Birşey yap tradutor Espanhol
644 parallel translation
Birşey yap, Ahmak Shinji!
¡ Haz algo, Shinji idiota!
Holly, böyle konuşarak ahmaklık yapıyoruz. Ne sen bana birşey yapabilirsin, ne de ben sana.
Holly, tú y yo no deberíamos hablarnos así, como si yo pretendiera hacerte algún daño o tú a mí.
Şey, ıslık çal birşey yap.
Bueno, silba o algo.
Hey, Cos, birşey yap!
¡ Ayúdame, Cosmo!
- Birşey yapılacağına söz veriyorum.
- Os prometo que haré algo.
Ve bunu oluşturmak için, sen zekice birşey yapıp Peder Burke'e koşup benim oyuncularımın okulun iyi ismini lekelediklerini söyledin.
Y para conseguirlo, haz... pequeñas cosas inteligentes como ir corriendo al Padre Burke... y decirle que mis muchachos mancharon el buen nombre de su escuela.
- Eğer böyle birşey yapıp bizi yakalatırsan...
Si me denuncias, si por tu culpa nos atrapan...
Ama, birşey yapılmalı.
Alguien tiene que hacer algo.
- Lanet olsun, Sidney, birşey yap!
- ¡ Maldita sea, Sidney, haga algo!
Şey, ben. Önce şu kaymış çatıyın hakkında birşey yap.
Haz algo con esa azotea de paja.
Birşey yap yoksa çürüyüp gideceğim burada.
¡ Haga algo! ¡ Se me pudrirá la sangre!
o - o birşey yapınca, hissetmek istiyor onu bu şekilde bırakmayın
Necesita sentir que está haciendo algo. Y usted no le deja nada.
- Mark! - Lütfen, bayan, birşey yapın! - Mark!
- Haga algo, señora.
- Birden çıldırdı! - Birşey yapın!
¡ Ven aquí, Brutus!
Yanlış birşey yapıyor muyum diye bakın. Tamam.
Quiero que me diga si hago algo mal.
Efendim, siz benim için birşey yapıyorsanız, Bende sizin için yaparım.
Señor, Ud. hace algo por mí, Yo haré algo por Ud.
Yapılacak birşey varsa, sırada İskoçya'da ziyaret etmem gereken bir adam var.
Hay un hombre en Escocia a quien debo visitar si es que se va a hacer algo.
Yapılacak birşey varsa.. .. sırada İskoçya'da ziyaret etmem gereken bir adam var.
Hay un hombre en Escocia... a quien debo visitar si es que se va a hacer algo.
Soğuk birşey, bana yapıştı, sanki buz gibi bir eldi.
Algo frío y pegajoso, como una mano helada. Y entonces la vi.
Mükemmel birşey bulursan, veya bir yer ya da birini ona yapışmalısın diye bir teorisi vardı, anlatabiliyor muyum?
Según su teoría, cuando uno encuentra la perfección en un objeto lugar o persona, debe perseverar con eso.
Evliliğin ile ilgili, sen de o konuyu bana bırak. Senden fazla birşey istemedim. Sen de aynını yap.
En cuanto a tu boda, déjame hacer a mí.
Yapılacak birşey yok.
No se puede hacer nada.
Oradakilerden hiçbiri de Bayan Caswell'in nasıl okuduğunu.. .. ya da Bayan Caswell okuyor mu, yoksa başka birşey mi yapıyor, söyleyemezdi.
Tampoco podrá nadie decirte qué tal leyó la Srta. Caswell, ni si leyó o si anduvo sobre zancos.
Hayranlık uyandırıcı, etkili, müzik ve ateşten yapılmış birşey.
Brillante, intensa, algo hecho de música y fuego.
Pekala, bana kalırsa yapılacak tek birşey var.
A mi modo de ver, solo puede hacerse una cosa.
Belki hala birşey yapılabilir.
Algo podremos hacer
Bayram yapıyoruz, ama gerçekte kazanılmış birşey yok.
La hemos celebrado, pero no hemos ganado nada.
- Hayır, Roy, hata yapıyorsun! - Başka birşey konuşmanın faydası yok..
No tienes razón, lo sabes.
- Rahip Takuan saçlarına birşey mi yapıyor?
Qué hace el Monje Takuan con tu pelo?
Plan hakkında birşey bilmiyorlarsa neden yapıyorlar?
Si no saben nada del plan básico, ¿ por qué lo hacen?
Vurulmak üzereyken, yapılacak fazla birşey yoktur. Burası Kwai Nehri, ve şurası da size yardım edilen köy.
Si van a fusilarte, poco puedes hacer.
Profesör, her zaman yapılacak birşey daha vardır, der.
Siempre queda algo por hacer.
Yapılabilecek birşey yok.
No tiene nada que ver.
Tam olarak birşey değil. Burada ne yapıyorsun?
Nada en particular. ¿ Qué haces aquí?
Onunla yıllardır ortaklık yapıyoruz. Bunun birşey değiştireceğini sanmıyorum.
Empecé a trabajando para él como repartidor de cartas.
Burada yanlış birşey yok Pollyanna. Bu yapılması gereken bir görev.
Nada de tonterías, Pollyanna, es un deber.
- Orada ne yapıyordun? - Burası tamam, birşey yok.
- ¿ Qué estaba haciendo allí atrás?
Sohbet, bariz biçimde anlamsız bir boşlukta sürerdi... daha doğrusu, birşey ifade etmek için yapılmazdı.
Las conversaciones fluían en un vacío sin sentido aparente... o, al menos, no significaban nada.
Biancofiore,.. ... madem bana bir iyilik yapıyorsun, birşey daha istesem?
Biancofiore, ya que hablamos de favores, ¿ me harías otro?
Doğuştan çelimsiz olan biri için yapılacak birşey yok.
No hay nada que hacer si naces siendo débil.
Yani birşey yap.
Haz algo.
O an için yapılacak birşey yoktu.
Por ahora, nada podía hacerse.
İnsanların neler yapıyor olduğunu bilmekten daha hoş birşey yoktur.
Nada hay tan placentero como saber lo que la gente está haciendo.
O bavulla ne yapıyorsun? - Hiç birşey, çavuşum.
- ¿ Qué está haciendo con esa valija?
Sen Doktorsun, yap birşey...
Usted es la doctora, haga algo...
Albert, bu sık yapılan birşey mi?
- Albert.
Bu ikisi için yapılabilecek birşey kalmamış, Yargıç.
No hay nada que hacer con estos dos.
Yapılacak birşey yok, Scott. Tanrı o adamın ruhuna merhamet etsin.
Ya no hay nada que hacer, Dios tenga piedad de su alma.
Anne, bu adam birşey istemek için ne yapıyor?
Mamá, ¿ cómo puede pedir algo ese tipo?
Oh, üzgünüm Bay Arnold, ama yarına kadar yapılabilecek pek birşey yok.
Oh, lo siento, Sr. Arnold. Pero no puedo hacer nada más hasta mañana.
Benim için birşey daha yap.
Hacedme un último servicio.
yapıyorsun 36
yaptı 88
yaptın 100
yaptım 350
yapıyor 33
yapamam 3103
yaparım 315
yapacağım 517
yapmayacağım 170
yapacağız 90
yaptı 88
yaptın 100
yaptım 350
yapıyor 33
yapamam 3103
yaparım 315
yapacağım 517
yapmayacağım 170
yapacağız 90
yaparsın 77
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmış 19
yapamıyorum 389
yapmalısın 91
yapalım 156
yapıyorum 103
yapmadım 132
yapıyoruz 20
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmış 19
yapamıyorum 389
yapmalısın 91
yapalım 156
yapıyorum 103
yapmadım 132
yapıyoruz 20
yaptılar 29
yapma ya 98
yapmadın 55
yapmak istiyorum 29
yaptık 46
yapamaz 108
yapacak 54
yapacak bir şey yok 96
yapmak istemiyorum 51
yapın 121
yapma ya 98
yapmadın 55
yapmak istiyorum 29
yaptık 46
yapamaz 108
yapacak 54
yapacak bir şey yok 96
yapmak istemiyorum 51
yapın 121