Onu yap tradutor Espanhol
6,866 parallel translation
Lütfen, Lloyd. Sadece ne derlerse onu yap.
Por favor, Lloyd, por favor haz todo lo que te pidan.
Lütfen, Lloyd. Sadece ne derlerse onu yap...
Por favor, Lloyd, por favor haz todo lo que te pidan...
Ne diyorsam onu yap Abs.
Sólo haz lo que te estoy pidiendo que hagas, Abs.
Sammy bir kez olsun, sana ne diyorsam onu yap.
Sammy, por una vez en la vida, haz lo que te digo.
Carter istediği çoğu şeyi yapıyor.. ve yalnızca ne yapmak istiyorsa onu yapıyor.
Carter hace lo que quiere y solo lo que quiere.
Peki Harvey, ne istersen onu yap ama Louis Sheila'ya evlenme teklif ettiğinde sağdıcı olarak seni seçtiğini ve ona evet dediğini unutma.
De acuerdo, Harvey. Vas a hacer lo que tengas que hacer, pero solo recuerda, cuando Louis se le propuso a Sheila, tú fuiste a quien escogió para ser su padrino, y dijiste que sí.
Onlar sana aşık olmakla meşgulken güçlü insanlar ne yapıyorsa onu yapacaksın.
Y mientras estén ocupados adorándote, harás lo que hace la gente poderosa :
Ne diyorsam onu yap hemen.
Haz lo que digo y hazlo ya.
Benim naçizane görüşüm... Kendin için neyi doğru hissediyorsan onu yap.
Mis dos centavos... hacer lo que se siente bien para usted de aquí en adelante.
- Mike gittiğinden beri ne yapıyorsan onu yapacaksın.
- ¿ Qué voy a hacer? - Vas a hacer lo que has estado haciendo desde que Mike se fue.
Fanteziyi canlı tutmak için, eşin ne istiyorsa onu yap.
Haz lo que piensas que tu pareja quiere para mantener la fantasía viva.
Pekâlâ. Ne yapman gerekiyorsa onu yap.
Haz lo que tengas que hacer.
Gabriel'i öldürmek için yapman gereken neyse onu yap.
Lo que sea que necesites hacer para destruir a Gabriel, lo haces.
Ne diyorsam onu yap lan.
¡ Joder, me cago en la puta, lo que te diga!
Doğru olduğunu düşündüğün neyse, onu yap.
Has lo creas correcto para ti.
Dahası, O olduğu bina dampingli, bu oyun alanı bitiştiği Onu yapılmıştır için yeterince yakın.
Lo que es más, el edificio en el que fue abandonado hace tope con este parque, lo suficientemente cerca como para que él se han realizado.
Oğlumu bulmak için ne gerekiyorsa onu yapıyoruz.
Estamos haciendo lo que tenemos que hacer para encontrar a mi hijo.
Ne iş için geldiysen onu yap!
¡ Haz para lo que estás aquí!
Sana ne dersem onu yap.
Haz lo que te dije.
Ne diyorsam onu yap. Ne zaman istersem o zaman yaparım.
Lo haré cuando lo haga.
Burada sorumluluk bende Ne diyorsam onu yap.
Yo estoy al mando. Harás lo que yo diga.
New Girl'ü kastettim sadece ne yapıyorsan onu yapmaya devam et.
Quiero decir, ¿ New Girl...? sigue haciendo lo que haces, y estarás bien.
İçini yiyen bir şey bulup tekrar tekrar onu yap.
Sólo tienes que encontrar algo que sólo te destripa y hacerlo una y otra vez.
Şimdi ne diyorsam onu yap.
Ahora ustedes hacen lo que yo les digo.
Ne istiyorsan onu yap.
Haz lo que quieras.
Ne diyorsa onu yap.
- Haz lo que dice.
Planlı bir şekilde gerçekleştirilmiş insan düşmanlarımız tarafından değil de bir makine tarafından hiçbir ölüm korkusu ve ahlaki sıkıntı olmadan, imtikamcı bir amaç doğrultusunda onu kapatmak gibi akıllı bir kararı veren yaratıcısını öldürerek mesaj verme amaçlı yapılmıştır.
Planeado y ejecutado no por nuestros enemigos humanos, sino por una máquina sin miedo a morir, sin brújula moral. Y un deseo vengativo de enviar un mensaje matando a sus creadores que habían tomado la sabia decisión de apagarlo.
Onu ölümden kurtarırsan, bir iki de özel yapım bot gönderirim.
Añade un par de botas a medida si la mantienes viva.
Onu öldürmek sadece ona bir iyilik yapıyor.
Matarlo es sólo de él haciendo un favor.
Şimdi yumurta her kimin elindeyse ona istediklerini yapıyorlar ve onu geri alamayız ve durmalarını bile söyleyemeyiz.
Los que tengan ese huevo pueden hacerle lo que quieran y no podemos recuperarlo, ni decirles que se detengan.
Sam, onu iyileştir. Bir şeyler yap, olur mı?
Sé que puedes ayudar.
- Onu 20 yap.
- Hazlo en 20.
O zaman elimden geleni yapıp onu vurmamaya çalışacağım.
Entonces haré mi mayor esfuerzo para no dispararle.
Ancak ne yaparsan yap, Vincent'ı korumak istiyorsan ne olursa olsun, onu Gabe'den uzak tut.
Pero lo que sea que hagas, si quieres salvar a Vincent... debes mantenerlo alejado de Gabe a toda costa.
Eğer onu yine görürsen, bana bir iyilik yap ve aradığımı söyleme.
Si lo ves de nuevo, ¿ Me haces el favor de no decirle que hablamos y me llamas por celular?
Sakın ha. Nasıl yapıyorsun onu?
¿ Cómo lo haces siquiera?
Planlı bir şekilde gerçekleştirilmiş insan düşmanlarımız tarafından değil de bir makine tarafından hiçbir ölüm korkusu ve ahlaki sıkıntı olmadan, imtikamcı bir amaç doğrultusunda onu kapatmak gibi akıllı bir kararı veren yaratıcısını öldürerek mesaj verme amaçlı yapılmıştır.
Planeado y ejecutado no por nuestros enemigos humanos, sino por una máquina sin temor a la muerte, sin compás moral y un deseo vengativo... de enviar un mensaje... matando a sus creadores que tomaron la sabia decisión de apagarlo.
Artık onu yazılı mesajla yapıyorlar.
Sabes, ellos lo hacen en... eh... mensaje de texto ahora.
Artık babanız da öldüğünden Abbudin başkanlığı için, BM tarafından kontrol edilen açık ve serbest seçimler yapılmasına izin vermenizi istiyorum.
Me gustaría pedir, ahora que su padre ha fallecido, que permita que se realicen elecciones abiertas y libres para la presidencia de Abbudin, monitoreadas por la ONU.
- Biliyorum ama onu hatırladığında bir şeyleri kırıp, insanlarla dalaşıp, gündüz vakti bir soygun yapıyor.
Lo sé, pero cuando se la recuerdan, tira cosas y taclea gente y comete robos de día.
Onu yıkamayız yoksa yapıyı mahveder.
No podemos sacarla... o comprometerá toda la estructura.
Onu bir kahraman yap
Que te da una heroína.
Bölmeleri yapıyor mu diye onu test etmemize gerek var mı sence?
¿ Realmente crees que necesitamos una prueba para determinar si sabe hacer divisiones largas?
Teknik olarak, bu onu lezbiyen yapıyor.
Bueno, técnicamente, eso le convierte en lesbiana.
Ancak, gezegenin yoğun çekim kuvveti ve de tehlikeli radyasyon kuşakları onu madencilik için gidilmez bir yer yapıyor.
Pero inmensa gravedad del planeta y cinturones de radiación peligrosos Que sea un no-go para la minería.
Onu boşver de acele et ve jutsu işaretlerini yap!
¡ Por supuesto! ¡ Ahora date prisa y haz el sello!
- Hayatta kalırlar elbet. - Bu iyi olmaz Helen. Whitney yaramazlık yapıyor ve biz de onu eve mi götürüyoruz?
Momento, puede ser contraproducente, Helen.
O zaman Chauvenet, Dark Net Deep Web sitesi milyarlarca dolarlık malların anlaşmadı yapıldığı yer ve bunları alaşağı edemiyoruz çünkü bu işleri yürüten Papa Legba kim onu bilmiyoruz. Bu yüzden dolayı da Tor'u kullanarak saklanabiliyorlar.
Chauvenet es una web de la Red Profunda... que mueve miles de millones de dólares en mercancía ilegal... y en servicios que no podemos cerrar... porque no sabemos quién ese tal Papa Legba que lo dirige... en parte porque se esconden usando Tor.
O serseriyi tuttuğum gibi duvara yapıştırdım ve onu teslim edene kadar geçen zamanda...
Agarré a ese macarra y le tiré contra la pared y en lo que me costó convertirle... en alguien...
Onu sevdiğim için mi böyle yapıyorsun?
¿ Es sólo porque le quiero?
Harkness'ın yetenekleri onu X Grubu için ideal bir asker yapıyordu.
Las habilidades de Harkness le convirtieron en el recluta ideal para el Task Force 10.
yapıyorsun 36
yaptı 88
yaptın 100
yaptım 350
yapıyor 33
yapamam 3103
yaparım 315
yapacağım 517
yapmayacağım 170
yapacağız 90
yaptı 88
yaptın 100
yaptım 350
yapıyor 33
yapamam 3103
yaparım 315
yapacağım 517
yapmayacağım 170
yapacağız 90
yaparsın 77
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmış 19
yapamıyorum 389
yapmalısın 91
yapalım 156
yapıyorum 103
yapmadım 132
yapıyoruz 20
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmış 19
yapamıyorum 389
yapmalısın 91
yapalım 156
yapıyorum 103
yapmadım 132
yapıyoruz 20
yaptılar 29
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapamaz 108
yaptık 46
yapacak 54
yapacak bir şey yok 96
yapmak istemiyorum 51
yapın 121
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapamaz 108
yaptık 46
yapacak 54
yapacak bir şey yok 96
yapmak istemiyorum 51
yapın 121