Sabah перевод на английский
71,786 параллельный перевод
Bu sabah uyandığımda bunu yapacağım aklıma gelmezdi.
Didn't think I'd be doing this when I woke up this morning.
Aslında bayağı kötü bir sabah.
Actually, it's a lousy one.
Chase bu sabah ofisime mesaj niteliğinde 15 senelik bir kadavra yolladı.
Chase sent a 15-year-old corpse to my office this morning as some kind of message.
Sabah hepsi düzelmiş olacak.
Drink your vodka and in the morning, it'll all be fixed.
14 Şubat, sabah 10 : 31.
Fourteenth February, 10 : 31 a.m.
Bu sabah oğluyla konuştum biliyor musun?
Do you know, I just... I met his son this morning?
Deliksiz uyuyor ve sabah neşe dolu uyanıyor.
She sleeps really well and is full of beans in the morning.
Sabah Omar aradı. Dilekçeni tekrar asmadığın için teşekkür etti.
Omar rang me this morning, said thank you for not sticking the petition back up.
Sabah ilk iş Andrews'ü görmeye gitmemi ve onları birlikte gördüğümü bildirmemi söyle.
Tell me to see Andrews first thing tomorrow morning, report everything, tell him I saw them all together.
Bu sabah götün tekiydi, siktir et yani.
He was being such a dick this morning, so fuck it.
Tüm sabah bunun adil olmadığını yazıp durmuştu.
She was texting me all morning about how it was unfair.
Her sabah yulaf ezmesini hazırladım ve onunla ilgilendim.
And I made her oatmeal every morning, and I took care of her.
Alexis'in sabah odandan çıktığını gördüm.
You know I saw Alexis leaving your room in the morning.
Hey, bazı bayan telefona yeni aradı. Geçiş hakkında Sabah 05.00 toplantı yarına.
Hey, some lady just called your phone about switching your 5 : 00 P.M. meeting to tomorrow.
Sabah Nashville'den yola çıktık.
Just loaded out of Nashville this morning.
Sabahın dördü ama Sam.
It's four o'clock in the morning, Sam.
Sabah işe gitmeden önce gömlek jilet gibi olmalı.
Gotta have a nice shirt ironed before work in the morning.
- Bu sabah Adelstein'le konuştum.
I spoke to Adelstein this morning.
" Çarşamba sabahı bir trafik kazasında hayatını kaybetti.
"was killed in the early hours of Wednesday morning " in an automobile accident.
Karın bu sabahın erken saatlerinde öldü.
Your wife died in the early hours of this morning.
Yarın sabah iki ölü daha gelecek.
We got two more coming in the morning.
Alfred sabah sizi otelinize bırakır.
Alfred will drive you to your hotel in the morning.
Sabah güneşi doğduğunda siz de yeniden doğmuş olacaksınız.
And when morning comes... you, too, shall be... reborn.
Ve sabah olduğunda... siz de yeniden... doğacaksınız.
And when morning comes... you, too, shall be... reborn.
Bu sabah beni ziyaret etti.
He paid me a visit this morning.
Bu sabah amcanın cesedini bulduk.
We found your uncle's body this morning.
- Neden? - Bu sabah başka baykuş bulduk.
We found another owl this morning.
Sabah boyunca evimin dışında bir devriye arabası vardı.
There's been a squad car outside my house all morning.
Evet, Flash nereye giderse o da gidiyor ama mesela bu sabah geride durup deponun yanıp kül olmasını bekledi.
Yes, he goes everywhere The Flash goes, but this morning, for example, he's just standing back, waiting for the warehouse to burn down.
Her gece yatağa girdiğimde, sabah o olarak uyanmaktan korkuyorum.
Every night when I go to bed, I'm afraid that I'm gonna wake up and be her.
Sabah 6 : 30'a göre iyi bir ruh halindesin.
You're in a good mood for 6 : 30 in the morning.
Eğer bakan sabah ilk iş o bütçeyi onaylamazsa ciddi kesintiler yapmak zorunda...
If the secretary doesn't approve that budget first thing in the morning, we're gonna have to make some serious cuts...
Bu sabah yeterince hızlıydım.
I was fast enough this morning.
Bu sabah olan şey yüzünden biraz tuhaf hissediyorum.
So I'm feeling weird about this morning.
Sabah sen de üniversitedeydin.
You were at the college this morning.
Hayır... Ha, bu sabah mı? Evet.
No... oh, this morning?
- Sabah "Seni seviyorum." dediğim için mi?
Is it because I said, "I love you," this morning?
Sonra da bu sabah dediğin şeyi düşündüm ve bu bana senin konumunu gösterdi.
And then I was thinking about... what you said this morning, and... it told me where you were.
Bu sabah beni sevdiğini söyleyince...
When you told me that you loved me this morning...
Sabah işten ayrıldı.
Oh, he took the morning off from work.
Jenkins bu sabah rozetini teslim aldı.
Jenkins turned in his badge this morning.
Bu sabah çok karmaşa vardı.
Yeah, this morning's been a real mess.
Bu sabah Mystic Falls sakinlerinden eski suçları ihbar etmek için üç arama geldi...
I got three calls this morning from Mystic Falls residents wanting to report old crimes...
Ama bu sabah dokuz tane mesaj bırakmışsın...
But you left me nine messages this morning,
- Bu sabah.
- Just this morning.
Bu sabah ayırttım.
Did it this morning.
- Bu sabah biri haber verdi.
Yeah. Someone told me he died this morning.
- Jana Lawrence bu sabah ölü bulundu.
Jana Lawrence was found murdered this morning.
Los Angeles'a geldiğinde bazen onun kanepesinde sabahı görürdü.
Oh. She sometimes crashed on his couch whenever she was in L.A.
Jana Lawrence bu sabah ölü bulundu.
Jana Lawrence was found murdered this morning.
Maze bu sabah bir şey dedi de, onu yapmaya çalışıyordum.
I was just trying to... Maze said this morning, you know, throw caution to the...
sabaha 19
sabah 6 54
sabah 5 44
sabah 4 42
sabah 9 27
sabahleyin 42
sabah oldu 62
sabah 8 42
sabah görüşürüz 127
sabah 10 40
sabah 6 54
sabah 5 44
sabah 4 42
sabah 9 27
sabahleyin 42
sabah oldu 62
sabah 8 42
sabah görüşürüz 127
sabah 10 40
sabahları 23
sabah 11 17
sabah 3 24
sabah 7 50
sabah mı 28
sabaha görüşürüz 62
sabahın 4 22
sabahın 3 17
sabahın 5 20
sabah ilk iş 20
sabah 11 17
sabah 3 24
sabah 7 50
sabah mı 28
sabaha görüşürüz 62
sabahın 4 22
sabahın 3 17
sabahın 5 20
sabah ilk iş 20