Konuşmak istemiyor перевод на английский
977 параллельный перевод
Konuşmak istemiyor.
No, she doesn't want to talk.
Carlos konuşmak istemiyor galiba.
Carlos doesn't talk like that
Sizinle konuşmak istemiyor.
She doesn't want to speak to you.
George! - Goerge'la konuşmak istemiyor.
He doesn't want to speak to George, you idiot.
Artık kimseyle konuşmak istemiyor musun?
- Don't you like to talk anymore?
Bunun hakkında konuşmak istemiyor.
- She don't wanna talk about it.
Dostlarım benimle konuşmak istemiyor.
My friends don't want to talk to me.
Dük şu anda kimseyle konuşmak istemiyor.
I think His Grace will not be spoke withal.
Genç hanım sizinle konuşmak istemiyor.
A girl doesn't want to talk to you.
Daha öncede söylediğim gibi oğlum kimseyle konuşmak istemiyor.
I told you before, my son doesn't wish to speak to anyone.
- Seninle konuşmak istemiyor, hepsi bu.
- Nothing. - Was he hurt?
Artık canım kimseyle konuşmak istemiyor.
It's just that I never seem to talk to anybody anymore.
Şoförler bilinçsiz. Adamlar konuşmak istemiyor.
The drivers are still unconscious, and the men don't know anything, or won't say.
Benimle konuşmak istemiyor musun artık?
You don't want to talk to me anymore?
Git, Don Antonio kimseyle konuşmak istemiyor.
Go, Don Antonio doesn ´ t want to talk to anybody.
- Konuşmak istemiyor musun?
- Don ´ t you want to talk?
Üzgünüm ama o seninle konuşmak istemiyor.Nereden biliyorsun?
I'm sorry, but she doesn't want to talk to you. How do you know?
Üzgünüm tatlım, yanımdaki kuş konuşmak istemiyor.
Sorry, love. The bird I'm with won't talk to you.
Martha bu konuda konuşmak istemiyor, "onun" hakkında.
She doesn't want to talk about it, him.
Eşi ve eşinin işi ile gurur duyuyor fakat amacına ulaşana kadar da onunla konuşmak istemiyor.
He is proud of her and of her work, but he does not want to speak to her again until she has arrived at her destination.
Canım konuşmak istemiyor.
I don't feel like talking.
Konuşmak istemiyor musun?
You don't want to talk?
Bu konu hakkında konuşmak istemiyor musun, amigo?
You don't want to discuss things amigo.
Rahat bırak. Canım konuşmak istemiyor.
I don't feel like talking
Senin kanun adamı konuşmak istemiyor.
Doesn't your lawman want to talk?
Prens kimseyle konuşmak istemiyor... sanki bir şeyler bekler gibiydi!
The prince sent him something and he gladly accepted it!
Bir çok insan onun hakkında konuşmak istemiyor.
They're a lot of people that just won't talk about him.
Konuşmak istemiyor.
- She won't open the door.
Oda konuşmak istemiyor. Özür dilerim özel bir durum var.
- He won't talk about death!
Kimse kadınla konuşmak istemiyor artık.
But no one talks with her anymore.
Bombalardan konuşmak istemiyor.
He doesn't want to talk about the bombs.
Benimle konuşmak istemiyor musunuz?
You won't talk to me?
Konuşmak istemiyor.
He doesn't want to talk.
Konuşmak istemiyor musun?
You don't feel like talking?
Benimle konuşmak istemiyor.
He won't talk to me.
Konuşmak istemiyor musun?
You don't want to talk to me?
Bak. Belli ki seninle konuşmak istemiyor. Artık şunu keser misin?
Look, it's obvious she doesn't wanna talk to you so why don't you just drop it?
- Konuşmak istemiyor musun? - Hayır.
- Don't you wanna talk?
Kimseyle konuşmak istemiyor!
She wouldn't talk to anybody!
Onun hakkında konuşmak istemiyor.
He won't talk about it.
Civarda yaşayanlar onun hakkında pek konuşmak istemiyor.
The people who lived in the district didn't seem to want to talk about her.
Onunla konuşmak ne kadar ilerlediğini görmek istemiyor musun?
Not discouraged, is recovering.
Ziyafet gecesinden bu yana, saraya kapandı kendisiyle konuşmak isteyenleri geri çeviriyor uyumak istemiyor, yemek yemiyor kitapları karıştırıp duruyor, sonra da ümitsizce kenara itiyor.
Ever since night of great banquet, he has shut himself away in palace... turning from all who would speak to him... unwilling to sleep or to nourish himself... searching through many books, only to push them aside in despair.
Onunla konuşmak istemiyor musun?
What more can he tell me except...
Sana söylemiştim, Ben, o konuda konuşmak bile istemiyor.
I've told you, Ben, she won't even talk about it.
Beni görmek istemiyor. Benimle konuşmak bile istemiyor.
She doesn't want to see me or talk to me!
Ama kardeşiniz, Bay Svidrigaylov ile ilgili benim bulunduğum bir ortamda konuşmak istemiyor.
But your brother cannot speak in my presence concerning Mr. Svidrigailov's proposals.
Sorun ne, benimle konuşmak istemiyor musun?
What is it?
Dün olanlar hakkında konuşmak istiyor musun, istemiyor musun?
Do you wanna talk about yesterday or not?
Dün olanlar hakkında konuşmak istiyor musun, istemiyor musun?
What are you doing? Do you wanna talk about yesterday or not?
Konuşmak istemiyor musun?
Don't you want to talk?
konuşmak istemiyor musun 16
konuşmak istemiyorum 89
istemiyorum 1125
istemiyor 51
istemiyorsan 36
istemiyorsun 47
istemiyor musun 270
istemiyor musunuz 34
istemiyoruz 30
istemiyor mu 16
konuşmak istemiyorum 89
istemiyorum 1125
istemiyor 51
istemiyorsan 36
istemiyorsun 47
istemiyor musun 270
istemiyor musunuz 34
istemiyoruz 30
istemiyor mu 16
konuşacağım 73
konuşmak 63
konuşalım 186
konuşmalıyız 270
konuş 892
konuşacak 21
konuşacağız 38
konuşuruz 96
konuşuyorum 38
konuşuyorsun 21
konuşmak 63
konuşalım 186
konuşmalıyız 270
konuş 892
konuşacak 21
konuşacağız 38
konuşuruz 96
konuşuyorum 38
konuşuyorsun 21
konuşuyor 62
konuşma 379
konuşmuyor 31
konuştuk 50
konuşsana 113
konuşmuyoruz 17
konuşacaksın 18
konuşur 18
konuşuyoruz 54
konuş benimle 497
konuşma 379
konuşmuyor 31
konuştuk 50
konuşsana 113
konuşmuyoruz 17
konuşacaksın 18
konuşur 18
konuşuyoruz 54
konuş benimle 497
konuşabiliriz 58
konuşmak ister misin 79
konuştum 61
konuştu 45
konuşun 135
konuşmadım 21
konuşmayın 43
konuşalım mı 16
konuşabilir miyiz 236
konuşmak ister misin 79
konuştum 61
konuştu 45
konuşun 135
konuşmadım 21
konuşmayın 43
konuşalım mı 16
konuşabilir miyiz 236