Small talk tradutor Turco
1,009 parallel translation
- Just small talk.
- Havadan sudan.
- I can think of much better things than making small talk. - Oh.
Kısa sohbetlerden daha iyi şeyler düşünebilirim.
Save the small talk for later.
Bu konuşmayı sonra yapalım.
When we're done, you can spend all your time making small talk.
İşimiz bittiğinde tüm zamanını gevezelik ederek geçirebilirsin.
Small talk?
Gevezelik mi?
Anything you don't understand, you call small talk.
Anlamadığın şeylere gevezelik diyorsun.
- Turnbill, I'm in no mood for small talk.
- Turnbill, sohbet edecek hâlim yok.
Small talk?
Sohbet mi?
Why is it, master, that when you can have any wish you desire, you prefer small talk?
Efendi, istediğin her dileğe sahip olacakken gevezeliği niçin yeğliyorsun?
( PEOPLE SMALL TALK )
( HAVADAN SUDAN KONUŞURLAR )
When you have been in this profession twenty years, you'll learn the true value of the small talk of the Congress.
Bu mesleğe yirmi yılını verdiğinde Kongre gevezeliğinin gerçek değerini öğrenirsin.
If you don't believe in idle chatter and a lot of small talk, yeah, I'm deranged.
Gevezeliğe ve boş sözlere inanmadığıma göre, beynim sulanmış diyebilirsin.
Stop the small talk!
Önemsiz şeyleri bırak artık!
Let's cut out all the small talk.
Bak, bu küçük sohbeti keselim.
That's the new small talk.
Şimdi konuşma dilinde öyle deniyor.
The new small talk. You do it so awfully well.
Şu yeni konuşma dilini o kadar iyi beceriyorsunuz ki.
We will spare the audience the pages of dreary small talk, and get to the heart of the matter by the simple use of the device I'vejust explained, the dissolve.
Seyirciyi sayfalar dolusu konuşmalarla sıkmadan sözünü ettiğim bindirme tekniğini kullanıp sadede gelebiliriz.
I don't have much small talk.
Sohbet edecek halim yok da.
- I haven't any time for small talk either.
- Benim de sohbete zamanım yok.
How you two can stand there wasting time with small talk beats me.
Orada durup boş laflarla nasıl zamanınızı harcadığınız hakkında hiçbir fikrim yok.
- Oh, small talk, merely small talk.
- Sohbet maksadıyla, sadece sohbet.
If you're any good at small talk, it always manages to bore me to sleep.
Eğer sohbet konusunda iyi değilseniz, bu benim canımı sıkar ve uyurum.
We can't just sit around and make small talk.
Öylece oturup sohbet edemeyiz.
Between courses, I'm expected to make small talk.
Yemek sırasında insanlarla muhabbet etmem bekleniyor.
I hate small talk.
Terbiyesizlikten nefret ederim.
- To a lot of psychiatric small talk.
- Bir sürü psikiyatrik laf salatasını.
I'm making small talk.
Boş konuşmalardan nefret ederim.
I hate the people who make small talk. I should...
Neyse sussam çenemi kapasam iyi olacak.
Karin, it's so strange how we don't reach one another... how we only make small talk.
Karin, şimdi birbirimize ulaşamıyor olmamız çok tuhaf. Sadece ufak sohbetler yapıyoruz.
If it went in my heart like you wanted, Mr. Goda, this small talk wouldn't be necessary.
Dilediğin gibi kalbime saplansaydı Bay Goda, bu konuşmaya gerek dahi kalmayacaktı.
A lot of the small talk that the typical group of guys would make... sometimes he would not enter into it.
Bizim gibi adamların toplanıp yaptığı geyiklere... pek katılmazdı.
Damn town runs on olives and small talk.
Konuşma yapacağız diye bütün her yer zeytin oluyor.
( man # 3 ) Can the small talk.
Sohbeti kesebilir misiniz?
And she'll ask me "No small talk?"
Ve o da bana "Boş boş konuşma." diyecek.
He tells me stories of the talk - the small talk, the little things... - the insecurity.
Bana bazı hikayeler anlatıyor - küçük konuşmalar, küçük şeyler... güvensizlik.
All right. If you wish no small talk, sit down.
Pekala, çene çalmak istemiyorsan otur.
I have two men to bury and no office to make small talk in.
Gömecek iki adamım var ve hiçbir iş bundan daha önemli değil.
well, I guess a little small talk's in order here now.
Şu an usulünce ufak ufak konuşabiliriz diyorum.
On my small talk. Hey, I didn't mean anything
Evet, umurumda değil.
I thought that small talk was too small.
Sohbet etmeyi küçümserdim.
Cut the small talk and buy me a drink.
- Boş lafı bırak, bana bir içki söyle.
Well, nothing beyond an occasional little small talk.
Havadan sudan küçük sohbetler haricinde bir şey konuşmuyoruz.
Cut the small talk and give me a beer.
Konuşmayı kısa kes ve bana bira ver.
- Give him a drink. Make small talk.
- Ona bir içki ver, hoşbeş et.
- I can't make small talk.
- Ben hoşbeş edemem ki.
I hate small talk.
Boş boş konuşan insanları hiç sevmem.
Talk about a small portion.
Küçük bir porsiyon diyoruz.
How about a small dose of straight talk, Dan? - Suits me.
- Biraz konuşmaya ne dersin, Dan?
I have no more small talk left.
Muhabbet kalmadı.
We'll talk about it tonight, without this small fry around.
Bu gece konuşacağız, etrafta bu küçük şeyler olmadan.
Alice, not Nathan. I was going to call and pretend to talk about the play, but actually l'm alone and having a small, not unsightly, sexual fantasy featuring a fellow who looks remarkably like toi-meme.
Seni arayıp rol hakkında konuşacakmış gibi yapacaktım, ama aslında yalnızım ve aynı sana benzeyen birisi hakkında... küçük, hoş bir cinsel fantezi düşünüyordum.
talkies 34
talk 1219
talking 358
talks 18
talkie 126
talked 42
talk to you tomorrow 30
talk to me 2348
talk to you soon 72
talk to the hand 19
talk 1219
talking 358
talks 18
talkie 126
talked 42
talk to you tomorrow 30
talk to me 2348
talk to you soon 72
talk to the hand 19
talk to you later 250
talk to her 263
talk soon 65
talking to yourself 25
talk later 61
talk to my lawyer 20
talk me 19
talk to your father 18
talking about me 21
talk me through it 21
talk to her 263
talk soon 65
talking to yourself 25
talk later 61
talk to my lawyer 20
talk me 19
talk to your father 18
talking about me 21
talk me through it 21