Söyleyeceksin tradutor Português
3,520 parallel translation
Sadece art arda bir sürü güzel şey söyleyeceksin.
Basta dizer um monte de coisas simpáticas, de seguida.
Sen söyleyeceksin.
Não. Tu é que vais.
Ona hile yaptığını, başarısız olduğunu senin tedaviyi hak etmediğini söyleyeceksin.
Vais dizer-lhe que fizeste batota. Que falhaste. Que não mereces a cura.
Daha sonra işlerini halletmek için zamana ihtiyacın olduğunu söyleyeceksin.
E, depois, diz-lhe que precisas de tempo para terminar o trabalho.
Ben başlayacağım, işaret edince sen söyleyeceksin.
Eu começo, e quando apontar para ti, cantas a tua parte.
Yanıldığımı mı söyleyeceksin?
O que foi? Vais dizer-me que estou enganado?
Ona ne söyleyeceksin?
- O que é que lhe vais dizer?
Catherine, Muirfield'la ve bana yaptıklarıyla ilgili seninle paylaştığım onca şeyden sonra, yüzüme bakıp bana yalan mı söyleyeceksin?
Catherine, depois de tudo o que partilhei contigo sobre a Muirfield e o que me fizeram, vais mentir-me na cara?
Courtney'e hakkımda iyi şeyler söyleyeceksin değil mi?
Então tu vais dar uma palavrinha com a Courtney?
Bana hikâyeyi anlatacaksın ve bana gerçeği söyleyeceksin.
Tu vais contar-me a história e vais contar-me a verdade.
Kimsenin bana inanmayacağını mı söyleyeceksin?
Dizer que ninguém irá acreditar em mim?
Bana arkadaşlarının nerede olduğunu ne zaman söyleyeceksin?
Quando me disseres onde posso encontrar os teus amigos?
Alejandro'ya, hasta olduğunu ne zaman söyleyeceksin?
Quando irás contar ao Alejandro que estás doente?
Bu yüzden kızıma, çocuğunu istemediğini söyleyeceksin.
É, por isso, que precisa de dizer à minha filha que não quer o filho dela.
İşte bundan dolayı yasadışı takip ve taciz... duruşması olduğunda onun için yalan söyleyeceksin...
Se houver uma audiência no Senado sobre isso, a vigilância ilegal, a perseguição...
Eve gidince herkese sinemaya gittiğini söyleyeceksin ama ikimiz de ayvayı yiyenGİL olduğunu bileceğiz.
Vai para casa e diz a todos que foste ao cinema... mas ambos sabemos que levaste com um "Thorpedo".
- Evet. Peki ne zaman Jane'e söyleyeceksin?
- Sim, eu posso, mas quando vais contar ao Jane?
Sen de mi uğruna yaşamaya değer şeylerim olduğunu söyleyeceksin?
Também vais dizer-me que tenho uma coisa pelo que viver?
Burada öylece durup Warburg'un Tanner'a verdiği. flash disk hakkında bir bilgin olmadığını mı söyleyeceksin?
Vai mesmo sentar-se aqui e dizer não saber da pen drive que o Warburg deu ao Tanner?
Mina'ya ne söyleyeceksin?
O que vai dizer à Mina?
Yalnızca daha çok yalan söyleyeceksin.
Tudo o que sai da tua boca são mais mentiras!
Fakat bana telefonu ve Astsubay Lowry'i kimin izlediğini söyleyeceksin, ve ben de her iki cezanı aynı zamanda yaptığından emin olacağım.
Mas fala-me disto, e quem está a seguir o Sub oficial Lowry, e garanto que as duas sentenças sejam cumpridas simultaneamente.
Her şeyin Smit'in fikri olduğunu,.. ... sonra seni öldürmeye ve kazıklamaya kalktığını,.. ... şimdi de korktuğunu söyleyeceksin.
Dizes-lhe que foi ideia do Smit, e que ele tentou matar-te, e trair-te, e agora estás com medo.
Elmasların sende olduğunu,.. ... 100 bin dolara geri vereceğini söyleyeceksin.
Dizes-lhe que tens os diamantes, e queres devolvê-los por 100 mil dólares em dinheiro.
Şirketin göğsüme bir bomba takıp beni virüs yerleştirmek için kullandın şimdi de o virüsü nasıl durduracağımı söyleyeceksin.
A sua empresa amarrou uma bomba no meu peito e usou-me para plantar um vírus, um vírus que você vai contar-me como parar.
O kişilerin gözlerine bakıp onlara alakasız olduklarını mı söyleyeceksin?
Vai olhar nos seus olhos e dizer que todos eles são irrelevantes?
Beni dinle, Declan'a söyleyeceksin ve bunu beraber halledeceksiniz, tamam mı?
Ouve. Vais contar ao Declan e decidirão juntos, está bem?
Babası dağdan geri dönmezse Cady'e de böyle mi söyleyeceksin?
É isso que vais dizer à Cady se o pai dela não sair daquela montanha?
Bunca yıldır numara yaptığını mı söyleyeceksin yoksa?
Vais dizer-me que andaste a fingir estes anos todos?
Ama önce evde kimler var onu söyleyeceksin.
Mas primeiro, vais dizer-me quem está em casa.
- Neyi söyleyeceksin?
- Contar o quê?
Ona söyleyeceksin ve bunu yaptigindan emin olacagim.
Vais contar, vou garantir isso.
- Baştan neler olduğunu söyleyeceksin.
- Primeiro diz-me o que passa.
Bana günah işlediğimi mi söyleyeceksin?
Não me vai dizer que pequei?
Sen bana Zamani'yi nasıl bulacağımı söyleyeceksin ya da seni buracıkta ölüme mahkum edeceğim.
Vai-me dizer como é que eu encontro o Zamani e como resolver isto, ou deixo-o morrer aqui mesmo.
Bu yüzden karına iş birliği yapmasını söyleyeceksin.
Por isso, vai pedir à sua esposa para cooperar.
- Neyi söyleyeceksin?
Queres que eu diga?
Onlara Lord Davenport'un adamlarını nişanlına asitle saldırttığını mı söyleyeceksin?
- Tem a certeza? Vai-lhes dizer que o Lord Davenport mandou o homem dele atacar a sua noiva com ácido?
- Şimdi de karmaşık bir dünyada yaşadığımızı mı söyleyeceksin?
Não era para dizeres que vivemos num mundo complicado.
Beni kız yurdundan tekrar aradığın zaman Ali'nin konuştuğu kişiyi bulduğunu söyleyeceksin sandım, beklemiyordum...
Quando me voltaste a ligar da festa, pensei que me ias dizer que tinhas encontrado a pessoa com quem a Ali falava, não que...
İnsanlara ne söyleyeceksin?
- Muita ajuda. - O que vais dizer às pessoas?
Bana Lorna'nın kardeşini kimin öldürdüğünü söyleyeceksin, ben de sena ve arkadaşlarına cinayet suçlamasında bulunmayacağım.
Diz-me quem matou a irmã da Lorna... e não te acusarei de homicídio como o resto dos teus amigos.
Bir miktar yakınlaşmalar için izin olabilir, ancak, kural öpüştüysen, söyleyeceksin.
Até posso sofrer por isso. Mas... A regra é, beijas, contas.
Evet, söyleyeceksin.
Sim, vais dizer. Confia no processo, Michael.
Fakat bunu yerine onun gitmesine izin verdiğini öğreniverdiğinde ne söyleyeceksin ona?
O que vais dizer-lhe quando ele descobrir que tu decidiste libertá-lo, em vez disso?
Söyleyeceksin, çünkü eğer yarın muhbiriniz mahkemeye çıkarsa bütün polis dostlarına Hecky Nash'in gerçek katilini söylerim.
A razão porque vais ter que me dizer... Se o teu bufo comparecer no tribunal amanhã, eu irei dizer a todos os teus amigos polícias quem realmente matou o Hecky Nash.
Siegel'ı arayacaksın ve sana söylediklerimi söyleyeceksin.
Tu vais ligar ao Siegel e dizer e o que eu te disser.
Öylece durup yüzüme karşı yalan mı söyleyeceksin?
Vais mesmo ficar aí especado e mentir-me na cara?
Şimdi bana bebeğin nerede olduğunu söyleyeceksin yoksa Meryem Ana hemen yanıma oturacak ve ölmeni seyredecek.
Agora, vai dizer-se onde ela está ou a Mãe Maria vai sentar-se aqui comigo e vai vê-lo a morrer.
- Bana doğruyu söyleyeceksin.
Vais dizer-me a verdade.
Ya birine söyleyeceksin ya da söylemeyeceksin.
Ou vais contar alguma coisa, ou não.
söyle 2270
şöyle 191
söyledim 318
söyledi 132
söyledin 99
söylemiştim 315
söylemiştin 61
söyleme 186
söyle bana 1105
söylemeyeceğim 91
şöyle 191
söyledim 318
söyledi 132
söyledin 99
söylemiştim 315
söylemiştin 61
söyleme 186
söyle bana 1105
söylemeyeceğim 91
söyleyeceğim 241
söylemem 123
söylemedim 113
söylesene 1323
söylemedin 49
söylemek istediğim 130
söylerim 244
söyleyeyim 186
söylemeyecek misin 32
söylemiyorum 60
söylemem 123
söylemedim 113
söylesene 1323
söylemedin 49
söylemek istediğim 130
söylerim 244
söyleyeyim 186
söylemeyecek misin 32
söylemiyorum 60
söyle ona 443
söylediler 23
söylediğim gibi 241
söyleyin bana 123
söyle bakalım 455
söylemedi 153
söylemem gerek 33
söyledin mi 33
söyleyemem 305
söylemedim mi 39
söylediler 23
söylediğim gibi 241
söyleyin bana 123
söyle bakalım 455
söylemedi 153
söylemem gerek 33
söyledin mi 33
söyleyemem 305
söylemedim mi 39