'm on my way!
- Yoldayım!
It is on my way home.
Yolumun üstünde.
But if you don't mind, I really must be on my way.
Müsaade ederseniz, yoluma devam etmem gerekiyor.
They hold on to you so... so tight that you can't breathe, and... - ♪ If I had all my yesterdays ♪ - and then there's only one way out.
Öyle sıkı yapışırlar ki nefes alamazsın ve sonra tek bir çıkış yolu vardır.
Been on this stupid planet for a month now, and I lost my way to the entry point.
Bu aptal gezegende bir aydır yaşıyorum. İlk geldiğim yeri bulamıyorum.
I was on the way to my training zone when I glimpsed this battle.
Bu savaşı gördüğümde eğitim yaptığım yere gidiyordum.
My backup is already on the way.
Desteğim çoktan yolda.
I seem to have lost your trust somewhere along the way, but I swear to you on the soul of my dead mother that I am on your side.
Bir noktada güvenini kaybetmiş gibiyim ama ölü annemin ruhu üzerine yemin ederim ki senin tarafındayım.
My wife, who watched every second of your vlog, by the way, is one of the most published professors in UCLA's communications department, and, according to her, you should be reporting on more interesting subjects
Karım, bu arada kendisi video bloğunun her saniyesini izledi... Kaliforniya Üniversitesi İletişim Bölümü'nde en çok yayını olan profesörlerden biri. Ve onun dediğine göre, dijital ders kitaplarından daha ilginç konular üzerinde haber yapmalıymışsın.
But helping them may be the only way I'll ever get my hands on that monster's dagger.
Ama o canavarın hançerini ancak onlara yardım edersem ele geçirebilirim.
But helping them may be the only way I'll ever get my hands on that dagger.
Ama o canavarın hançerini ancak onlara yardım edersem ele geçirebilirim.
I'm on my way to London to talk to Ilyana.
Ilyana ile konuşmak için Londra'ya gidiyorum. - Uçağım bir saat sonra kalkıyor.
- On my way.
Hemen gelmen lâzım. - Geliyorum.
Mr. pibbles, you just wrote my penis a one-way ticket to staying on my body town.
Bay pibbles, şu an benim sikim için vücudumda kalma şehrine tek yönlü bir bilet kestin.
Now I am on my way to a new job in a new city.
Ama şimdi başka bir şehirdeki işime doğru gidiyorum.
Those goose bumps on your neck, how fast your heart's pounding, and now you want me to kiss you... slow, deep, my tongue moving down your neck, chest, stomach, all the way till I'm under that skirt.
Ensendeki tüylerin diken diken olması. Kalp atışlarının hızlanması. Şimdi seni öpmemi istiyorsun...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]