Dıye tradutor Inglês
2,334 parallel translation
Zaten B.S'ye bunu çoktan söyledim ama umursamadı.
And I already told the new D.A. who I think it is that did this, and she doesn't care.
Yapamayacaksan, gün seçelim, Gae In'i o gün dışarı çıkar. Ben Sanggojae'ye girip, fotoğraf çekerim.
If you really can't manage it, choose a day, you take Gae In out, then I'll sneak into Sanggojae and take some photos.
İşte geliyor. Bu şekilde yürüdüğünü gördüğüm son piliç Tommy Lee ye çaktıktan sonra ki Pam Anderson'dı.
The last chick I saw walking like you was Pam Anderson after she banged Tommy Lee.
Bu, Volta'nın Royal Society'ye gönderdiği mektubun bir kopyasıdır.
This is a copy of the letter that Volta sent to the Royal Society.
Bununla birlikte yaptığı diğer deneylerin sonucunda Harvey'ye göre bunun tek bir açıklaması olabilirdi. Kan vücutta dolaşıyordu.
This, plus all the other experiments he'd done, suggested to Harvey there could only be one explanation, that the blood circulates around the body.
Tamam, öyleyse ışın gönderildiğinde Ray ve Zane'e olanlar, tüm G.D.'ye de mi oldu?
Okay, so what happened to Zane and Parrish When the ray went off happened to all of G.D.?
Yanar döner lazer küreğini alıp G.D.'ye doğru yollansana sen.
So take your fancy laser shovel and haul it back to G.D.
Noel Baba'nın küçük yardımcısı ol ve bizi G.D'ye kadar arabanla çek.
Be a Santa's little helper and give us a tow back to G.D.
G.D.'ye girmek şöyle dursun, laboratuvara giriş izni alması dahi imkan dışı.
There's no way that he could have access to the lab, let alone get into G.D.
Allison bu şey G.D.'ye geri götürmeli.
You know, Allison should get this taken to G.D.
Allison, yeni bir solucan deliği açacak kadar artık güç var mı diye bakmak için G.D.'ye götürüyor.
Allison's moving it to G.D. to see if it has enough residual power in order to open up a new wormhole.
Tiny G.D.'ye gönderiliyor.
Tiny's on her way to G.D.
G.D.'ye geri uçuyordum, oradaki küçük Fargo şu şeyli... gözlüklünün dediği gibi birden karşıma şu kışlar çıktı ve ben de aşağı... aşağıya doğru.
I was flying back to G.D. like little... Fargo over there with the glasses told me, and there was these birds, and then I went... And came down.
Torbalayıp G.D.'ye getir. Otopsi yapılmasını istiyorum.
Bag it and bring it back to G.D. I want it autopsied.
Göz açıp kapayıncaya kadar sizi G.D.'ye götüreceğim.
I'll have you back at G.D. in a jiff.
Washington D.C.'ye gidecek bütün yolcularımız saat 08.30 Washington treni beş dakika sonra 40 numaralı bölüme girecektir.
All passengers departing for Washington DC, the acela 8 : 30 to Washington arrives on track 40 in five minutes.
Babanın Melissa'yla seni D.C.'ye götürdüğü günü hatırlıyor musun? Ben evde kalmıştım.
Remember that weekend when your father took you and Melissa to D.C.?
Süper Ekspres Galaksi'ye binsek daha çabuk varabilirdik.
It'd be so much easier if we took the Galaxy Super Express.
Senin Goliath operasyonuyla ilişiğini kesmek için SAD'ye bir dilekçe yolluyorum.
Auggie. I'm filing a request with the s.A.D. To cancel your loan to them for operation goliath.
Kelly'ye ne sözü verdin?
So what'd you promise Kelly?
Melanie'ye kaşlarını almak için söz verdim.
- Oh, I told melanie I'd do her brows.
Ne yaparsak yapalım, bunların Evie'ye zarar verdiğini göremiyor musun?
Just before we'd done whatever damage we might have done to Evie?
Yaptığımız şeyin Evie'ye ne kadar zarar verdiğini anlayamadın mı hâlâ?
Just before we'd done whatever damage that we might have done to Evie?
Buradan Sammy Cacciatore'ye bu küçük eğlenceyi ayarladığı için teşekkür ediyoruz.
We'd like to thank Sammy Cacciatore for throwing this little shindig for us tonight.
Penny'ye kostümüne yardım edeceğimi söylemiştim.
I told Penny I'd help her with her costume.
Sanki Fiji'ye seninle giderim de!
Like I'd ever go to Fiji with you.
SSD'ye geç kaldım.
I'm late for M.A.D.
Halası için orda olacağına dair, Amy'ye söz verdim.
I promised Amy you'd be there for her aunt.
Jacksonville'deydim. Sabah güvenlik şefim Cole'dan kamyonetlerimizden birinin çalındığına ve haberlerde gördüğümüz kamyonetin bizimki olabileceğine dair bir telefon alınca hemen Miami'ye uçtum.
I was in Jacksonville, got an early call from Cole here, my head of security, saying one of our trucks had been stolen out of our lot, and that it just might be the one we'd all been watching on the news.
- Ayrıca bu konu hakkında D.C'ye bilgi vermek zorunda kalacağımı da anlayın.
I know that. You also understand that I'm going to have to brief D.C. about this.
Sana kıçımı ye derdim ama bu, çoktan yapıldı.
I'd say bite me, but that's been taken care of.
Miami'ye gelip sana sürpriz yapalım ve Harrison'ın doğum günü partisini burada kutlayalım dedim.
I thought we'd come surprise you and have Harrison's birthday party here in Miami.
Pittsburgh D'ye karşı oynuyorsun demek.
Playing against the Pittsburgh D.
Peki Ming-Tai'ye ne dersiniz? Tanıdık geliyor mu?
What about, uh, Ming-Tai, that sound familiar?
Patron Wei'ye dükkana bakacağıma dair söz verdim.
I promised Boss Wei I'd watch the store.
Ben D.C.'ye gidiyorum. Tamam.
I'm on my way back to D.C.
Peki sen Molly'ye ne aldın bakalım?
So what'd you end up getting for molly?
Roket 350'ye turbo şarj ve direk enjeksiyon, ve lanet klimayı tamir ederdim.
I'd turbo charge and direct inject the rocket 350, and I'd fix the friggin'air conditioning.
Dışarı çık ve akşam yemeği ye.
Go out and get some dinner.
Ben olsam Hawaii'ye gitmek için bir şey yapardım.
I'd do anything to go to Hawaii.
Dougie'ye sorsan daha iyi olur.
You'd best ask Dougie that one.
Böyle davrandığın için, tanıdığım Oh Ha Ni'ye hiç benzemiyorsun.
Because you're being like this, you don't seem like the Oh Ha Ni I know.
Dışarı çık ve yemek ye.
Come outside and eat rice.
Sanırım Tae Seong'u Kore'ye getirse daha çabuk olur.
I guess it'd be quicker if he brings Tae Seong back to Korea sooner.
Büyükbabam, daha şimdiden burada kaldığı süre içerisinde bana söylediklerinden daha fazlasını Juli'ye söyledi.
My grandfather had already said more to Juli in one hour than he'd said to me in the whole time he'd been living with us.
Eddie'ye acıdığım için mi?
Was it because I felt bad for Eddie?
Gitmem gerek çünkü Howie'ye akşam yemeği alacağıma söz verdim.
I'm actually gonna take off because I promised Howie that I'd pick up some dinner.
Kızım Lani'ye korkunç mesajlar atıyor, bunu yapmayı kesmesini istiyorum.
She's been texting some awful things to My daughter, Lani and I'd like her to stop.
Çık dışarı ve ye bunu!
Shit it out and eat it!
Bu sosu yavaş ye derim.
I'd go easy on that sauce.
NZT'ye başladıktan iki ay sonra iş dünyasının en büyük birleşiminde aracılık eder hale gelmiştim.
Two months after I'd started NZT, I was brokering the biggest merger in corporate history.
diye 186
diyeceğim 131
diyecektim 49
diyecek 78
diyecektin 16
diyeceksin 119
diyecekler 55
diyen 31
diyeceğim şu ki 17
diye sordu 116
diyeceğim 131
diyecektim 49
diyecek 78
diyecektin 16
diyeceksin 119
diyecekler 55
diyen 31
diyeceğim şu ki 17
diye sordu 116
diyecektim ki 23
diye soruyor 47
diyebilir 25
diyebilirsin 75
diyebiliriz 36
diye sordum 119
diyeceğim ki 17
diyebilir miyim 22
diyeceksiniz 34
diye bir şey yok 27
diye soruyor 47
diyebilir 25
diyebilirsin 75
diyebiliriz 36
diye sordum 119
diyeceğim ki 17
diyebilir miyim 22
diyeceksiniz 34
diye bir şey yok 27
diye sorar 20
diyelim 115
diyebilirim 52
diyebilirsiniz 30
diyemem 38
diyeceğiz 40
diyebilir misin 32
diyebilirim ki 46
diye düşündü 47
diye düşünüyordum 22
diyelim 115
diyebilirim 52
diyebilirsiniz 30
diyemem 38
diyeceğiz 40
diyebilir misin 32
diyebilirim ki 46
diye düşündü 47
diye düşünüyordum 22