Bir sürpriz перевод на английский
4,741 параллельный перевод
Bu ne güzel bir sürpriz.
Well, well, what a surprise.
Ona küçük bir sürpriz yap, olur mu?
I'll text her. Just give her a small treat, would you?
Ne kadar da hoş olmayan bir sürpriz.
What an entirely unwelcome surprise.
Viskiyi içtikten sonra bu, büyük bir sürpriz olacak.
It's gonna be a big surprise month three after I have some whiskey.
Sürpriz olmazsa güzel bir sürpriz olmaz değil mi?
And a good surprise is nothing without the surprise of the thing, am I right?
Seni görmek ne güzel bir sürpriz.
Such a nice surprise to see you.
Bu çok büyük bir sürpriz.
This is a very big surprise.
Bu bir sürpriz mi?
This is a surprise.
Bayan Murray, bu ne güzel bir sürpriz.
Miss Murray, what a pleasant surprise.
Eve döndüğünde güzel bir sürpriz olacağını düşündüm.
I thought it'd be a nice surprise when he got home.
- Ne büyük bir sürpriz.
- What a surprise. Ohh.
- Büyük bir sürpriz oldu.
- Whoa, big surprise.
- Ne hoş bir sürpriz.
What a lovely surprise.
Ve kıdemli bir seçim konuşmacısı Romney'nin Cumhurbaşkanı olması durumunda Obamacare'i feshedeceğini vurguladı ve Huntsman, Gingrich ya da Santorum'dan bir sürpriz beklemediklerini belirtti.
And a senior campaign spokesperson reiterating the candidate's pledge that a President Romney would repeal ObamaCare and expressing no expectation of surges from Huntsman, Gingrich or Santorum.
Anladığım kadarıyla hanımefendi baloya geliyordu, hoş bir sürpriz olacak demişti.
The lady was coming to the ball, as I understand it - a jolly surprise, she said.
- Çok da büyük bir sürpriz değil, gerçekten, değil mi?
- It's no great surprise, really, is it?
Ne müthiş bir sürpriz!
Oh, what a wonderful surprise.
Mükemmel bir sürpriz oldu.
It's a wonderful surprise.
Güvende olduklarını hissetmelerini istersiniz, böylece sonunda ihanet ettiğinizde tam bir sürpriz olacaktır.
You want them feeling secure so that your eventual betrayal will come as a total surprise.
Elbette, önce onlar size bir sürpriz yapmazsa
Of course that assumes they don't surprise you first.
Birisi bana böyle bir sürpriz yapsa kesinlikle havalara uçardım.
If a guy surprised me at work like that, I would be totally blown away.
Merhaba. Ne hoş bir sürpriz.
Hello, what a pleasant surprise.
Bu bir sürpriz.
That's a surprise.
Havyan kontrol elemanları için bir sürpriz bıraktım.
I left a surprise in there for animal control.
Ne kadar güzel bir sürpriz.
Well, isn't this a pleasant surprise.
- Ne güzel bir sürpriz oldu.
What a wonderful surprise.
Bu ne güzel bir sürpriz.
Well, this is a pleasant surprise. - Chief Justice...
Dün gece limanda büyük bir sürpriz yaşadım.
I got quite, quite the surprise last night at the port, man.
Senden de ne kadar da sürpriz olmayan bir hoş geldin.
And what an entirely unsurprising welcome.
Bir kaç günlük iznim vardı ben de düşündüm ki eve gelip sana sürpriz yapayım, beraber vakit geçiririz falan.
Oh, I got a few days pass, you know, thought I'd come surprise you, spend some time together.
Kısa bir süre önce yani şeyden önce sana sürpriz olarak bunu almıştım.
Um, I... I got these for you a while back as a surprise before, you know.
Ama meğerse, sürpriz bir şekilde, Avrupa'da görmeye değer bir yer varmış :
But it turns out, much to my surprise, there is actually one place in Europe that is worth seeing :
Mitchell, bu akşam eve gidip ona abartılı ve renkli bir teklifle sürpriz yapmalısın.
Mitchell, you should go home tonight and surprise him with a big, splashy proposal.
Şimdi bizim zamanımız geldi, sürpriz bir şekilde.
Now it has, unexpectedly.
Güzel bir sürpriz.
This is quite a surprise.
Kesinlikle. Sürpriz bir parti.
A surprise party.
Sürpriz bir poker partisi.
- A surprise poker party.
Sürpriz bir poker partisi mi?
A surprise poker party?
- Oldu. Ama sürpriz bir şekilde Sam Amca kostümü giyen adama değil.
But incredibly, not the guy in the Uncle Sam costume.
Huntsman New Hampshire kampanya yöneticisi Ethan Eilon'ı sürpriz olmayan bir şekilde kovdu ve yerine büyük bir başarıya ulaşmış olan Pawlenty kampanyasında çalışmış olan Sarah Crawford Stewart'ı aldı.
Huntsman's fired his New Hampshire campaign manager, Ethan Eilon, which is not surprising, and replaced him with Sarah Crawford Stewart, who most recently worked on the Pawlenty campaign, which was, of course, a huge success.
Sanırım, o kimselerden hiç bir şey bana sürpriz olmaz.
I guess nothing should surprise me from them anymore.
"Sürpriz olmayan koca bir ödül" mü dedi az önce?
Did he just say, "A big prize but no surprise"?
Kutunun bir kenarında küçük bir delik açarsanız sürpriz bir şey görürsünüz.
Drill a little hole in one side of the box and you see something surprising.
Sürpriz olacaktı aslında ve Jersey sahiline bir gezi yapacaktık.
It was supposed to be a surprise. And for us to take a road trip to the Jersey Shore.
Bir daha sürpriz, bahane, bir şans daha olmaz.
No more surprises, no more excuses, no more chances.
Bugün sürpriz dolu bir gün olacak.
Today is gonna be a day full of surprises.
Bizim evde sürpriz bir şatafatlı parti.
A little surprise shindig at the crib.
Hemşirenin içeriyle elinde bir besleme pompasıyla gelmesi sürpriz olmuştur.
I... so you can imagine our surprise when a nurse brought one in, along with a feeding pump.
Bir keresinde ailem de bana sürpriz parti yapmıştı.
My parents threw me a surprise party once.
Daha bir kere bile sürpriz partimle şaşırtamadım onları.
Look, I've never been able to pull off a surprise party on them before.
Düşün ki okul tuvaletini kullanmaya çekinen küçük bir kızsın ve en sonunda sürpriz dokuzuncu yaş günü partine geliyorsun.
Imagine you are a little girl who's afraid of using the school bathroom, and then you finally arrive at your surprise ninth birthday party.
bir sürprizim var 20
sürpriz 436
sürpriz mi 29
sürpriz oldu 24
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
sürpriz 436
sürpriz mi 29
sürpriz oldu 24
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir sabah 32
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir sorun mu var 1028
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey oldu 106
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir sorun mu var 1028
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey oldu 106