English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ H ] / Hastaymış

Hastaymış tradutor Português

314 parallel translation
Bakıcı kız hastaymış.
A empregada está doente.
- Hastaymış.
- Ela está doente.
Hastaymış!
Doente!
Kıdemli Polis Çavuşu İntihar Etti Kayıt Bürosu Amiri Hastaymış
SARGENTO VETERANO SE SUICIDA RESPONSÁVEL PELOS PROCESSOS ESTAVA DOENTE
Çok ağır hastaymış.
Então, está gravemente doente...
Şef Ouray hastaymış.
Chefe Ouray está doente.
Doktor annenizi ilk kez gördüğünde, o çok hastaymış gerçekten çok hastaymış.
O médico percebeu imediatamente que a sua mãe estava muito doente. Mesmo muito doente.
Sissi çok hastaymış.
Sissi está muito doente.
Nesi varmış, Allah aşkına? Ciğerleri hastaymış.
Sissi tem uma doença pulmonar.
Anneannem beş haftadır hastaymış. Ölü gibi yatıyormuş!
Estão a dizer-me que a minha avó está a dormir há cinco dias.
Kim hastaymış, sana göstereceğim!
Eu mostro-te quem é doente!
Eve gitti, hastaymış.
Ele foi para casa, está doente.
Paulie bu sabah hastaymış. - Ha?
Paulie ligou a dizer que está doente.
- Hastaymış.
- Doente.
Çocukları hastaymış.
Os miúdos dele estão doentes.
Biri hastaymış.
- Um deles está doente.
Yalnızca annesi gelmemiş. Çok hastaymış.
A minha mãe não foi despedir-se de mim porque estava doente.
Benden kurtulmaya çalışıyorsun, hastaymışım gibi beni kovuyorsun.
Rejeitam-me? Exilam-me como um leproso?
Parkins hastaymış.
O Parkins ligou a dizer que está doente.
- Charlotte hastaymış.
- A Charlotte está doente. Vamos lá.
Eddie'ye fazla yüklenmedin mi? Karısı hastaymış.
Não é algo duro com Eddie dadas as circunstancias?
Hastaymış gibi yapmak üzere çok gizli bir emir aldık.
Temos ordens ultra secretas para nos misturarmos aos doentes.
- Lord Melchett çok hastaymış. - Öyle mi?
Diz que a rainha vos quer ver, Lorde Melchett está muito mal.
- Duydum ki hastaymışsın baş ağrısı, nezle ve de soğuk algınlığı iyileşmene yardımcı olmak için geldim çünkü ben hemşireyim ve...
Ouvi dizer que estavas doente. Dores de cabeça, um pouco dormente. Vim para te encher de poder, pois sou uma enfermeira que gosta de...
Babam... çok hastaymış.
O meu pai... está muito doente.
- Sanki karaciğerin hastaymış gibi.
- Que algo se passa com o teu fígado.
Onu dört yıldır görmüyorum. Ve iki yıldır da hastaymış.
Não a vejo há quatro anos e ela está doente há dois.
Bildiğim kadarıyla çok hastaymış.
Soube que está muito doente.
Büyükannem hastaymış.
Dizia que a avó estava doente.
Rengi sarıya döner. Sanki hastaymış gibidir.
Ela fica amarela, e parece um pouco adoentada.
Çok hastaymış.
Ela está muito doente.
Mademoiselle Nick, çok hastaymış.
Mademoiselle Nick está muito mal.
- Telefon etti, hastaymış.
- Telefonou a dizer que estava doente.
Bana hastaymışım gibi davranma!
Não me trata como uma pessoa doente!
New York Metropolitan Müzesi'nden gelen Bay Schneider çok hastaymış, tetanosa yakalanmış.
O Sr. Schneider, do Museu Metropolitano de Nova Iorque, está muito doente, tem tétano.
Hastaymışım gibi kabul göremem.
Recuso-me a ser tratada como uma doente.
Dinah Brown'ın annesi... çok hastaymış.
- A mãe da Dinah Brown, Jerry, está a passar mal.
Arthur hastaymış.
O Arthur adoeceu.
- Annesi hastaymış.
- A mãe dele está doente.
Bak, nöbet sırası gelen kişi hastaymış ve...
Telefonou uma pessoa que estava mal e...
Onu hastaymış gibi göster. Onu ne zaman geri getiririz?
Quando poderá voltar?
Her zamanki peder çok hastaymış da.
O padre habitual está doente.
Evet. Bir hastaymış, ölü bulunmuş, intihar.
Era um paciente encontrado morto no local.
Adam hastaymış.
O tipo está doente.
Kadın hastaymış gelemedi.
A rapariga ligou a dizer que está doente.
Eğer içinizde bir uzaylı yaşam birimi varsa ve sizi hasta olmadığınız halde hastaymış gibi hissettiriyorsa kurtulursunuz.
A não ser que tenhamos um ser alienígena dentro de nós que nos faça pensar que estamos doentes, quando não estamos.
Hanımı hastaymış. Çok yorucu.
Que desagradável.
- Hastaymış diyorlar...
- Gostava de a beijar.
- Luton'dan şimdi haber geldi teyzem hastaymış.
- Acabo de saber de Luton que a minha tia está doente.
Hastaymış.
Bom, ele estava doente.
Hastaymış, rapor aldı.
O Bud Nash não apareceu outra vez. Telefonou a dizer que estava doente.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]