Çok sık değil tradutor Francês
592 parallel translation
Çok sık değil. Haftada bir kere.
Une fois par semaine.
Çok sık değil, tabii ki.
Pas trop souvent, bien sur.
Çok sık değil.
Pas très souvent.
Gideceğim, ama çok sık değil.
Alors, j'y vais, mais pas trop...
Merak etme, çok sık değil.
Ne t'en fais pas, pas trop souvent.
Çok sık değil anne. Fazla zamanım olmuyor.
Pas souvent, la mère, j'ai pas le temps.
Vay canına, çok şık değil mi?
C'est élégant ici, non?
Alabama'da fildişleri çok sıkı değil, fakat bu pek önemli değil.
Bien sûr, dans l'Alabama, il y a "Tuscaloosa". Mais ça n'a rien à voir avec ce que je racontais.
- Aslında bünyesi çok güçlüdür, ama denize alışık değil.
Bien?
- Çok şık değil mi?
Joli, hein?
Çok can sıkıcı, değil mi hayatım?
C'est embêtant, n'est-ce pas chéri?
Onu çok sık izliyorsun, değil mi?
Vous la voyez souvent.
Çok şık değil ama sizi sıcak tutacaktır.
Ce n'est pas très élégant, mais vous n'attraperez pas de mal.
Ama yine de çok şık durmuşlar, değil mi?
Mais ils sont très intelligents, non?
- Çok alışılmadık bir durum değil mi evlat?
C'est bien singulier.
Kış çok uzun değil mi?
C'est long, l'hiver, n'est-ce pas?
Kendimizi çok sağlam bir sıkışıklığa soktuk, değil mi Lawson?
Nous sommes dans un sacré pétrin, Lawson.
Çok eli sıkı bir şekilde oyun oynadığımızı düşünüyor, değil mi Cheril?
Elle trouve notre jeu très moyen.
- Ve çok sıkıcı değil mi?
C'est si ennuyeux que ça?
Kulağa çok karışık geliyor, değil mi?
Ça te paraît compliqué?
Sırf babam bu konuda çok hevesli değil diye milyon dolarlık bir işi boş ve geçici bir heves için çöpe atmayacaksın.
C'est pas parce que papa t'ignore... Que tu vas gâcher, sottement, une affaire d'un million de dollars pour un caprice inutile.
Aslında çok karışık bir konu değil.
L'idée du film est très simple.
Ama hâlâ Whittaker'lar için çok şık değil.
Mais ce ne sera pas une soirée habillée.
Artık çok da eğlenceli değil, bir torba fıstık için, değmez.
On ne s'amuse plus, on n'y gagne pas un clou.
- Çok sıkıcılar, değil mi?
Lls sont sûrs.
- Demek istediğim - - Biliyorum, üstüme vazife değil ama Amy'yle çok sık görüşüyorsun, değil mi?
Ça ne me regarde pas, mais vous sortez beaucoup avec Amy.
Çok değil. Sadece sık.
Pas beaucoup.... souvent.
Bu saygısızlık değil, sana çok saygı duyuyorum!
Ce n'est pas de l'insolence. Vous, je vous respecte!
- Çok sıkıcı değil mi? - Evet.
Ca ne doit pas être gai.
Şey, yani sanırım bunu çok sık yapıyorsun, değil mi?
Eh bien, je veux dire... je présume que vous faites souvent ce genre de chose, non?
Çok sık değil.
Rarement.
"Çok sıkı çalışıyorsun" dedi, yalan da değil.
Elle dit que je travaille trop, c'est vrai!
Şu marul işinde çok sıkı çalışıyorsun, değil mi Cal?
Ça te plaît, ce travail, n'est-ce pas?
ve ayrıca, yine birçok esir getirdi fakat bunlar birini daha da zenginleştirecek ve sonra daha da çok güce sahip kılacak kölelerden değil miydi?
Il ramène aussi de nombreux captifs... Par les esclaves ne s'enrichit-on pas et n'affermit-on pas sa puissance?
Onlara sıkıcı sarılmak, çok geç olmadan onları yaşamak zorundasın, değil mi?
Il suffit de les retenir, les vivre avant qu'il ne soit trop tard.
Çok sıkı kontrol ediyorlar, öyle değil mi?
Il n'a pas l'air commode, hein?
Sen ve ben birlikte çok sıkıntı yaşadık, değil mi?
Toi et moi, on a traversé beaucoup de choses ensemble.
Sorun değil. Çok sıkı çalışıyorsun, Kaji. Bulaşık işinden dövülmekten bile çok nefret ettim.
J'ai toujours détesté... faire la lessive.
Bu çok sık duyulan bir kelime olmaya başladı, değil mi? "Bugünlerde".
Ça devient une ritournelle cette phrase, "à l'heure actuelle".
Bu savaş sizin için çok can sıkıcı olmalı, değil mi, Bay Holden?
Cette guerre doit vous contrarier. Je m'arrange au mieux.
Burada sen de benim gibi çok sıkılıyorsun, değil mi?
Tu ne m'aimes pas beaucoup encore, hein?
Yani teklifiniz sadece can sıkıcı değil, daha çok bir hakaret sayılır.
Votre proposition est non seulement ridicule... mais extrêmement insultante.
Yolculuk sırasında bu kıyafeti giymeyeceksin, öyle değil mi? - Yanlış olan nedir? - Çok güzel.
J'ai un gâteau dans les mains!
- Çok sıkıcısın, değil mi?
Que vous êtes un jeune homme ennuyeux!
İnanır mısınız bilmem ama, o far, daha bu sabah garajdan çıkarken kırıldı. - Evet. Çok kolay kırılıyorlar, değil mi?
Croyez-moi ou non, mais le phare s'est cassé ce matin.
Çok güzel değil mi? Tipik bir İngiliz kır yeri sevgi dolu bir el tarafından yapılmış.
Un paysage typiquement anglais, peint amoureusement.
Görünüşe göre, 10 değil de, 12 kadro varmış. Bu yüzden artık daha çok şansım var.
Il y a douze places au lieu de dix, j'ai donc plus de chances.
Çok sıkıcı, değil mi Bay Munceford?
Plutôt monotone, hein!
Bundan tam bir yıl önce, bu maskeler sayesinde ki artık sırrını biliyoruz, Fantomas, sadece burada görmüş olduğunuz gibi gazeteci Fandor kılığında değil benim kılığıma da girerek pek çok suç işlemişti.
Projection! Il y a un an que, grâce à des masques dont nous possédons aujourd'hui le secret, Fantômas parvint à perpétrer ses forfaits.
Bu akşam çok hoş değil miyiz? Çok şık.
Comme tu es belle ce soir, chic.
Kız kardeşini çok sevdiğimi biliyorsun, değil mi?
Je suis très amoureux de ta sœur
çok şık 66
çok sık 16
çok şıksın 21
çok sıkıldım 24
çok sıkıcı 86
çok sıkıcısın 19
çok sıkı 31
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
çok sık 16
çok şıksın 21
çok sıkıldım 24
çok sıkıcı 86
çok sıkıcısın 19
çok sıkı 31
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39