Söylemeye çalıştığım tradutor Português
1,045 parallel translation
- Size söylemeye çalıştığım gibi, kamyonetim..
- Como estava a dizer, a camioneta...
Tek söylemeye çalıştığım, kanun dışı işler yapanlar genellikle kahraman olarak ölürler.
O que estou a dizer, é que os que vivem à margem da lei muitas vezes, acabam heróis.
Söyleme çalıştıklarımı toparlayamıyorum ve size söylemeye çalıştığım şey, usandırma!
Não estou a conseguir juntar ideias, e aquilo que estou a tentar dizer é que é assédio.
Benim söylemeye çalıştığım sizin.
Eu não estou a dizer que você...
Söylemeye çalıştığım General bölükleri 50 mil ilerletsek de... sizi temin ederim, güneş şimdi var ama oraya gittiğimizde sis önümüze geçebilir.
O que estou a tentar dizer é que mesmo que levássemos as suas tropas... para onde o Sol está a brilhar agora, se calhar quando lá chegássemos o nevoeiro já lá estava.
Söylemeye çalıştığım şey sana aşık olduğum.
Estou a tentar dizer-te que te amo.
Ne söylemeye çalıştığımı, ben de bilmiyorum.
Não sei o que estou a tentar dizer.
İşte söylemeye çalıştığım buydu.
É isso que eu disse. Para começar, deveria tê-lo limpo.
Senin en sevdiğim yanın bu. Söylemeye çalıştığım şey. Şu anda hazırım.
O que estou a tentar dizer, é que agora estou preparado.
Evet, söylemeye çalıştığım, gerçekten güzel kumsallara benziyorlar, Bay Macintyre, ama benim sadece bir kumsala ihtiyacım var.
Parecem praias muito boas, Sr Macintyre. Mas, veja, eu só preciso de uma. Tenho esta.
Söylemeye çalıştığım bu.
Era só o que eu estava a tentar dizer, só isso.
Söylemeye çalıştığım, bu herifler ile ne tür bir ilişkin varsa, Hemen bitir, dostum.
O que estou a dizer é para fazeres de tudo para te afastares daqueles tipos.
Charlie, benim söylemeye çalıştığım şeyi anlayabiliyor musun?
Charlie... percebes o que estou a tentar dizer-te?
Benim söylemeye çalıştığım...
O que estou a tentar dizer...
Söylemeye çalıştığım... ben değişebiliyorsam... ve siz değişebiliyorsanız,
O que tento dizer é... se eu posso mudar... e vocês podem mudar,
Söylemeye çalıştığım kurt adam senin bir parçan, ama iç güzelliğini değiştirmez.
O que quero dizer é... O lobisomem faz parte de ti. Mas isso não muda o que és por dentro.
Ne dediğimi anlıyor musun? Söylemeye çalıştığımı anlıyor musun?
Entendes o que te quero dizer?
Şimdi söylemeye çalıştığım onun yaşamının kurtulabileceğidir.
O que vou dizer agora talvez salve a vida dele.
- Evet, yapar. Sean, tek söylemeye çalıştığım, mecbur kalırsa yapar.
O que estou a dizer é que ele poderia se precisasse.
- Söylemeye çalıştığım -
Tudo o que digo é...
- Söylemeye çalıştığım oğluma verdiğin sözlere dikkat et.
Tudo o que digo é Cuidado com o que prometes ao meu filho.
Ne söylemeye çalıştığımı anlatma bana.
Não me digas o que quero dizer.
Söylemeye çalıştığım şey şu... adalet isteyenler, onlar ödülsüz kalmayacak.
O que vos estou a dizer é... que os que tiverem fome de justiça, serão abençoados.
Konumunuzun ne kadar karışık olduğunu biliyorum, söylemeye çalıştığım şey.
Sei que a sua posição é complicada.
Oh, Erik, sana söylemeye çalıştığım da bu, özelsin.
Oh, Erik, era isto que eu estava tentando te dizer.
Benim de söylemeye çalıştığım buydu.
Estava a tentar dizer-lhes.
Ne söylemeye çalıştığımı anlıyor musun?
Está a ver onde quero chegar, Louis?
Ne söylemeye çalıştığımı bilmiyorum.
Não sei o que quero dizer.
Söylemeye çalıştığım şey, Susan, evde kalacak birine ihtiyacım yok.
O que tento dizer, Susan, é que não preciso de uma governanta.
Yani söylemeye çalıştığım...
O que quero dizer é...
Söylemeye çalıştığım şey James bazen tamamen umutsuzsun.
Estou a querer dizer que às vezes és um incapaz.
- Söylemeye çalıştığım onu vurdu.
- Isto é, deu-lhe um tiro.
Söylemeye çalıştığım, onsuz ne olacağı ile ilgili?
Quero dizer, como seria se não o tivéssemos?
Sanırsam söylemeye çalıştığım... hayatıma ne oldu, ya gençliğim?
Não. Porque a mana era bonita e delicada demais para andar a arrastar bocados de carne.
Söylemeye çalıştığım şey her zaman birlikte takılamayız.
O que quero dizer é que não podemos andar juntos o tempo todo.
Söylemeye çalıştığım... eski haline dönmesi çok uzun zaman alabilir.
Onde eu quero chegar é... que vai ser uma longa, e dura reabilitação.
Sana söylemeye çalıştığım bu.
É o que estou a tentar explicar-te.
- Evet, söylemeye çalıştığım şey -
- Sim, bem, eu pretendo dizer...
Benim söylemeye çalıştığım da bu. Benim bu işe girmemi istedi ama ben de başlangıçta senin gibi direndim.
Isso foi o que eu disse, mas ele queria-me no negócio, e eu resisti, tal como tu estás a resistir agora.
Söylemeye çalıştığım, Papua Yeni Gine'de eğer bir kadın, genç bir adamla yatağa girmek istiyorsa bunu yapabilir.
Na Papua Nova Guiné, se uma mulher quiser ir para a cama com um homem novo, ela pode. - Pára!
Söylemeye çalıştığım, sizin odanın devamlı müşterisi vardır. Şansa bakın buraya geliyor. Mücevhercidir.
Quero dizer que vamos receber... um negociante de produtos femininos... e jóias, bem, sabe... não esperava que passasse a noite aqui e... para ser claro, preciso de seu quarto.
Onun suçu olmadığını söylemeye çalıştım, ama sözümü dinlemedi.
Tento dizer-lhe que a culpa não é dele, mas não acredita em mim.
Ne söylemeye çalıştığının farkındayım.
Wagner. Vejo onde é que quer chegar, percebo o sentido.
Sanırım savcının size söylemeye çalıştığı şey... o çocuğu öldürdüğünüze dair yapılan suçlamalara karşı... açık cevabınızı duymak istediğimizdir.
O que eu acho que o advogado lhe está a tentar dizer é que... nós gostávamos que respondesse, específicamente, à acusação de que você matou esse rapaz.
Çünkü bana burayı söylemeye çalıştığını anlamamıştım ; ta ki eve dönene kadar.
Por só me apercebi do que ele tentava dizer quando cheguei a casa.
Sanırım Dennis'in söylemeye çalıştığı ya bu olayda size destek oluruz, ya da köstek.
O Dennis queria dizer é que podemos ajudar-vos ou prejudicar-vos.
Bana ne söylemeye çalıştığınızı tam olarak anlamadım.
Não entendo bem o que me quer dizer.
Sanırım söylemeye çalıştıgım şu...
Acho que o que estou a tentar dizer é que... Espera...
Sanırım tek söylemeye çalıştığı... ele alış biçimin, çok mantıklı değildi. Hepsi bu. - Hepsi bu.
Está dizendo que o modo como você lidou não foi muito inteligente, só isso.
Sanırım söylemeye çalıştığı şey kendisinin kalp krizi geçirdiği.
Acho que está a tentar dizer que "ele" está a ter um ataque cardíaco.
Bak, Sam, onlar sevdikleri şeyi yapor... ve dedelerini çok seviyorlar. Tatlım, bütün söylemeye çalıştığım, onları birilerinin incitebileceği.
Querida, tudo o que quero dizer é que alguém pode se magoar.
söylemeye çalıştığım şey 24
söyle 2270
şöyle 191
söyledim 318
söyledi 132
söyledin 99
söylemiştim 315
söylemiştin 61
söyleme 186
söyle bana 1105
söyle 2270
şöyle 191
söyledim 318
söyledi 132
söyledin 99
söylemiştim 315
söylemiştin 61
söyleme 186
söyle bana 1105
söylemeyeceğim 91
söylemem 123
söyleyeceğim 241
söylemedim 113
söylesene 1323
söylemedin 49
söylemek istediğim 130
söylerim 244
söyleyeyim 186
söylemeyecek misin 32
söylemem 123
söyleyeceğim 241
söylemedim 113
söylesene 1323
söylemedin 49
söylemek istediğim 130
söylerim 244
söyleyeyim 186
söylemeyecek misin 32
söylemiyorum 60
söyle ona 443
söylediğim gibi 241
söylediler 23
söyleyin bana 123
söyle bakalım 455
söylemedi 153
söylemem gerek 33
söyledin mi 33
söyleyemem 305
söyle ona 443
söylediğim gibi 241
söylediler 23
söyleyin bana 123
söyle bakalım 455
söylemedi 153
söylemem gerek 33
söyledin mi 33
söyleyemem 305