Hayatta kalmak перевод на английский
2,483 параллельный перевод
Hayatta kalmak istiyorlar.
They want to survive.
Hayatta kalmak istiyorsanız destek verecek bir ekibiniz olmalı ki arkanızı kollama faslını onlara emanet edebilesiniz.
If you want to survive... you better have a support team you can trust watching your back.
Bir aile kurup Malibu'da yaşarken sen ben hayatta kalmak için bedenimi satıyordum.
And while you were having a family and living in Malibu, I was selling my body just to survive.
Buna "Hayatta Kalmak" de.
You call this living.
Ama dışarı çıktığın zaman, Nairobi'de hayatta kalmak için zeki olman gerektiğini bilmen lazım.
But when you get out, you need to know that for survival in Nairobi you have to be smart.
Koshka peşime iki adamını takmış ve hayatta kalmak için yardımına ihtiyacım var.
The Koshkas have sent two of their own to me, and I need your help to stay alive.
Neye mal olursa olsun hayatta kalmak istiyor.
I found that primal part of the human spirit that just wants to keep on living, no matter what the cost.
Burası iyi bir başlangıç noktası, ama Kenneth, eğer iş dünyasında hayatta kalmak istiyorsan, bu kadar çok...
It's a good starting place, but Kenneth, if you wanna make it in the business world, you can't be so...
Besin açısından fakir, oksijeni bol bu sularda hayatta kalmak için mercanlar, gün ışında beslenen alglerden korunmak için sığınak geliştirmişlerdir.
To survive in these nutrition-poor, oligotrophic waters, coral provides shelter to aalgae that feeds on sunlight.
Hayatta kalmak, 1500 metre derinde bir hayli zordur.
Survival is difficult at 1500 meters depth.
Bu yüzden hayatta kalmak zorundasın.
Which is why you have to stay alive.
Yabanda hayatta kalmak zordur.
- Very. Survival in the wild is tough sledding.
Ben hayatta kalmak istiyorum.
I want to stay alive.
Arılarım hayatta kalmak için yarım yıldan daha uzun bir kışa ihtiyaç duyarlar
My bees need to survive a winter longer than half a year.
Uzaylılar Dünya'yı ele geçirmek üzere donanma olarak gelir, ve insanlık hayatta kalmak için onlara çaresizce bir savaşta karşı koyar.
Aliens arrive as a conquering armada, and mankind engages them in a desperate battle for survival.
Orada harcayacağım para, seninle vergi işlerini hallederken hayatta kalmak için ota harcayacağım parayla kıyaslanamaz bile.
The amount of money I'll spend down there is nothing compared to the amount of money I'd have to spend on weed to survive doing taxes with you.
Aslında bazı metalleri eritecek kadar sıcak yani hayatta kalmak için bir şansınız olmazdı.
It's hot enough to melt, actually, some metals, so you wouldn't stand a chance.
Hayatta kalmak istiyorsak, hazırlanmamız gerek.
If we want to survive, we need to prepare.
- Hayatta kalmak için iyi bir felsefeymiş.
That's a good philosophy for life.
Ama hayatta kalmak için birisini öldürmek zorundaysam ve bunu yaptığım için masum bir insan daha ölmek zorundaysa bunu istemiyorum.
But if being King means taking others'lives to save mine
Hayatta kalmak için...
To live life...
Hayatta kalmak için boka batmış olabilir ama kalbinde pislik yoktur.
He rolled around in shit to survive but he ain't shit inside.
Diğerlerine ve dört gerçek yok etme arabalarına karşı üç dakika hayatta kalmak zorundaydık.
We'd need to survive three minutes against each other and four real demo derby cars.
Burada hayatta kalmak istiyorsan sen, öldüreceğin son şey olmayacak kuş.
You want survive this place, bird not last thing you kill.
Özellikle hayatta kalmak istiyorlarsa.
Especially if they want to survive.
Harabelerden başka bir şeyi kalmamış bu diyarda hayatta kalmak.
Surviving on this land, where there is nothing left but ruins.
Bazen hayatta kalmak için fedakârlıklar yapman gerekir.
Sometimes you need to make hard sacrifices to survive.
Bazen hayatta kalmak için istemediğin şeyler yapmak zorunda kalırsın.
Sometimes survival means doing something you don't want to.
Hayatta kalmak için etrafına duvar örmesi gerekir.
She had to be walled off to survive in there.
Hayatta kalmak ve bir gün evime dönebilmek.
Survive and one day return home.
Dev yırtıcıların artışı ve Jurassic dünyada yayılması ile küçük dinozorların, hayatta kalmak için yeni stratejiler geliştirmesi gerekti.
With rise of giant predators and their spread throughout the Jurassic world smaller dinosaurs needed new strategies if they were to survive.
Hayatta kalmak için büyük olana,... bağımlı haldedir.
The other becomes dependent on the larger twin for survival.
Hayatta kalmak için her şeyi yapan ve her şeyden önce kendini düşünen, iki bencil kız mıyız?
Two selfish girls who always put ourselves before everyone else and are willing to do anything to survive?
Hayatta kalmak için elimden geleni yaptım.
It was all I could do to survive.
Tek yaptığımız hayatta kalmak.
All we get to do is survive.
- Ama bana uzaylı istilasında hayatta kalmak için tüyo verdiğini sanmıyorum.
I doubt she was giving me pointers on how to survive an alien invasion.
Hayatta kalmak için kaçınca zaman su gibi akıp geçiyor.
Yeah, time flies when you're running for your life.
Hayatta kalmak için elimden gelen her şeyi yaptım.
I did everything I could think of to survive.
Hayatta kalmak için elinden geleni yapıyorsun.
You have to do what you have to do to survive.
Kardeşimi korumak ve hayatta kalmak için ne gerekiyorsa onu yaptım.
I did what I had to do to survive and protect my little brother.
Bir ikilem hayatta kalmak için takım arkadaşlarından hangisini yiyeceğine karar vermektir.
A dilemma is having to decide which of your rugby teammates you're gonna eat to stay alive.
Şimdiki vazifende hayatta kalmak.
And right now, your job is to stay alive.
Bazen bir gün daha hayatta kalmak insana yeterli gelir.
Sometimes, it's enough to survive another day.
İki çok yetenekli savaşçının hayatta kalmak için yapacağı savaşı görmek ayrıcalığının yanında merhametli general Tesler'in onlara ödüllerin en büyüğü için sunduğu şansı da izleyebileceksiniz özgürlük.
For not only do you share the privilege of seeing two highly skilled combatants battle for survival, but now you can watch as merciful general Tesler allows them to compete for the greatest prize of all... freedom.
Kutup Ayısı için hayatta kalmak uzak bir ihtimal olabilir.
For Ice Bear, survival might be a long shot.
Kuşlar ve hayvanlar hayatta kalmak için savaşır. - Ancak yücelik daha büyük iyilikte bulunur.
Birds and animals fight for survival but greatness lies in the greater good.
Kendimce düşündüm ki "nasıl bir şeydir ki" her gün sıkı çalışmak zorunda olmak " sırf hayatta kalmak için!
And I thought, "what a thing, you know, " to have to work that hard every day
Hayatta kalmak için çok mücadele vermişsiniz.
You've worked hard to survive here
Phil Jackson onlar için, organizmalar gibi sadece hayatta kalmak için dayanışma halinde olduklarını, söyledi.
Phil Jackson says they're like organisms that can only survive through interdependence.
Hayatta kalmak için ciddi bir avantaja ihtiyaçları var.
They'd need a serious competitive advantage to survive.
ŞEHİRLERİMİZİ KURTAR Bradford'ta hayatta kalmak
# Are they howling out or doing somebody harm?
hayatta kalmak için 17
kalmak istiyorum 46
kalmak mı 16
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
hayatını 28
kalmak istiyorum 46
kalmak mı 16
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
hayatını 28
hayatımın aşkı 18
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatımda 29
hayatın 30
hayatını yaşa 16
hayata 34
hayat dolu 30
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatımda 29
hayatın 30
hayatını yaşa 16
hayata 34
hayat dolu 30