Ne yazık ki yok tradutor Português
427 parallel translation
Hayır, ne yazık ki yok, üzgünüm.
- Não tenho, sinto muito.
Ne yazık ki yok.
Acho que não.
Ne yazık ki yok. Sızlanmanın ne anlamı var ki...
Oh, não há nada que possa fazer.
Gaz, ne yazık ki yok.
Gás? Não.
Ne yazık ki yok.
Infelizmente, não.
Her şeyinin olduğunu düşüneceğiniz bir kadın. Ama ne yazık ki yok.
Podíamos pensar que tem tudo, mas não tem.
Ne yazık ki düğünde oturacak yer yok. Aman sen de!
É pena não festejarmos a boda, eu cá adoro copos d'água.
Ne yazık ki, sizin gibi bazılarının yapacak daha iyi bir işleri yok.
É uma pena que algumas não têm nada melhor para fazer.
Benim şuanda bir şey satın alacak halim yok, bay Flusky. Ne yazık ki hiç param yok.
Eu próprio gostaria de comprar muitas coisas, Sr. Flusky, mas infelizmente não tenho dinheiro.
- Ne yazık ki seyircin yok.
- É uma pena não teres público.
Ne yazık ki elimizde kanıt yok.
Infelizmente, não temos provas.
Pek fazla yok evde ne yazık ki.
Não tenho muito.
Ne yazık ki, bir kısmı yok oldu.
Infelizmente, parte disto foi destruído.
Ne yazık ki askeriyenin siviller üzerinde bir yetkisi yok.
Infelizmente, os militares não têm jurisdição sobre os civis.
Ne yazık ki bu işe müdahale etme yetkim yok.
Receio não poder interferir.
Ne yazık ki kahyam şu anda burada yok.
Infelizmente, a minha empregada está fora de momento.
Ne yazık ki bunun çok fazla önemi yok Dave.
Receio que isso não tenha importância, Dave.
Ne yazık ki yukarda Peter için yer yok ama burada, yakınımızda olacak.
Pena que não há lugar para Peter, mas ele ficará aqui. - Perto de nós. - Onde eu durmo?
- Bu yıl yok ne yazık ki.
Canções e presentes.
Ne yazık ki bilmesine imkân yok. Şu an hücresinde uzanmış kalan günlerini saymakla meşgul.
Ela não pode ver nem ouvir... está para lá, deitada numa cela escura... contando os dias que passam.
İnsanın vahşi dünya ile paylaştığı... yok etme arzusu ise ne yazık ki hep bizimle olacak.
Mas a vontade de destruir... que o ser humano partilha com os animais selvagens, está sempre conosco.
Ne yazık ki henüz yok.
Mas até agora não tive oportunidade.
Ne yazık ki açıklayacak zaman yok.
Infelizmente, nao há tempo para explicar.
Ne yazık ki, Dış kaplama zırhı yok
Infelizmente não temos nada blindado.
Ne yazık ki, tamamı yok, ama, en kısa sürede...
Infelizmente, não é tudo, mas, futuramente serei capaz para...
- Ne yazık ki orada bir hesabın yok.
Que pena não teres uma conta ali!
Ne yazık ki zaman yok. Orası ne kadar da güzel.
Infelizmente, não há tempo, mas lá em cima é muito agradável.
Martey'i tanıyordun ve ne yazık ki hiç tanığın yok.
Conhecia o Martey e, infelizmente, não tem nenhum alibi.
- Ne yazık ki boş odamız yok.
- Infelizmente, não temos quartos.
Ne yazık ki bizde LOO'nun iyimserliği yok.
Infelizmente, nem todos temos as convicções positivas do LOO.
Ne yazık ki buna ayıracak zamanım yok.
Infelizmente, não tenho tempo para isso.
Ne yazık ki, hiç armut yok.
O que é pena é não haver peras.
Ne yazık ki başka seçeneğiniz yok.
Infelizmente, não têm escolha.
Ama ne yazık ki, bunu isteyebileceğimiz başka biri yok.
Mas infelizmente não há mais ninguém a quem possamos pedir.
Ne yazık ki bu insanların başka gidecek yeri yok.
Esta gente não tem mais nenhum lugar para onde ir.
Ne yazık ki, emrimize amade hizmetçi yok.
Infelizmente, os criados foram dispensados.
Yaptığım şeyde ne yazık ki dürüstlüğün yeri yok.
E não há nada, por mais impertinente e ridículo que seja, em que não acreditem, desde que disfarçado de elogios.
Artık ne yazık ki vals yapacak kimsem yok...
Agora meu "cississe" já não há valsas.
Ne yazık ki, bendeki kişisel bilgilere göre... Hiç birinin şucla ilgisi potansiyel davranışlarına ilişkin en ufak bir yanıt yok.
Infelizmente, os dados pessoais que reuni nada revelam sobre o seu potencial para um comportamento criminoso.
Ne yazık ki yanınıza verecek oğullarım yok.
Infelizmente, não tenho filhos para vos oferecer.
Peki Woodley? Ne yazık, hiç şüphe yok ki yaşayacak.
- Infelizmente, vai sobreviver.
Ne yazık ki ihtiyacım yok.
Felizmente, não preciso de nenhum.
Bu tamamen bahçıvanlık yeteneğiyle ilgili bir şey, ve bu ne yazık ki annende yok.
É uma questão de jeito.
Atılmaya çalışıyorsan... ne yazık ki buna imkan yok.
Se estás a pensar ser corrido... é absolutamente impossível.
Ne yazık ki yabancı dilim yok.
Infelizmente, não sei ler estrangeiro.
- Cırcır böceğinin arkasından gelen... tehlikeden haberi yok. - [Narrator] Ne yazık ki,
- lnfelizmente...
Hayır, ne yazık ki, bir ailem yok.
De modo nenhum. E não tenho família.
Biz bunun için oraya gelemiyoruz ne yazık ki. İmkân yok.
Infelizmente não podemos ir até aí a cima para fazer a cobertura.
Ne yazık ki yas için bir tedavi yok.
Infelizmente os desgostos não têm cura.
Evet, ama ne yazık ki buna zamanımız yok.
Sim, mas por desgraça não temos tempo para isso.
Güzelsin tabi. Ama ne yazık ki sende iç güzelliği yok.
Sim, é bela,... mas isso é triste quando não há beleza interior.
ne yazık 321
ne yazık ki öyle 24
ne yazık ki 622
ne yazık ki hayır 36
ne yapıyorsun 7063
ne yapiyorsun 66
ne yapacaksın 1355
ne yaptın 710
ne yapıyorsunuz 1080
ne yapıyorsun burda 17
ne yazık ki öyle 24
ne yazık ki 622
ne yazık ki hayır 36
ne yapıyorsun 7063
ne yapiyorsun 66
ne yapacaksın 1355
ne yaptın 710
ne yapıyorsunuz 1080
ne yapıyorsun burda 17
ne yapmak istiyorsun 234
ne yani 731
ne yapıyorsun ya 16
ne yapabilirim 379
ne yapacağız 1293
ne yapayım 319
ne yapıyorsun orada 124
ne yapmam gerekiyor 155
ne yapıyorsunuz siz 45
ne yapalım 236
ne yani 731
ne yapıyorsun ya 16
ne yapabilirim 379
ne yapacağız 1293
ne yapayım 319
ne yapıyorsun orada 124
ne yapmam gerekiyor 155
ne yapıyorsunuz siz 45
ne yapalım 236