We both have tradutor Turco
2,393 parallel translation
Can I start over? That would mean we both have to keep holding these polite smiles, but sure, go ahead.
Kibarca gülümsemeye devam etmek zorundayız yani, ama tabi, buyur.
It's fine that we both have our little secrets.
İkimizin de ufak sırları olmasında sorun yok.
We both have weight issues and occasionally we stumble, but there is no judgment.
İkimizin de kilo problemi var. Bazen yanıldığımız oluyor tabi ama birbirimizi yargılamiyoruz.
We both have to make tough choices, maybe some wrong choices.
Her ikimiz de bir sürü zorluğu aştık. Belki yanlış kararlar aldık.
We both have these chronic pains because of the same thing.
Aynı şey yüzünden ikimizin de devamlı ağrıları mevcut.
We both have.
İkimiz de öyle.
Oh, darling, we both have.
Canım benim ikimiz de değiştik.
You know, we both have more important places to be.
Bilirsin, olmamiz gereken daha onemli yerler var.
Amy, if we're gonna make this work, we both have to try.
Amy, eğer bunu başaracaksak, ikimizde denemek zorundayız.
We are not so different you and me. We both have needs.
Sen ve ben farklı değiliz
Superman speaks American Now on, We both have to live there
Bundan böyle biz de orada yaşamalıyız.
That streak, that reckless need to know, to push for the truth, to get played, and then just come back and try to figure it out, we both have that.
Bu huy, kayıtsız bir şekilde bilme isteği gerçeği öğrenme hırsı, zaman zaman peşini bırakıp sonra geri dönüp çözmek için uğraşma çabası ikimizde de var.
I'm hoping you're interested in some quid pro quo, because we both have something to prove.
Karşılık ödemeyle ilgilendiğini umuyorum çünkü ikimizin de ispatlaması gereken şeyler var.
I know we both have many, many reasons to hate him, but Dan may be our only hope.
Biliyorum, ikimizin de ondan nefret etmesi için fazlasıyla sebebi var. Ancak, Dan bizim tek umudumuz olabilir.
We were both raised Catholic, but I suppose it's fair to say that we have fundamental differences in our approach to religion.
İkimiz de Katolik olarak yetiştirildik ama sanırım şunu söylemek makul olur ki dine bakışımızda temel farklılıklar var.
We both know you don't have the spine to defy us.
İkimiz de biliyoruz ki sen bize karşı gelemezsin.
These three stages validate the best of both the liberal and conservative perspectives that have divided us for so long and then reconcile them at a new level, around non-violation a core ethic we all share.
Bu üç evre liberal ve muhafazakar bakış açılarının, bizi uzun zamandır bölmüş olan, ikisinin de en iyisini onaylar ve diğer seviyede bunları, şiddetsizlik çerçevesinde uzlaştırır, hepimizin paylaştığı ahlakın çekirdeği.
But if we have Jimmy Wong, then where's... ( Both speaking Asian language )
Eğer Jimmy Wong bizdeyse, Boyd ner -... Seni salak. Eve yanlış çocuğu getirmişsin.
Unless we have reason to believe otherwise, we should assume that the same unsub is responsible for both abductions.
Aksini gösteren bir şey yoksa iki kaçırılmadan da aynı kişinin sorumlu olduğunu düşünmeliyiz.
Well, then. It seems we have both lost something at the hands of a Pendragon.
O zaman görünen o ki, ikimizde Pendragon'un ellerinde bir şeyler kaybettik.
that can be domesticated than the Middle East's Fertile Crescent. In the Middle East, we have this remarkable convergence of species that seem to have been susceptible to domestication, both plants and animals.
Bitkiler ve hayvanların her ikisinin de evcilleştirmeye en elverişli gözüken türleri göze çarpan bir şekilde Orta Doğu'da birleşmişler.
We also - - both of us - - have to care about the murder of a young man by the name of James Turner - - J-Rock to his friends.
Ayrıca, ikimiz de arkadaşlarının J-Rock dediği James Turner isimli genç adamın öldürülmesini de umursamalıyız.
We both want you to have the baby.
İkimiz de bebeğe sahip olmanızı istiyoruz.
If we're both gonna be working, we have to.
Eğer ikimiz iyi çalışırsak, bunu yaparız.
I was just telling this first girl, my friend and I, both straight, both available, and we have a baby.
Selam. İlk gelen kıza da dediğim gibi arkadaşım da ben de heteroyuz yalnızız ve bir bebeğimiz var.
We are distant travelers who have heard of your amazing proclivities both far and wide, and...
Biz uzaktan gelen yolcularız. Muhteşem hareketlerinizi duyduk.
We're both in finance, so we have a lot in common And she comes to Korea oren
Aynı sektör de çalıştığımız için konuşacak çok şeyimiz oluyor. Dahası, sık sık da Kore'ye geliyor.
The reason you've managed to get as far as you have is that we both want to save Kurisu.
Şu anda bulunduğumuz yerlere gelebilmiş olmamızın tek sebebi ikimizin de Kurisu'yu kurtarmak isteyişimizdendir.
We have both shampoo and conditioner.
Bugün satışlar iyi.
Yes! We also have an arrest warrant issued by both Interpol and the FBI.
Elimizde hem lnterpol hem de FBl tarafından tutuklama emri var.
We both know that I have to kill you now.
Seni hemen öldürmem gerektiğini ikimiz de biliyoruz.
We have multiple failures of the hull... in both the capsule and the habitation module.
Hem kapsülün hem de ana yaşam modülünün gövdesinde bazı hasarlar tespit ettik.
We think he may have killed them both.
İkisini de onun öldürdüğünü düşünüyoruz.
Look, we both can't have the same song.
- Bak, ikimiz de aynı şarkıyı kullanamayız.
You never should have upstaged the queen, and now we're both paying the price.
O kıyafeti giymemeliydin. Şimdi cezayı ikimiz ödüyoruz.
No, we both might have wanted out of pack life... but at least I didn't trade one pack for another.
Hayır, ikimiz de sürü dışında bir yaşam istemiş olabiliriz ama en azından ben başkası için bir sürüye ihanet etmedim.
Approximately $ 583 million from an operation that you don't have and we both know you need.
Senin yapmadığın bir işten yaklaşık 583 milyon dolar kazandım ve ikimiz de biliyoruz ki senin o işe çok ihtiyacın var.
I fear that if we can't win the trust of both our people and the army then we can have some very serious problems.
Endişem şu ki halkımızın ve ordumuzun güvenini sağlayamazsak iktidarınızın gücünü hissettiremezsek büyük sorunlar yaşayabiliriz.
José has let me have the studio, so now we can both do what we like.
Jose stüdyoyu almama izin verdi, yani ne istersek yapabiliriz.
If I had married your grandfather, since we are neighbours... I could have taken care of both him and my brother.
Eğer büyükbabanla evlenseydim komşu olduğumuzdan beri ikisine birden göz kulak olabilirdim.
Okay, we can still do this, but you have to promise me we're never, ever gonna talk about my ear ever again for as long as you and I both shall live.
Görev devam edebilir ama ikimiz de ölene dek bu konunun bir daha bahsini açmayacağız.
so I don't have to tell you... y-you and I b-both know that we can't make that. Let me try to pull the six pounds.
50 kiloyla yarışacak, yani sana söylemek zorunda da değilim ama ikimiz de bunu yapamayacağını biliyoruz.
A LIFE THAT WE ARE BOTH GONNA HAVE AS SOON AS WE SIGN THE PAPERS AND SELL THIS PLACE,
Bu hayata en kısa sürede evrakları imzalayıp, bu yeri satarak birlikte başlayacağız, tamam?
From now on, we'll both have to settle for being the second most important.
Bugünden itibaren ikimiz de ikinci en önemli şey olacağız.
And.. And while we might both enjoy that very much, it could also get me fired, so I'm afraid I have to regretfully and respectfully decline your offer.
İkimiz de çok eğlenebiliriz ayrıca işimden kovulabilirim o yüzden üzülerek ve saygıyla teklifinizi reddetmek zorundayım.
We can both have the lives we want.
İkimizde istediğimiz hayatı yaşayabiliriz.
We both know if you have feelings for someone, nothing else in the world matters.
İkimiz de birine karşı hislerin olduğunda başka hiçbir şeyin öneminin olmadığını biliyoruz.
* venus, if you do * i promise that i always will be true * * i'll give her all the love i have to give * * as long as we both shall live * i can tell anything about you.
Senin hakkındaki her şeyi söyleyebilirim.
They'll both r.S.V.P. With separate guests and then a week before the wedding, they'll get back together and we'll have two extra plates we have to pay for.
Başkalarıyla isimlerini yazdıracaklar ama düğünden bir hafta önce yeniden barışacaklar ve biz ekstra iki tabak parası ödeyeceğiz.
We both know Blair will have another explanation.
İkimiz de Blair'in başka bir açıklaması olacağını biliyoruz.
I think we are lucky to have gotten the best qualities of both races.
İki ırkın da en iyi özelliklerine sahip olduğumuz için şanslı olduğumuzu düşünüyorum.
we both know 47
we both know that 107
we both do 109
we both 27
we both are 160
we both know it 51
we both did 108
we both were 43
we both want the same thing 39
we both know that's not true 50
we both know that 107
we both do 109
we both 27
we both are 160
we both know it 51
we both did 108
we both were 43
we both want the same thing 39
we both know that's not true 50
we both will 25
have some 140
have 400
haven 52
have a wonderful day 25
have a good day 670
have a nice day 823
have you eaten yet 24
have a nice weekend 44
have a good day at work 18
have some 140
have 400
haven 52
have a wonderful day 25
have a good day 670
have a nice day 823
have you eaten yet 24
have a nice weekend 44
have a good day at work 18
have a good weekend 70
have a good week 16
have you eaten 167
have a great day 179
have a good time 307
have a good flight 33
have a good night 530
have a nice evening 85
have a seat 2672
have a nice night 84
have a good week 16
have you eaten 167
have a great day 179
have a good time 307
have a good flight 33
have a good night 530
have a nice evening 85
have a seat 2672
have a nice night 84