English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ B ] / Bir kızılderili

Bir kızılderili tradutor Inglês

843 parallel translation
Bir Kızılderili.
An Indian.
Bir Kızılderili giydi diye istemiyorsun artık!
You don't want it because an Indian wore it!
Bir Kızılderili kendisine yapılan iyiliği asla unutmaz.
When you do an Indian a favor, he never forgets it.
Bir gazeteci olarak, her türlü savaş, isyan ve devrimin haberini yaptım, ama bir Kızılderili savaşının hiç yapmadım.
Well, as a newspaperman, I have covered every kind of fight... ... riot and revolution, but never an Indian war.
Bir Kızılderili'yle bir kilometre yürüyemeyen göbekli, medeni yurttaşlar.
They're pot-bellied, civilized citizens... ... who couldn't walk a mile with an Indian.
"İyi bir Kızılderili ölü olandır" diyen General Sherman'la aynı fikirde değilim.
I don't hold with General Sherman that a good Indian is a dead Indian.
Buffalo Bill iyidir. İyi bir avcı, iyi bir Kızılderili iz sürücüsü.
Buffalo Bill is all right, a good hunter, a good Indian scout.
Bir Kızılderili'nin yüzüne bakacak hale gelmeden asla gitmem.
I'll never go until I can look an Indian in the face.
Bir Kızılderili savaşı başlıyor.
There's an Indian war starting.
Bir Kızılderili olamaz değil mi?
Couldn't be an Indian, could it?
Kötü bir Kızılderili bölgesi, ama buradan daha güvenli senin için.
That's bad Indian country, but it'll be safer for you than here.
Şey, ben henüz hiçbir Kızılderili görmedim, ama Musa'ya yemin ederim ki bizi takip eden bir şey var.
Well, I ain't seen any Indians yet... but I'll swear to Moses there's somethin'followin'us.
Bill içeri giren bir Kızılderili var.
- Bill, there's an Injun comin'in the door.
Eğer düzlüklere ulaşırsam, beni yakalayabilecek bir Kızılderili yeryüzünde yoktur.
If I can get in the clear, there isn't an Indian living that can catch me.
- Benim kampta küçük bir kızılderili sorunu var.
- Just a little Indian trouble at my camp.
Ne de bir Kızılderili savaşı başlatmayı?
I don't expect to get an Indian war started either.
Sadece bir kızılderili olsaydı, bu kadar umursamazdım, ama o kızılderili değil.
I wouldn't mind so much if he was only an Indian, but he ain't.
Hiç bir kızılderili böyle görünmez.
No Indian ever looked like that.
Bunun yanısıra bir kızılderili savaşı, bugünlerde katliiam anlamına gelir, Sanırım bunu istemezsiniz..
Besides, an Indian war means a massacre. You wouldn't want that.
Orda en kötü Kızılderili'den bile daha kötü bir Kızılderili şefi yaşarmış.
There was a bad Indian chief lived there. The worst Indian that ever lived.
Burası bir kızılderili mezarından bile daha ölü.
Looks deader than a Paiute's grave.
- Tüylü bir Kızılderili kıyafetine ne dersin?
- How about an Indian suit with feathers?
Bir kızılderili gibi battaniyeye sarılı halde mi?
Rolled up in a blanket like a squaw?
- Pardon efendim, motorcu bana demişti ki bir Kızılderili başı gibi şekli varmış.
Excuse me, sir, the boatman told me it's because it's shaped like the head of an Indian.
Her bir Kızılderili için ayrıca!
Each little Indian, individually.
Otuz yılımı bu yer bir kızılderili çöplüğüne çevrilsin diye harcamadım ben evlat.
I ain't been working thirty years on this place... to turn it into no Indian reservation.
Bir kızılderili efsanesi vardır reisin oğlu öldüğünde ataları, gökyüzünde... şenlik ateşi yakarmış.
I remember once hearing one of them Indian legends... about how their ancestors lit bonfires in the sky... when a chief's son was a-dyin'.
İçeride sarhoş ve silahlı bir kızılderili var.
That's Indian Charlie in there, drunk.
Dönek bir kızılderili grup ona katılmış, liderlerinin adı Tona,... beyaz adam onları kiralıyormuş.
He was with a bunch of young bucks led by a renegade Indian named Tona, a white man hired them.
Bu bir kızılderili işareti mi?
Is it an Indian signal?
Bir kızılderili ile oynarsan olacağı bu işte.
That's what I get for playing with an Injun. -
Onlar ve bu dağ hakkında bir Kızılderili efsanesi var, ha Walter?
There's an old Indian legend about them and this mountain, eh, Walter?
Eğer ben bir kızılderili ajanı olsaydım, belki Bay Rynders isimli, birkaç adamla görüşürdüm iyi silah kullanabilen, tahmin ediyorum ki Red Shirt'ün konsey ateşine yakın olabilirdim.
But if I was an Indian agent, maybe named Mr. Rynders, and I'd met a couple of men who might be gunrunners, I'm guessing I'd be mighty close to that council fire of Red Shirt's, ready to do a land-office business in repeating rifles.
Gerçek bir kızılderili savaşında, bir adam okla vuruldu..
A real Indian fight, a man with an arrow sticking in his chest.
Benim gördüğüm şu ki, Kızılderili özgür doğmuş halkı, toprağı, hayatı için savaşan bir Amerikalıdır.
From what I've seen, the Indian is a freeborn American... ... who'll fight for his folks, for his land and for his living...
Tanıdığınız ya da bugüne dek düşündüğünüz bir tek Kızılderili var.
There's only one Indian you know, or that you ever thought about.
Çok tehlikeli bir bölgeye giriyoruz, Flack o yüzden Pawnee köyüne gidip bir kaç tane kızılderili izci alacağım.
We're getting into dangerous country, Flack... So I'll be riding to the Pawnee villages to pick up some Injun scouts.
Kızılderili işleri ordunun elinden alındı... ve sivil bir otoriteye devredildi.
But Indian affairs have been taken out of the hands of the army... and given to a civilian authority.
O şeytan Kızılderili Joe, eğer biz onu ispiyonlarsak hiç düşünmeden bizi bir çift kedi gibi boğacaktır.
Why, that devil Injun Joe wouldn't think any more of drowning'us than a couple of cats if we was to tell on him.
General Washington birçok Tory ve vahşi Kızılderili'den oluşan bir düşman ordusunun sevgili vadimize doğru yola çıktığını bildiriyor.
General Washington has advised us... that an enemy army of many Tories and savage Indians... is even now on its way to our beloved valley.
Niye polisi aramamışlar? Kızılderili bir rehber de aranabilir.
Why don't they try the police, call out some bloodhounds or Indian guides?
Bir gün uğra ve benimle Kızılderili vur.
Come over someday, and shoot Indians with me.
Kızılderili toprağına girene dek epey huzurlu bir yolculuktu.
It's kind of quiet and peaceful, though, after coming through that Indian country.
Ona şarkı söyleyen telden konuşan Büyük Beyaz Baba'nın Kızılderili oğlunun yaralanmasından dolayı çok üzgün olduğunu söyle, ama bu ışıklı konuşma güçlü bir ilaçtır ve buradan geçmek zorundadır.
Tell him the Great White Father who speaks over the singing wire is... sorry for the wounding of his indian son... but that the lightning talk is strong medicine and it must go through.
# Bir küçük Kızılderili yapayalnız kalmış... #
One little Indian boy left all alone.
Bir küçük Kızılderili biblosu daha yok.
There's another little Indian figure missing.
" Bir küçük Kızılderili yapayalnız kalmış...
One little Indian boy left all alone.
Anakaradan motor geldiğinde Kızılderili adasında on ceset ve kimsenin çözemeyeceği bir muamma olacak.
When the boat arrives from the mainland, there will be ten dead bodies and a riddle, no one can solve on Indian Island.
Bir de katlanmamız gereken bu kızılderili kız çıktı başımıza.
Now we got that papoose to put up with.
Bay Meacham bir grup kızılderili kendi bölgelerinden ayrıldı.
Mr. Meacham a band of Indians has left the reservation.
'Bir posta arabası, kızılderili ayaklanmasının tehdidi altındaki yerleşim alanlarına doğru yola çıktı.'
By stagecoach to the 100 settlements and the 1,000 farms standing under threat of an Indian uprising.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]