Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ B ] / Bir tane bile yok

Bir tane bile yok перевод на английский

383 параллельный перевод
Bir tane bile yok.
Not one cuff.
Tahtakurusu yok. Bir tane bile yok efendim.
We have not full of bedbugs, not one sir.
Evet, ortada bir tane bile yok.
Yes, they've all disappeared.
Bir tane bile yok.
We ain't got any.
Ama galiba bir tane bile yok.
Don't seem like I have any.
- Bir tane bile yok.
Not one.
Satılmamış bir tane bile yok.
Not a single one of them in an unsold state.
Bir tane bile yok.
There isn't one.
Yok, bir tane bile yok.
No, not a one.
Bir tane bile yok.
I--I DON'T-
- Yıllardır bir tane bile yok!
been one in years.
- Bir tane bile yok.
- Not a one.
- 600 adamın içinde bir tane bile yok mu?
- Not one among 600 men?
Buna yakın bir tane bile yok.
It was nowhere nearly in this kind of shape.
Bir tane bile yok.
not even a thread.
- Hayır, bir tane bile yok.
- Bristol City three - Hull City one.
Bir tane bile yok!
Not a single one!
Bir tane bile yok.
Not even one.
Bir tane bile yok. Dönüş tarihini bildirmedim.
Not one, I did not reveal your date of return
Bu destenin içinde bir tane bile yok.
Not one single pressure-player in the bunch.
- Bir tane bile çirkin kızımız yok.
- Not a homely one among them.
Aman tanrım, bir tane bile doğru düzgün yok.
Oh, dear, not a calf in a carload.
Ayrıca, bir tane bile manşet yok.
More than that, positively not one cuff.
Tüm Güney boyunca, bir tane bile top fabrikası yok.
There's not a cannon factory in the whole South.
Koca Teksas'ta bir tane bile kasaba yok galiba.
I don't think there's a town in the whole state of Texas.
Ama bay Norton, bunca intihar arasında, bir tane bile hareket eden bir trenin en son vagonundan atlama yok.
But, Mr. Norton... of all the cases on record there's not one single case of suicide by leap... from the rear end of a moving train.
- Bir tane bile temiz gömleğim yok!
- I do not have one clean shirt.
Bir tane bile yok.
Not one.
Etrafta bir tane bile sokak lambası yok.
Not a single streetlight around.
Ben bir tane buldum, hatta denedim bile, benimle gelmene gerek yok, parayı versen yeter.
I know just the dress. I've even had it on. You won't have to come with me.
Evinde hiç küllük yok, bir tane bile.
Like me, you didn't just see it. You felt emotions that weren't yours.
Bir tane bile yok mu!
There's not even one!
Bir tane bile zafer yok.
- Victories? There are none.
30 kişinin içinde tanıdığım bir tane bile yüz yok.
There is not one face I know among 30.
Dünyanın en büyük ülkesinin başkentinin efendileriyiz, besleyecek bir tane bile sivil yok ve bu raporları alıyorum.
We are masters of the capital of the largest country in the world, not a single civilian mouth to feed and I get these reports!
Yani 30-40 mil civarında bir tane bile asker yok.
I guess there aren't any troops within 30 or 40 miles.
Buralarda bir tane bile adam yok.
There ain't a man in the whole bunch.
Bir tane bile dikeni yok.
There's not a single thorn.
48 saattir ayakkabılarımı çıkarmadım... ve hala hiç tanığımız yok, bir tane bile.
I haven't been out of my shoes in 48 hours and still we have no witnesses, not one.
Bir tane bile dostum yok.
I don't have a friend.
- Bu ülkede aksine inanacak bir tane bile şerif yok.
- There's not a sheriff in this country who will believe any different.
Ben pek çok uzay limanına demir attım Kaptan, ama bir sürü değerli mal sunmalarına rağmen, size uyabilecek bir tane bile gezegen yok.
We won't find them by sitting on our butts here. I've been monitoring you for a long time. I trust we proved interesting subjects?
Bir tane bile çilek yok.
Not a single berry.
Aralarında bir tane bile beyin yok.
They have not one brain among them.
Demek burada bir tane bile "doğru" adam yok.
So there's not a single good person here.
Benim kendisi için endişelenmediğim bir tane bile kardeşim yok. Ama bu çocuk kafasını kullanabilir, en azından üstünde saç çıksın diye.
That's one kid brother I ain't gotta worry about'cause he can use his head at least to grow hair on.
15.000'den bir tane bile az olsa, artış yok, hiç birşey.
One less than fifteen thousand, no raise, nothing.
Koca memlekette bir tane bile at yok.
There's not one horse in the whole country.
- Bir tane bile yok.
- Not one.
Ortalıkta bir tane bile kadın yok.
There is not a woman to be found anywhere.
- Hiç yok, bir tane bile.
- None whatsoever.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]