You get in there tradutor Turco
3,684 parallel translation
Thank you. In the wild, when there's tension, they've got thousands of square miles to exit the scene and they can get away.
Yaban hayatta bir gerginlik olduğu zaman kaçıp uzaklaşmak için binlerce metrekarelik alana sahipler.
Yeah, that's better. But, look, you're going to have to get past Mrs S, so you really got to play the dreary history there, you know?
Evet, daha iyi ama bak gerçekten Bayan S'in testinden geçmen gerekiyor o yüzden sanki çok zor şeyler yaşamışsın gibi davran.
You know, I never wanted you to get mixed up with that family in the first place, but there's what you want and then there's what happens, so what do you think you end up living with?
Biliyorsun, o aileye bulaşmanı başından beri istememiştim. Ama istediklerinle olanlar bir olmuyor işte. Senin için nasıl olacak sence?
You got to get in there.
İçeri girmen lazım.
There's six minutes of commercials in the hour, you'd get three and then two 10-second billboards at the beginning and end of the show.
Bu bir saatte 6 dakika reklam süresi var, bunun 3 dakikası sizin ve programın başında ve sonunda 10 saniyelik reklamınız olacak.
I don't care what tricks or nonsense you have in your scrapbook, Martha Stewart, but there's no way you're gonna get me to believe there's some outside force controlling my destiny.
- Bak. Karalama defterinde ne numaralar veya saçmalıklar var, umurumda değil Martha Stewart ama dışarıdan bir gücün, benim kaderimi kontrol ettiğine beni inandıramazsın.
You have to get back in there, or Chloe will die.
Oraya dönmen gerekiyor, yoksa Chloe ölücek.
Even if you're not in the morgue " ... you will soon get there.
Şu anda morgda olmasan bile merak etme, yakında olacaksın.
'Even if you're not in the morgue he will soon get there.'
Şu anda morgda olmasan bile... merak etme, yakında olacaksın.
Okay, so you're just gonna get out there and go right in it.
- Buradan fırlayıp, hemen içine gireceksin.
You can't get him up to that shark in there.
Onu bu şaşırma ile tavlayamazsın.
Look, the professor seems to be responding to things that I don't have, so you gotta get in there and jiggle something.
Britta. Bak, profesör bende olmayan şeylere ilgi duyuyor gibi yani oraya gidip bir şeylerini sallamalısın.
Why? Can you get me in there? Tonight?
Beni bu akşam içeri sokabilir misin?
Oh, by the way, there's a baby in my preschool with HIV, and my teacher gave you something to sign to get him kicked out.
Bu arada bizim sınıfta HIV hastası bir çocuk var ve öğretmen onu kovdurmak için imzalaman gereken bir şey verdi.
Get in there, you.
Gir içeri yahu.
So what I'm saying is, Peter Mills, maybe you should get there first,'cause that way, people in positions of power, people like me, can reach down and pick you up to the next level.
Yani diyorum ki Peter Mills, belki de önce işini yapmalısındır. Çünkü benim gibi güç sahibi biri ancak öyle çalışırsan seni bir sonraki aşamaya geçirir.
You hang in there, and drinks are on me once we get topside.
Biraz dişini sıkarsan yukarıya çıktığımızda içkiler benden.
- I'm sorry to tell you this, but there's nothing in the Justice's guidelines on searches, seizures, and practical jokes that will get you back into Serberus with a warrant if you can't tell me what you're looking for.
- Size bunu söylediğim için üzgünüm ama Adalet'ın kurallarında arama, el koyma ve şakalara yer yok ; bana ne aradığınızı söylemezseniz, Serberus'a arama izni ile giremeyeceksiniz demektir.
You get a little sediment in there or some rust, and you're done for.
Oradaki tortuyu veya pası temizlersen bir şey kalmaz.
Yeah, get in here. There you go. There you go.
İşte böyle.
Sure, there's a certain pride you get in building something with your own two hands.
Tabii, kendi ellerinle bir şeyler yaptığında kazandığın kesin bir gurur oluyor.
So, you know, get in there and book a win for all of us.
Biliyorsun, içeri gir ve hepimiz için devam et.
And then the two of you get married under, like, a canopy in the forest, and the rabbits are there, and there's, like, a owl who's the priest.
Ormanın içinde, açık havada, etrafınızda tavşanlar olacak şekilde düğün yapacaksınız. Bir baykuş da rahibiniz olacak.
Get there in time, you can disarm it.
Oraya zamanında varırsan, onu etkisiz hale getirebilirsin.
Ah! Brother George's new wife, Isabel, married without my consent. ( Would you get them in there?
Kardeşim George'un rızam olmadan evlendiği yeni karısı, Isabel.
Will you get them in there!
Gider misiniz?
The wall is really low, so you're not supposed to touch them, but you can just, like, get right in there.
Duvar çok alçak. O yüzden, onlara dokunamazsın. Ama tabuta girebilirsin.
You'd have to be able to get in and out of her house, and her hotel room, while she was still in there.
Onun evine ve otel odasına o içerideyken girip çıkabilmen gerekiyor.
At first you think you're never going to get a ball in there.
Başta ona hiç top değmeyeceğini düşünürsün.
Now, get back in there before all your teeth fall out and you're naked in front of Shaker Heights High School in a play you never rehearsed for.
Shaker Heights Lisesi'nin önünde hiç prova yapmadığın bir gösteride çırılçıplak durup tüm dişlerin dökülmeden önce dön hadi!
All I need is a diver to go down there and get those drugs, bring them up, put them in Bello's hands, you guys ride in, take him out.
- Eh. İhtiyacım olan tek şey dalıp da malı çıkaracak olan bir dalgıç. Onları Bello'ya getiririz, siz de yakalarsınız.
It's about making sure you get back there in one piece.
Senin oraya tek parça gitmenle alakalı.
People get... In fact there's a lot of... There's a lot of research that says pedagogically the only way you can really get people to learn is by confronting their own misconceptions and using them.
Aslında insanlara pedagojik olarak bir şeyler öğretebilmenin tek yolunun onları yanlış fikirleriyle yüzleştirip bunları kullanmak olduğunu söyleyen çok sayıda araştırma var.
There are things that I know about that I did in the service that I won't talk to you about now because they're top secret and I could get my ass in trouble for talking about them.
Bildiğim şeyler var. Görevim boyunca yaptığım şeyler var. Çok gizli oldukları için şu anda size anlatamayacağım şeyler var ve anlatmam durumunda başım ciddi belaya girebilir.
All right, you and Holder, get in there and have a talk with Madam Dibs or whatever the hell her name is.
Pekâlâ, sen ve Holder oraya gidip Madam Dibs ile konuşun ya da adı her ne boksa işte.
Ha ha! You better get in there, because she just met a guy on Christian Mingle.
Bunu yaparsan çok iyi olur çünkü internette sadece bir adamla tanıştı.
And when an animal is this big, there's only one way to get the heart going again when you're out in the bush.
Ve hayvan bu kadar büyükken... kırlarda kalbini tekrar çalıştırmanın... tek bir yolu var.
Jimmy and I will meet you down there in 15 or 20 minutes after we get ready.
Jimmy ve ben 15-20 dakika sonra, hazırlandığımızda ineriz aşağı.
Peter, there's no need for you to get involved in this.
Peter, bu işe bulaşmana gerek yok.
And I need you to focus so we can get Cruella de Vil's mom in there a table before she kills Jermaine.
Ayrıca odaklan. Jermaine'i öldürmeden şuna oradan bir masa ayarlayalım.
I just thought if I could get us an offer, then there wouldn't be anything standing in our way, and I could come to you with this big Jim gesture... and show you all at once just how much I love you,
Düşündüm ki ev için bir teklif alırsak, önümüzde bir engel kalmazdı, ve sana bu büyük Jim jestini yapabilirdim...
There was one opening that year, and she was the best on paper, but I had already invested so much in you that I decided to get a return on my investment.
O yılda sadece bir kişilik yer boştu kağıt üzerinde en iyi oydu ama senin üzerine çok yatırım yapmıştım ve karşılığını almaya karar verdim.
They get there eventually, you just got to give them a little boot in the pooper.
sonuçta onlar oraya gider, ama yinede biraz senin takviyene ihtiyaçları var.
So if you run, you'll get there before they get in their van.
Eğer koşarsan, onlar minibüslerine binmeden oraya gidebilirsin.
Then you better get back in there before it starts fire-smoking.
O zaman yangın alarmını çalıştırmadan oraya geri dönsen iyi edersin.
By the time you get to a code with 150 letters in it, then there are more possible combinations in the code than there are atoms in the observable universe.
Eğer 150 harflik bir kod oluşturursanız çok daha fazla olasılığı içinde barındırır ki bu da gözlemlenebilir evren içerisindeki atom sayısı kadardır.
You can tell my cousin that Texas is an oil state, and there's no way in hell that methane's gonna get that contract.
Kuzenime Teksas'ın petrol eyaleti olduğunu ve o metanın sözleşmeyi almasına imkan olmadığını söyleyebilirsin.
You want me to get up there in front of the world and say I cheated?
Herkesin karşısına geçip kocamı aldattığımı söylememi mi istiyorsunuz?
You get in any trouble out there, find yourself in a jam, you don't hesitate to call us,'cause we will hightail it out there and...
Orada başın derde girerse, bir sıkıntıya düşersen bizi aramaya çekinme, çünkü biz hızla oraya gelip...
Look, you can stay there and die in that bed, or you can get up and help me find the bastard who murdered you.
Bak, burada kalıp yatakta ölebilirsin ya da ayağa kalkıp seni öldüren herifi bulmamda bana yardımcı olabilirsin.
Now, you go in there and you get some justice.
Şimdi içeri git ve hakkını ara.
you get me 124
you get what you pay for 29
you get away from me 19
you get what i'm saying 29
you get used to it 162
you get some rest 46
you get 202
you get the idea 54
you get the point 20
you get up 32
you get what you pay for 29
you get away from me 19
you get what i'm saying 29
you get used to it 162
you get some rest 46
you get 202
you get the idea 54
you get the point 20
you get up 32