Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ T ] / To know

To know перевод на турецкий

337,014 параллельный перевод
I just want you to know, that I know.
Sadece bilmeni isterim Biliyorum.
Right, need to know basis.
- Doğru, kaynağını öğrenmek lazım.
What is it you need to know?
- Neyi bilmek istiyorsunuz?
Kira, if you can teach me everything you know about that feeling, then I'll tell you whatever you want to know about all the grown-up stuff we do.
Kira, bu bağ hakkında bildiğin şeyleri bana öğretebilirsen o zaman bilmek istediğin yaptığımız tüm o yetişkin işlerini sana anlatırım.
We have to know if the trait is heritable.
Bu özelliğin kalıtsal olup olmadığını öğrenmek zorundayız.
I have a right to know.
Bilme hakkım var.
No, Sarah, I want you to know that what S did,
Hayır, Sarah, bunu bilmeni istiyorum, S'in yaptığı...
We need to know if you found her yet.
Hala bulup bulmadığını bilmemiz gerek.
Yeah, man, well, she sure seems to know you.
- Ama o seni tanıyor gibi.
She wants to know how it's going, with ten question marks and praying hands.
On soru işareti ve dua eden ellerle, nasıl gittiğini merak etmiş.
I got to tell you, Allie, this time we're spending together, getting to know you, and all of it... you're a special person.
Sana söylemem lazım Allie, bunca zamanı birlikte geçiriyoruz seni tanımaya çalışıyorum, ve bunların hepsi sen özel bir kişisin.
I need to know what species bit me!
Ne tür bir canlının beni ısırdığını bilmem lazım!
Yeah, well, I know another way to make you feel completely alone.
Evet, peki, kendini tamamen yalnız hissetmenin başka bir yolunu biliyorum.
If you want us to come back another time, you know, if you need to call someone, we can do this later.
Başka bir zaman geri gelmemi istersen, Biliyorsun, birini çağırmanız gerekiyorsa, Bunu daha sonra yapabiliriz.
Maureen, you know you don't need to be here.
Maureen, burada olması gerekmediğini biliyorsun.
Maureen, I know that this must be disruptive to you.
Maureen, bunun senin için rahatsız edici olduğunu biliyorum.
You know, you were always a little too quick to give your diagnosis.
Biliyorsun, sen hep biraz hızlıydın. Teşhisini vermek için.
But you've got to trust me, and you've got to tell me what you know.
Ama bana güvenmek zorundasın Ve ne bildiğini bana söylemelisin.
You know how grateful I am to you?
Sana ne kadar minnettar olduğumu biliyor musun?
But I do know how to stop a psychopath.
Ama bir psikopatın nasıl durdurulacağını biliyorum.
I know I may not be the someone you want to talk to, but I can't walk away with you like this.
Konuşmak istemeyeceğin biri olduğumu biliyorum, ama seni bu halde bırakamam.
Hey, I know you went to visit Reid.
Reid'i ziyaret ettiğini biliyorum.
How did he know the back door was there to begin with?
Orada arka kapının olduğunu nereden biliyordu?
Just, I figured, you know, after the time we chased down the unsub, and now with you opening up to me about your concerns regarding Reid, that, uh... Well, maybe there was just a slight chink in your fluffy armor.
O şüpheliyi arabayla takip ettikten ve Reid'le ilgili düşüncelerini bana açtıktan sonra düşündüm, belki de tüylü zırhının altında hafif bir çatlak vardır.
I know that disturbs you, Mud, so talk to me, tell me the truth.
Bunun seni rahatsız ettiğini biliyorum, Mud. O yüzden konuş benimle, gerçeği söyle.
Darling, you know that even if Rachel's being nice to you, we can't trust her?
Canım, Rachel sana çok nazik davransa bile ona güvenilmeyeceğini biliyorsun, değil mi?
Kira, we don't know what she wants to do with that special part of you.
Kira senin özel kısmınla ilgili ne yapmak istediğini bilmiyoruz.
I didn't know whether to believe it.
Buna inanacağımı bilmiyordum.
I haven't spoken to them in I don't know how long.
Onlarla konuşmayalı ne kadar oldu, bilmiyorum.
Well, I don't know, but if it's a slush fund, according to Adele, it's controlled by this man here.
Bilmiyorum ama eğer rüşvet parasıysa... Adele'e göre... bu adam tarafından kontrol ediliyordur.
Rachel, I know what you're planning to do to Kira, what you're planning to do with her eggs and taking her away.
Rachel, Kira'ya ne yapmayı amaçladığını biliyorum yumurtalarına ne yapmayı planladığını, ve onu kaçıracağını biliyorum.
I didn't know where else to go.
nereye gideceğimi bilmiyordum.
Sarah can't know who we dealt with to get here.
Sarah buraya gelmek için kimlerle karşılaştığımızı bilmeyecek.
Do you know as a woman now, I'm 14 % more likely to survive a gunshot wound than you.
Şu an bir kadın olarak, bir silahlı saldırıdan kurtulma şansım, senden % 14 daha fazla.
I was trying'to throw for a girl I don't know? Wait. This isn't for me?
- Yani bu benim için değil mi?
It wouldn't, except that you told me not to let Scottie Hargrave know that I'm her son.
Sen Scottie Hargrave'in oğlu olduğumu bilmesine izin vermeden önce yoktu.
I don't know how to respond to that.
Buna nasıl cevap vereceğimi bilmiyorum.
Do you think I'll get to be the prince? Because, you know, princesses only date princes, right? It's a royal decree from King Possum.
Böylece büyük bir televizyon programının baş yapımcısı oldum.
You know, I really enjoyed spending time with you and Emma yesterday. Any chance I could tag along with you guys to the ice show? We'd love to have you.
Gençliğimi sizin gibi dünyanın en şükürsüz, kaba ve kendini bilmez çocuklara harcadığıma inanamıyorum.
I was on that lifeboat for I don't know how many days, with nothing to eat... or drink... but delicious, savory seawater.
Kim bilir kaç gündür o filikadaydım. Lezzetli, tuzlu deniz suyundan başka yiyecek bir şey yoktu.
You know, we were trying to do one of them- - them quick changes that they do at a Katheryn Perry concert, but I got stuck.
Aslında şu Katheryn Perry konserlerinde yaptıkları gibi kostüm değiştirmeye çalışıyorum ama sıkıştım.
For those of you who don't know the lingo, that means I sang with the chorus, and it was my responsibility to move the scenery in the dark, which I did not do.
Jargonu bilmeyenler için, korodaydım ve sahne karardığında dekoru taşımak benim görevimdi. Tabii ki yapmadım.
Miss Dionne, I-I don't know what to say.
Bayan Dionne, ne diyeceğimi bilemiyorum.
♪ It's dark, but you know what to do ♪
Zor ama ne yapacağını biliyorsun
My niece changed it, and I don't know how to change it back.
Yeğenim değiştirdi ve nasıl düzelteceğimi bilmiyorum.
- I don't know what else to do.
- Başka ne yapmalıyım bilmiyorum.
Do you also not know how to evacuate a home?
Ayrıca bir ev nasıl tahliye edilir bilmiyor musunuz?
You know, I-I've been trying to figure out why it's taken so long to get that guest list from you for the wedding.
- Biliyor musun, bir süredir düğün için misafir listesini hazırlamanın neden bu kadar sürdüğünü çözmeye çalışıyordum.
Ada, I know you can't answer me, I just wanted to, uh... wanted to tell you how proud I am of you.
Ada, bana cevap veremediğini biliyorum sadece seninle ne kadar gurur duyduğumu söylemek istedim.
You know, we're doing all this for a girl who'd give anything to go to the beach.
Biliyorsun, tüm bunları plaja gidebilmek için her şeyini verebilecek bir kız için yapıyoruz.
I know how to get past him.
- Onu nasıl alt edeceğimizi biliyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]