Ben ve o перевод на английский
11,367 параллельный перевод
Ama ne olursa olsun Hailie o demirlerde ölecekti ve ben onu öldürmek zorunda kalacaktım.
But she was always gonna die on that fence, and I was always gonna have to kill her.
Şimdi o öldü ve ben de mahkum oldum.
And now she's gone, and I'm... here... a prisoner.
Ben anlatayım kısaca çünkü o yapamaz ve daha çok o sahte Fransızcasından konuşur.
Uh, I'll make it short because she's incapable and will throw in lots more of that fake French.
O zaman beni müdürün odasına gönder çünkü ben çok yaramaz bir kızım.
Well, then send me to the principal's office,'cause I've been a naughty girl.
O kuşlar ve numaralar, bir anlamları var. Ben de ne olduğunu çözmek için geri gönderildim.
These birds and the numbers, they mean something, and I was sent back here to figure out what.
Ben ve Layla hakkındaki gerçek ortaya çıktı. Martun benimle ilgili mutlu değil. O nedenle Toros benim birçok işimi devralacak.
Now the truth has come out about me and Layla, and Martun is not so happy with me, so Toros will take over a lot of my business.
Ben de bütün o kahpeler için fail yürüyüşü ve üst araması diyorum. Dur, dur, dur.
No, I say perp walks and cavity searches for all those bitches.
Her pazar günü annen ve ben o filmi izlerdik.
Me and your mom used to watch that movie every single Sunday.
O hayatımı kurtardı ve ben orada oturdum öylece.
He saved my life, and I just sat there.
O tetiği çekmek istiyorsan durma çek, ama ben yine öldürürüm onu ve geleceğin bu köprüde son bulur. Kızın yaşamasını istiyorsan...
If you want to pull that trigger, go ahead, but I'll still kill her, and your future will end on this bridge.
Annesi başka bir adamla evlendi ve ben de aile olmalarına izin verdim ta ki kızım hasta olana kadar. O zaman ülkedeki tüm araştırma hastanelerinin kapısına dayanmaya başladım.
Baby mama married a... decent guy, and I just decided to let them have their family until she got sick, and I started beating down the doors of every research hospital in the country.
Ve senin sevgin, ben um... varsayalım Ben senin yanında Cehennemde sona erecek hayatımı değişmez eğer, o beni uyarmaya.
Compelled you to journey all this way to warn me that if I don't change my life,
Ve o ben, o kesinlikle biliyordum biliyordu eğer.
And if he knew what I knew, he surely would.
Ne Kilise büyü ve büyücülük çağırır o ama keşfedilmemiş bilim Ve ben her zamankinden daha eminim.
And I am more convinced than ever that what the Church calls magic and witchcraft is but undiscovered science.
- Ben Kingsley de Gandhi'de aksanlı konuşmuştu ve o rolle Oscar kazanmıştı yani...
You know, Ben Kingsley did an accent in Gandhi, and he won the Oscar for it, so...
Güvendiğin biri ve ben o kişi olacağım.
Someone you can count on and I'm gonna be that person.
Altı dakika içinde o kafeye gideceğim ve ben hikayemi anlatacağım, ve bütün dünya ne yaptığını bilecek.
And in six minutes I'm gonna walk to that café and I'm gonna tell my story and the whole world is gonna know what you did.
Ben pantolonumu indirdim. ve o da aşağıda birşeyleri çalıştırmaya uğraşıyordu, birşeyleri harekete geçirmeye çalışıyordu,
I've got my trousers down and she's trying get things working down there, trying to get it to do something,
Çünkü ben canlıyım..... ve o ölü.
Because I'm alive... and she's dead.
Bu değiştirilmiş insanlar birer tehdit. Ve ben o tehditleri etkisiz hale getiriyorum.
These altered humans are a threat, and I am in charge of neutralizing that threat.
O insanla seks yapmıştım ben ya.
I've had sex with that person.
Ben de seninle o konuyu konuşacaktım.
I've been meaning to talk to you about that.
Ben ne kadar iyiysem onun da o kadar kötü ve güçlü bir kılıcı var.
He has a mighty sword as wicked... as I am good.
Erkek arkadaşımla kavga ettik ve o kavgayı ben kazandım!
I had a fight with my boyfriend, and I just won that fight!
Belki o hastalığa yenik düşemez ama sen ve ben düşeriz.
He may not succumb, but you and I will.
Ben ölmeliydim. O değil.
I should've died, not her.
Greely ve ben onun ofisine giriyoruz o şaşırıyor, el sıkışıp sarılıyoruz, sen aniden içeri dalıyorsun ve işini yapıyorsun.
Greely and I get him in his office, he's all blown away, handshakes and huggin', you pop in, do your thing.
Ben ve babanın tek bir gayesi vardı o da vakit gelene kadar seni güvende tutmak.
Your father and I shared one goal... to keep you safe until the time came.
O, Teğmen CDR. Statüsü istedi ve ben öldüğü söylemişti.
He asked for Lt. Cdrfs status, and I said he'd died.
Çünkü ben canlıyım ve o ölü.
Because I'm alive and she's dead.
Ben lafı evraklarına getirdim. Ve o agresifleşti.
I quibbled his paperwork and he became aggressive.
Ben Stevie'ye hiç birşey sormazdım. ve şimdi o burada değil. Soracağım kimse de yok.
I never asked anything about Stevie and now she's not here... there's no-one to ask.
2 defa daha söyledim zaten, Sayın Yargıç,... 1989'dan beri o restoranda çalışıyorum,... ben kaçtım.
And like I've already said twice, Your Honor, I've worked at that diner since 1989, so, peace out.
Ve. babası sonunda gerçekleri öğrenmiş olsa da. o hayatımın çok kötü bir dönemiydi. ve ben her şeyi geride bırakmak istedim.
And, look, even though his father figured it out eventually, it was a very upsetting episode in my life, and I just wanted to forget the whole thing.
Ayrıca o kulübeye giderseniz, ele geçirilirsiniz ben de kafalarınızı keserek sizi öldürmek zorunda kalırım ve herkes için kötü olur.
And this cabin, if you go there, you'd end up possessed and I would have to kill you both and cut your heads off and that would just be bad everybody.
Hayır, o kulübeye giderseniz, ele geçirilirsiniz ben de kafalarınızı keserek zorunda kalırım ve herkes için kötü olur.
No, you go there, you'd end up possessed, and I would have to cut your heads off, and that would just be bad for everyone.
Ben kaçtım ama Mercado ve diğerleri o kadar da şanslı değildi.
I escaped, but Mercado and the others... they weren't so lucky.
O benim dışarı çıkmamamı istedi ve ben de kabul ettim.
He didn't want me to go out there and I said yes.
Ben dönene kadar O'Connor ve senin moruğu bundan uzak tut.
Keep O'Connor and your pops off this till I get back.
Dedi ki ; milyarlarca yıl önce dünyanın değişmesi ve okyanus hareketi o kumu kumsalın o noktasına getirdi. Sonraysa ben onu oradan aldım.
He said that billions of years ago the world shifting and oceans moving brought that sand to that spot on the beach and then I took it away.
Alınmayın ama ben olsam o şeyi 20 dakika önce kurmuştum.
Hey, no offense, but, uh, I would've had this thing up about 20 minutes ago.
Ve aklıma şu geldi. O adam Arrow'un bayrağını devralabiliyorsa ben de annenizinkini alabilirim.
And it hit me- - if that man could take up the Arrow's mantle,
Bu tek bir sebeple işe yaradı çünkü o ve ben ortada yokken sen liderlikte yeni bir stil geliştirdin.
Tony's right. This only worked because you brought a new style of leadership when he and I were out.
Mükemmel. O zaman ben gidiyorum. Teşekkürler ve güle güle.
Well, then, I'm off and... thank you and goodbye.
Sen ve ben o kadar farklı değiliz.
We're not that different, you and me.
Şanslıysan, günün birinde gerçekten neler olduğunun farkına varırsın ve o gün geldiğinde umarım sana yardım edecek birini bulursun,... çünkü o kişi ben olmayacağım.
If you're lucky, someday you're gonna realize what's really going on here, and when that day comes, I hope you find someone to help you, because it isn't going to be me.
Ben burada oturmuş ve aptal gibi duvara bakarken arkadaşlarına mesaj atmaya devam etmek istiyorsan o da sorun değil.
If you want to keep texting your friends while I sit here, staring at the wall like an idiot... .. that's fine too.
O kurtuldu ve şimdi seni geri götürmek için ben geldim.
She made it out, and now I'm here to take you back.
O-O burda sonsuza kadar kalacak ve ben burda bu oktavda konuşarak kalacağım.
He's-he's gonna stay here forever, and I'm gonna be stuck talking up here in this octave forever.
Tamam ben ve sebze Andrew ama o şu an sayılmaz, yani sadece ben.
Well, me and the vegetable Andrew, but he's just drooling now, so it's just me.
O halde, Fitbit'in tarih ve zaman belirtecine inanacak olursak... - Ki ben davamı onun üzerine kurdum...
So, if we believe the Fitbit's date and time stamp, on which I built my case...
ben ve sen 24
ben veririm 44
ben verdim 28
ben vermedim 18
ve onun 18
ve ona 35
ve onu 25
ve onlar 24
ve ondan sonra 16
ve o da 33
ben veririm 44
ben verdim 28
ben vermedim 18
ve onun 18
ve ona 35
ve onu 25
ve onlar 24
ve ondan sonra 16
ve o da 33