Dua et tradutor Francês
3,900 parallel translation
Asıl biz yetkililere haber vermediğimiz için dua et!
Estimez-vous heureux qu'on n'appelle pas les autorités.
Yetkililere haber vermediğimiz için dua et.
Estime-toi heureux qu'on appelle pas les autorités.
Dua etmek istediğimi söyledim. Sonra bana gücümü harcamamam gerektiğini söyledi.
J'ai dit que je voulais prier et elle m'a dit de me ménager.
Adalet yerini bulana dek dinlenmeyeceğim. Efendimiz huzur içinde yatana dek uyumayacağım ve dua etmeyeceğim Kira'yı cehenneme yollamaları için cennete edeceğim dua hariç!
Je n'aurai de cesse tant que la justice ne sera pas rendue, je ne dormirai pas tant que notre maître ne dormira pas en paix et je ne prierai pas à moins de demander le pardon des cieux pour avoir envoyé Kira en enfer!
En iyisi için dua et en kötüsüne hazırlıklı ol.
Reza pour le meilleur et se préparer au pire.
Ama dua et acil durum jeneratörü gitmesin. Çünkü giderse önümüzü bile göremeyiz.
Pourvu que le générateur de secours reste allumé, sinon on y verra rien.
Tanrı'ya dua et de seni bir daha görmeyeyim.
Prie Dieu que je ne te revoie jamais.
- Banyodan çıkıp gel ve dua et!
- Sors de la salle de bains et viens prier!
- Otur ve adam gibi dua et!
- Assieds-toi et prie comme il faut!
- Gel, gel ve benimle dua et.
- Venez, venez avec moi et prier.
Hiç iyileşmemesi için dua et.
Priez pour qu'elle ne guérisse jamais.
- Seni ekipten atmadığımıza dua et Franck.
- Tu as de la chance d'être encore dans le coup, Franck.
Sonunda dua ettik.
Et finalement nous avons priés
Sizin olduğunuz gibi harika beraberliklerinin olması için.. Alejandro ve Melissa'ya dua ettim.
Je prie pour qu'Alejandro et Melissa soient aussi heureux que vous.
Dolabına gir ve dua et.
Va dans ton placard et prie.
Dua et.
Prie.
Dolabına gir ve bağışlanmak için dua et. Hayır!
Va dans ton placard et prie ton pardon.
- Dua et.
- Prie.
Dua et, küçük kız.
Prie, ma petite.
Bağışlanmak için dua et.
Prie pour ton pardon.
İstediğin kadar dua et, anne, ama ben gidiyorum.
Prie tant que tu veux. Mais j'irai au bal.
Ve güç için dua etmek için diz çöktük.
Et on s'est mis à genoux et on a prié pour avoir de la force.
Kulaklarını tıka ve Meryem Ana için dua et.
Bouche-toi les oreilles et prie la mère de Dieu.
Temiz yaşamak ve dua etmek salgını önledi.
Une vie honnête et les prières ont éradiqué le fléau!
Sana rehberlik etmesi için tanrıya dua et.
Prie le Tout-Puissant de te guider.
Cennette bekleyen bakire kızıl İngilizler için dua et.
Peut être que des vierges rousses et britanniques m'attendent au paradis.
İmam ve mollaları aşırılığımı cezalandırmak için Tanrı'ya dua etmekteler.
L'imam et ses mollahs ont prié Dieu pour me punir de mon extravagance.
Aradığını Ye, Dua Et, Sev'in Dua Et kısmında buldu.
Il ne lui a fallu que jusqu'à la partie "Prie" de Mange, prie, aime pour la découvrir.
Böylece "ye" ve "dua et" i aldı.
Alors il prit juste "mange" et "prie"
Ve tıpkı "Ye, Dua Et" in kahramanı gibi Tobias eşinden mümkün olduğunca uzaklaşmaya karar verdi.
Et alors, comme l'héroïne de "Mange, prie", - Tobias décida - Attends un peu.
Dua et ki kız arkadaşımızın peşinden koşuyorum yoksa seni dümdüz etmek zorunda kalırdım!
Tu as de la chance que je courre après notre petite amie, sinon je t'aurais laminé!
Bir yerde çok uzun süre sıkışıp kalınca olduğun yerden bir el bombası fırlatıp zıplamak ve dua etmek gerektiğine inanırım.
Quand on est coincé trop longtemps au même endroit, mieux vaut lancer une grenade là où vous êtes et sauter... Et prier.
Bana gelmen için gece gündüz dua ettim.
J'ai prié jour et nuit afin que vous veniez à moi.
Sonuçları olmaması için dizlerinin üstüne çöküp, dua etmen lazım.
Tu dois te mettre à genoux et prier qu'il n'y ait pas de conséquences.
Kutsal Meryem... Tanrı'nın Annesi... Biz günahkârlar için şimdi... ve ölüm saatimizde dua et.
Sainte Marie, mère de Dieu priez pour nous, pécheurs maintenant et à l'heure de notre mort
Beni diyalize koydular ve ve beni kurtaracak tek şeyin dua olduğunu düşündüm.
Ils m'ont mis en dialyse et j'ai pensé... la seule chose qui puisse me sauver, c'est la prière.
"En iyisi için dua edin, en kötüsü için hazırlıklı olun" değil mi?
Priez pour le meilleur et se préparer pour notre pire.
Bu nedenle hepimiz dua için başımızı eğelim...
Alors prenons un moment et prions.
Gerçekten inanmadan dua edip, dualarının neden kabul olmadığını merak eder onlar.
Ils prient sans conviction et se demandent pourquoi ça ne marche pas.
Nasıl tanıştık ve kur yaptık, onun onunla geri dönerken diyeceğim nasıl aşık olmuştum ona Ama asıl şuna dua ederim ki, bu gün bizi evlenmeye razı olasın
Et comment nous nous sommes rencontrés et fiancés je te le dirai chemin faisant mais, avant je t'en prie : consens à nous marier aujourd'hui
Atalarımıza, serbest avcılara ve savaşçılara, büyük kuzey ağaçlarına, Leina ve Amur ırmaklarına dua ediyoruz.
Au nom de nos ancêtres, libres chasseurs et libres guerriers, au nom des grandes forêts boréales, au nom du fleuve Léna et du fleuve Amour, nous t'implorons.
Her pazar kiliseye gidip Yahudilerin Kralı'na dua ediyoruz lan.
On va à l'église tous les dimanches. Et en fait, on prie le roi des Juifs sans même le savoir.
Kiliseye giden ve dua eden insanlar bir çok eğlence fırsatını kaçıranlar doğrudan cennete çekildiler.
Les gens qui allaient à l'église et priaient... et ont manqué... plein de choses amusantes... furent aspirés au Paradis.
Dolabına gireceksin ve dua edeceksin.
Tu vas dans ton placard et tu pries.
Dolabına gireceksin ve bağışlanmak için dua edeceksin.
Tu rentres là-dedans et tu pries pour que Dieu te pardonne.
Çıkar ve onu birlikte yakalım ve bağışlanmak için dua edelim.
Enlève-là et on la brûlera ensemble. On priera notre pardon.
Dua et de kardeşin sarhoş araba kullandığını örtbas edebilsin.
- Les enfants sont là. - Quels enfants?
- Dua et de cezan tecil edilsin.
Tu devrais tuer Bambi tant que tu y es.
Cüppeyi giyip ara sıra dua okuyordum... ama sadece gösteriş içindi.
Alors j'ai porté ces robes et j'ai récité les prières, mais c'était juste du spectacle.
- Yarın basın günü ve 50'inci caddedeki o berbat Suşi restoranına gidip, zehirlenmek için dua ediyoruz.
Demain c'est la journée de la presse et nous pensions aller dans ce très mauvais restaurant de sushi sur la 50ème et prier pour un empoisonnement alimentaire.
- Onu görmek bir zevk. - Dua için bir daveti kabul eder misin?
Sarah et vous avez enfin accepté notre invitation.
etkileyici 234
etrafta 23
etmez 34
etmiyorum 100
etmedin 20
etmedim 69
etmem 47
etrafta kimse yok 27
etmelisin 16
etmiyor 21
etrafta 23
etmez 34
etmiyorum 100
etmedin 20
etmedim 69
etmem 47
etrafta kimse yok 27
etmelisin 16
etmiyor 21