English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ S ] / See her

See her tradutor Turco

35,488 parallel translation
'She just... didn't want to see her old man.
Sadece ihtiyarını görmek istemiyordu.
I want to see her before she knows who I am.
Kim olduğumu öğrenmeden evvel onu görmek istiyorum.
- You see her?
- Şunu görüyor musun?
I ran to my room so I could write another letter for her to see her smile in front of my own eyes.
Ben odama koştum bunu yaptım Onun için başka bir mektup yaz Gülüşünü kendi gözlerimin önünde görmek için.
I wanted to see her reaction, her happiness, right away.
Onun tepkisini görmek istedim. Onun mutluluğu, hemen.
He said if I came forward, that... that I would never see her again.
Bu ortaya çıkarsa, karımı bir daha göremeyeceğimi söyledi.
And she asked to see her daughter.
Ve kizini görmek istedigini söyledi.
They are convinced of Amanda's guilt and would like to see her imprisoned back where this all began, in Italy. "
Amanda'nin suçlu oldugundan eminler ve bütün bunlarin basladigi Italya'da hapse atildigini görmek istiyorlar. "
When can we see her?
- Onu ne zaman görebiliriz?
I can't even see her for the next... 60-something hours.
Kızımı önümüzdeki 60 küsur saat boyunca göremeyeceğim bile.
Then I see her standing by the side of the freeway... - cars just flying past. - Oh.
Sonra bir baktım otobanın kenarında dikilmiş öylece yanından arabalar vızır vızır geçiyor.
Steve said that he and Brown were gonna see her the other day.
Steve geçen gün Brown ile birlikte onu görmeye gideceklerini söylemişti.
When can I see her?
Onu ne zaman görebilirim?
If you could see her paintings, she is a genius.
Resimlerini gördünüz mü bilmiyorum ama tam bir dahidir.
Why won't they let me see her?
- Onu niye görmeme izin vermiyorlar?
I can't see myself having kids with her.
"Birlikte çocuk sahibi olduğumuzu gözümde canlandıramıyorum." O mu?
Every single light that you see has to be completely different.
Gördüğünüz her bir ışık, diğerinden farklı olmalı.
And this is one city, and if you zoom out onto a large map of planet earth at night, you see electrification all over the world.
Burası tek bir şehir. Eğer Dünya gezegeninin büyük bir haritasına bakarsanız, dünyanın her yerinde elektriklendirme görürsünüz.
But when you're up there in orbit, and you can see 1200 miles in any direction, I mean, let me tell you.
Ama orada, yörüngede olduğunuzda, her yöne doğru 2000 kilometreye kadar görebiliyorsunuz.
See, strength is not always about size.
Gördüğün gibi, kuvvet her zaman boyutla alakalı bir şey değildir.
See, when a club like the Vagos goes down in a raid, I read all about that.
Vagos gibi bir kulüp bir baskın sonucu kapatıldığında onunla ilgili her şeyi okurum.
I see you tried dermal tissue rehydration to get her fingerprints.
Parmak izi almak için deri dokusu hidrasyonunu denemişsiniz.
Um... he wants her to see a therapist before we do anything drastic.
Biz herhangi bir müdahalede bulunmadan evvel Casey'nin... -... psikiyatriste görünmesini uygun gördü.
I... I always want to see you.
Ben seni her daima görmek istiyorum.
I'm gonna take her to see the doctor.
Onu şimdi doktora götüreceğim.
... destroy everything they see.
... gördükleri her şeyi yok ediyorlar!
And if you have to spend your life with somebody you should at least see a handsome face every morning.
Harcamak zorunda kalırsan Hayatınız birisiyle En azından görmelisin Her sabah yakışıklı bir yüz.
"Let her not see"
"Görmeyesin"
She said that it was so beautiful that she put it up on the refrigerator so that she could see it every day.
Çok güzel olduğunu söyledi. Buzdolabının üzerine koyduğunu Böylece her gün görebiliyordu.
If you ever see your wife alive again, it will almost certainly be because we found her.
Karınızı bir daha canlı görürseniz bu, onu biz bulduğumuz için gerçekleşecektir.
Well, I've been forced to see things differently since Malachor.
Malachor'dan sonra her şeyi farklı şekilde görmeye zorlandım.
A nice little juicy bite mark right on your cheek to help you see things more clearly.
Her şeyi daha açık görebilmek için yanağına hoş bir ısırık izine.
That's where we're gonna really see what her motivations are.
Motivasyonunun ne oldugunu burada görecegiz.
And I see why you fell for her.
Ayrıca, ona niye abayı yaktığını görebiliyorum.
Time and again, you risk everything to see justice done.
Adaletin yerine getirildiğini görmek için her şeyi defalarca riske attın.
I can't see the look in her eyes when she realizes that's exactly what I am.
Gerçekten öyle olduğumu anladığındaki bakışlarını görmek istemiyorum
People, they need to see you as a reminder of her living on.
İnsanlar, onun hatırası olarak seni görmeliler.
I can see why you had a thing for her.
Niçin ona bir şeyler hissettiğini anlayabiliyorum.
BULL : You see, this is time-stamped video footage showing Reese entering her own apartment building at the time of Ellen's death.
Gördün, bu... saati olan ve Reese'in kendi apartmanına girdiğini göteren bir kayıt.
I see what you did. Ooh, I like her.
Ne yaptığını anladım.
Well, you didn't work together, you weren't friends, and yet you wanted to see crime scene photos of her dead.
Arkadaş da değilsiniz. Ama her ne hikmetse cinayetin olay yeri resimlerini görmek istiyorsunuz.
- everything they see online.
- çevrimiçi gördükleri her şey.
Then one second after I land in Rome, you are gonna see all the things I have on you on all the newspapers of the world.
O halde Roma'ya indiğim anda seninle ilgili elimde olan her şeyi tüm dünya gazetelerinde göreceksin.
And you, Holy Father, you didn't tell her to do what anyone else would have said : go see a doctor.
Ve siz, Kutsal Babamız başka kim olsa söyleyeceği gibi bir doktora git demediniz.
When she was fifteen she went to see the children at the hospital and always brought tangerines with her.
15 yaşındayken hastaneye çocukları ziyarete gider ve yanında hep mandalina götürürmüş.
You see, every Christmas, the miracle children, who are now in their fifties, gather at a plaza in Guatemala City and tell the story of their miracle cures.
Her Noel, artık ellilerinde olan mucize çocuklar Guatemala'da bir meydanda toplanıp mucizevî iyileşme hikâyelerini anlatıyor.
I know you want to talk to her but she didn't see anything.
Onunla konuşmak istediğini biliyorum ama o hiçbir şey görmemiş.
See, on my end, it's been four months since her mother disappeared and Eva's not saying a word.
Benim tarafımda annesi kaybolalı dört ay oldu ama tek bir kelime etmedi.
Someone like her, so busy looking back, she can't see the life ahead she has to live.
Onun gibi birisinin geçmişine bu kadar odaklanıp da önündeki geleceği yaşayamaması.
Honey, it is always great to see you.
Tatlım, seni görmek her zaman güzel.
Anyway, I'll see you in an hour.
Her neyse, bir saat sonra görüşürüz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]