Öyle şeyler tradutor Espanhol
2,226 parallel translation
Öyle şeyler yazmaktan hoşlandığınızı biliyorum fakat gerçekten intihar gibi görünüyorlar.
Sí que le gusta escribir sobre estos, pero estos sí parecen suicidios.
Öyle şeyler olmaz.
Eso no sucede.
Öyle şeyler için parası olmadığından bahsetti. Peki o akşam kar küresiyle sizin eve başka kim gelmiş olabilir?
Entonces, ¿ quién más podría haber venido a por usted a su casa con una bola de nieve esa noche?
Zeki olmak ve hep beraber mutlu mesut yaşamak güzel şeyler, ama böyle şeyleri kendi çabamızla öğrenmeliyiz. Öyle çok daha mutlu oluruz.
Estaría bien volverse inteligente y llevarse bien con todos y eso... creo que me sentiría más feliz si lo hiciera por mi misma.
Ama dairenin her yerinde böcek ve öyle şeyler var.
Pero tu piso tiene los micros y todo eso.
- Ailemizde öyle şeyler konuşulmaz.
En nuestra familia no se habla de esas cosas.
Yakarışların rızası için de olsa, azizler öyle şeyler yapmaz.
Los santos no se mueven, aunque reciben por el amor de la oración.
Öyle şeyler yapabilseydim neler yapacağıma dair bir fikrin yok.
¡ No tienes ni idea de lo que haría si pudiera hacer esas cosas!
Evet, öyle şeyler.
Sí, cosas como esas.
Sus. Öyle şeyler söyleme.
No pongas palabras en mi boca.
Eminim öyle şeyler söylemenin havalı olduğunu düşünüyorsundur.
Apuesto a que crees que es adorable cuando dices cosas así.
Şey.. olur öyle şeyler.
Bueno,.. eso pasa.
Los Angeles'a gidip Vlade ile konuştuğumda Vlade bana öyle şeyler söyledi ki turneye gitmiş olan Drazen'ı Indiana'daki otelinden arama ihtiyacı hissettim Drazen çok gururlu bir Hırvattı ve Divac Drazen'ın politik bir hareket olarak nitelendirdiği o hareketi yaptığında
Al principio nadie se dio cuenta, por eso... fui donde los Nets preguntándole a Dražen sobre el tema, y era reacio a hablar de ello, y se notaba que no le gustaban ese tipo de preguntas.
Öyle şeyler yapmıyorum. Elimden geleni yapmam gerekiyor.
No importa que método utilice, no puedo dejar este asunto así.
- Artık öyle şeyler yapmıyor.
- Ya no hace eso.
Öyle şeyler için kanunları yoktur.
No tienen leyes para cosas así.
Soyunmak ya da öyle şeyler.
Maquillaje o algo así.
- Olur öyle şeyler.
- Bueno, eso es bastante común.
- Yatırımcı? Evet bilirsin işte arazi, emlak öyle şeyler işte.
Sí, ya sabes, terrenos, propiedades, cosas así.
Sen de öyle, kardeşim. Sana bir şeyler getirdim.
Vengo con regalos.
Öyle yeni bir şeyler deneyeyim dedim.
No lo sé. Estoy probando cosas nuevas.
Ama yanlış bir şeyler var, öyle olmalı.
No sé porqué Pero hay algo que no encaja, tiene que serlo
Öyle ama bilmediğin şeyler var.
Sí, ¿ pero adivina qué?
Haklısın, değildi ; ama öyle olsaydı aptalca şeyler yapmamdan önce beni durdurmanı beklerdim.
Tienes razón, no lo era, pero si lo hubiera sido, esperaría que me impidieras hacer alguna estupidez.
Mektupta korkunç şeyler yazıyordu ve ben öyle söylemek istememiştim.
Había cosas horribles en esa carta, y nunca quise decírselas.
Colleen'in içkisine bir şey atayım mı? Mesela midesini dağıtacak bir şey. Bayılsın veya öyle bir şeyler olsun.
Usted sabe, usted quiere que ponga algo en la bebida de Colleen, usted sabe, algo para que ella, como, mal del estómago, hacerla desmayar, algo así?
Muazzam şeyler. Daktiloskopinin tarihi öyle ya zaten.
Es fascinante, como toda la historia de la dactiloscopia.
Sence de öyle mi? Başkalarından da bir şeyler öğreniyorsun.
Naturalmente, tomas algo de otros a medida que andas en la vida.
Öyle zamanlar olur ki başkalarının görmesini istemediğimiz şeyler yaparız.
A veces tenemos que hacer cosas que no queremos que la gente sepa.
Aslına bakarsan onun asitine diyetim için ihtiyacım var ben, Gabriel Lexington Forrest sağlıklı bir şeyler yemek istiyor öyle mi?
De acuerdo, mi dieta es perjudicial. ¿ Tan difícil es de creer que yo, Gabriel Lexington Forrest, quiera pedir algo saludable?
O öyle bir şey... Aramızda bir şeyler var.
No está aprovechan----tenemos ese tipo de relación.
Eğer bir şeyler yapsaydın şu anda o ne durumdaysa sende öyle olurdun.
Sí, pero si hubieras hecho algo estarías exactamente en su lugar.
O şeyler de neyi nesiydi öyle?
¿ Qué demonios son?
Öyle bir şeyler olabilir. Gerek yok kardiş.
Esto reventará las bocinas.
Onu tutan bir şeyler olmalı, öyle değil mi?
Algo debe estar deteniéndola, ¿ no crees?
- Öyle ama en azından köpeğiniz yok ve benim de yapmam gereken bazı şeyler var.
- Lo es, pero no tienes perro y yo tengo ciertas necesidades que cubrir.
Ama öyle değiller. Tanışırsınız, size bir şeyler satmaya çalışırlar.
No lo son, acabas de conocerlos y ya están intentando venderte cosas.
Gerçekten acayip sevişmem lazım. Öyle kötü ki, sokakta çırılçıplak koşacağım. Yakında bir şeyler olmazsa polisin birini yakalayacağım.
Tan urgente que voy a correr desnuda por las calles y voy a agarrar a un policía si no pasa algo pronto.
Bu tür şeyler şefin sorumluluğunda olmalı, öyle değil mi?
Esto debería ser responsabilidad del jefe, ¿ no?
"Kaç kişi istedikleri şeyler uğruna insanları öyle ya da böyle öldürüyor?"
¿ Cuánta personas sanan a otras de alguna forma u otra... por cosas que quieren?
Ve orada Ay kedisi misafirperverliği gibi şeyler yok, öyle mi?
¿ Entonces no existió eso de la hospitalidad del gato lunar?
Demek istediğim siz yemek yerken, el kol hareketi ya da öyle bir şeyler yaptı mı?
Ya sabes, por ejemplo, pretender comer palomitas... pero en realidad está tocando tu mano, algo así.
Hep öyle kırıcı şeyler söyler.
Ella siempre es severa con sus palabras.
# Öyle ya da böyle, gider elbet bir şeyler tersine #
De una forma u otra, algo va a salir mal, te lo juro.
- Yüzbaşı, Bana öyle geliyor ki, bir şeyler saklıyorsunuz.
Escuche capitán, me parece que usted está ocultando algo.
Martin, ailesiyle öyle tuhaf şeyler yapmışki.. sıkıntıdan şato bile almış
Cuando Martin no está ocupado dirigiendo el negocio familiar, está navegando, o comprando arte.
- O şeyler neydi öyle?
- ¿ Qué bichos son esos?
Öyle mi? Emin ileride de yeni şeyler çıkartırsın başımıza.
Si vamos a entrenar, se tienen que ir.
Hiç şaşırmamalı, öyle kötü şeyler yaptı ki...
No me sorprende. Hizo tantas cosas malas.
'Evet öyle ahım şahım bir parça değil. 'Ama en azından ihtiyacım olanın... konunun üzerine düşmek olduğunu bana göstermiştir. 'Bir gün güzel bir şeyler yapabilirim... umudunu vermiştir.
No es una canción muy buena, pero me mostró que solo tenía que seguir componiendo y quizás algún día... haría algo bueno.
Ama bu bir yalandı, öyle değil mi? Bir şeyler biliyorsunuz.
Pero le dije que no sabía nada.
şeyler 33
öyle mi 14811
oyle mi 19
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle olsun 692
öyle mi dersin 362
öyle bir şey değil 75
öyle işte 113
öyle bir şey yok 92
öyle mi 14811
oyle mi 19
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle olsun 692
öyle mi dersin 362
öyle bir şey değil 75
öyle işte 113
öyle bir şey yok 92
öyle oldu 102
öyle mi diyorsun 87
öyle demek istemedim 274
öyle ya da böyle 119
öyle ki 92
öyle misin 81
öyle görünüyor 500
öyle deme 154
öyle olsun bakalım 50
öyle bir şey demedim 65
öyle mi diyorsun 87
öyle demek istemedim 274
öyle ya da böyle 119
öyle ki 92
öyle misin 81
öyle görünüyor 500
öyle deme 154
öyle olsun bakalım 50
öyle bir şey demedim 65