Bir saat kadar önce перевод на французский
335 параллельный перевод
Bir saat kadar önce yola çıkmış olmalı.
Il doit être en route, il approche Reculez!
Bir saat kadar önce.
- Il y a une heure.
Nasıl? Bir saat kadar önce bir İngiliz... bayanla çay içiyordum. Onu gördünüz değil mi?
Je prenais le thé, il y a une heure... avec une dame anglaise.
Kapama saatinden bir saat kadar önce büyük siyah arabası olan bir adam geldi.
Un type arrive à la station-service avec une grosse Cadillac.
- Bir saat kadar önce çıktı.
- Il est sorti, il y a une heure.
Bir saat kadar önce kullanılmıştı.
On s'en est servi, il y a une heure.
Fakat, bir saat kadar önce, Chicago Times muhabiri James McNeal'den bana bir telefon geldi. aradığımız kanıtı bulduğunu anlatıyordu.
Cependant, il y a une heure J'ai reçu un coup de téléphone... de James McNeal du Times de Chicago... m'informant qu'il avez trouvé la preuve que nous cherchions.
Bir saat kadar önce saldırdılar!
Les autres arrivent?
Şu tesadüfe bak ki, bir saat kadar önce Lionel ile birlikteydik. Tavır ve konuşmasından, ikimiz arasında ateşin başında kestane kızartan eski dostların arasındakinden farklı bir ilişki olabileceğinden en ufak bir şüphe duymadığı açıkça belli oluyordu.
J'étais chez Lionel, il n'y a pas une heure et il était évident, d'après son attitude qu'il ne soupçonnait rien entre toi et moi, sinon des relations "de vieux copains" qui ont joué ensemble étant petits.
Bir saat kadar önce öncü birliği ile haber geldi.
Un éclaireur nous l'a appris.
Amiral Wards'un bu emri bir saat kadar önce elime geçti.
Il y a environ une heure, j'ai reçu cette dépêche de l'amiral wards.
Bir saat kadar önce toprak kayması oldu.
Il y a eu un éboulement, il y a environ une heure.
Bir saat kadar önce buradaydı.
Il était ici, il y a une heure.
Aynı Eylül gününde, yaklaşık bir saat kadar önce... şehrin başka bir bölgesinde... Birinci devriye şefi Randy Kennon... özel bir işi ile ilgileniyordu.
Environ une heure plus tôt, ce même samedi après-midi de septembre... dans une autre partie de la ville... le Policier de Première Classe Randy Kennon... avait une affaire personnelle à régler.
- Evet, bir saat kadar önce.
- Il y a une heure.
Bir saat kadar önce kalanları almaya gitmiştim.
J'ai ramassé son plateau il y a une heure.
Bir saat kadar önce trende güzel bir kahvaltı yaptım.
J'ai petit-déjeuné dans le train il y a une heure.
Bir saat kadar önce.
Il y a environ une heure.
Bir saat kadar önce üç adam geldi.
Trois hommes sont passés il y a une heure.
Bir saat kadar önce 3 numaralı ameliyathanedeki masada can vermiş.
Elle est morte sur la table d'opération il y a une heure.
Bir saat kadar önce kocanızın arabasını bulduk.
On a retrouvé sa voiture il y a une heure.
Bir saat kadar önce Münih istasyonundaymış. Hamburg'a telefon etmiş.
Il y a une heure, il était á la gare de Munich, d ´ où il a téléphoné á Hambourg.
- Babanız bir saat kadar önce gitti.
- Ton pére est parti?
Eşin bir saat kadar önce çıktı.
Ta femme est sortie il y a une heure.
Bir saat kadar önce, yanına 1-2 kız çıktı.
Deux filles sont montées il y a une heure. Merci.
- Evet, Key Kulübü'nden Bay Finney adına. - Bir saat kadar önce aramıştı.
M. Finney du Key Club a appelé il y a une heure.
Bir saat kadar önce bir yardımcım, Rogers soyadlı birinden bir kayıp ihbarı aldı.
Il y a une heure, mon adjoint a reçu un avis de disparition d'un dénommé Rogers.
Bu arada, bir saat kadar önce bu size geldi.
Au fait, on a déposé ça pour vous il y a une heure.
Bir saat kadar önce.
- Non. Il y a au moins une heure.
- Bir saat kadar önce.
- ll y a une heure.
Bir saat kadar önce başlamış.
- Ça a démarré il y a une heure.
St. Franks'in aşağısındaki kursta şiir dersi alıyor,... yaklaşık bir saat kadar önce eve dönmüş olması lazımdı.
Non. Elle avait un cours de poésie à St Frank ce soir. Et elle aurait dû rentrer il y a plus d'une heure.
Şimdi Bay Halton, bu kadar da sabırsız olmayın. Eğer bir bayan saat 5 için randevu verdiyse onu saat altıdan önce beklememelisiniz.
Une femme qui donne rendez-vous à 17 heures ne l'attendez pas avant 18 heures.
Kulak misafiri olduğum kadarıyla, dün gece saat 10 sularında... Henry ve bu yabancı genç kadın evden dışarı çıkmışlar. Lakin, bunu yapmadan önce Henry yanlışlıkla Randolph amcamın ihmalkar bir şekilde davranıp cebinde 20 dolar unuttuğu babasının gece kıyafetini almış.
Henry et cette... étrangère ont quitté la maison après qu'Henry se fut approprié les vêtements de son père et 20 $ qu'oncle Randolph avait négligemment laissés dans sa poche.
Ama önce bir saat kadar şu küvetin içine girip iyice serinleyeceğim.
Je vais me rafraîchir une heure dans la baignoire.
Şu anda, gemi iki saat önce tam iniş yaptığı noktada hareketsiz bulunmakta. Ve şimdiye kadar içerisinde bir hayat belirtisi görülmedi.
Le vaisseau est immobilisé là où il s'est posé il y a 2 heures et on n'a décelé aucun signe de vie pour l'instant.
Bir saat önce adli tıbbın basına söylediğine göre kız, her ne kadar boğulma sonucu öldüyse de bereler, bir boğuşmanın yer aldığını gösteriyor.
Il y a une heure, le légiste a déclaré à la presse que si la jeune fille s'est bien noyée, son corps porte des traces de lutte.
Kapıyı kilitlemeden önce bir iki saat kadar çalışır,
Il travaille 2 heures avant de tout fermer.
Bir saat boyunca çekelediler onu ama bunu hiç denememişlerdi daha önce ve bir türlü parçalanmadı adam omuzlarından ve kalçalarından testereyle kestikleri ana kadar.
Ils tirèrent dessus pendant une heure, mais c'ètait une première et ils ne parvenaient pas à l'écarteler. Il fallut lui scier les épaules et les hanches.
Yarım saat önce bir denizaltının farkedildiğini ve bunu bana bildirmenin bu kadar zaman aldığını mı demek istiyorsunuz?
Un sous-marin a été repéré... et il a fallu tout ce temps pour me prévenir?
Bak ben hatırlıyorum, beş yıl kadar önce... bir tur atmak için birkaç saat alırdı ve... bir depo dolusu benzin gerekirdi.
Il y a cinq ans, ça prenait deux heures et un réservoir d'essence plein pour faire le tour du secteur.
Şimdi, Bu olağanüstü durum bir fırtınaydı. 18 saat kadar önce... Nimitz bu fırtınanın içinden geçti.
Ce phénomène, c'est l'orage que le Nimitz a traversé il y a moins de 18 heures.
Yaklaşık 24 saat önce, gemi doktoruna buradan pek farkı olmayan bir hayatı ne kadar istediğimi söylüyordum.
Il y a 24 heures je disais au médecin de bord à quel point je désirais mener ce type d'existence.
Anladığım kadarıyla, haneye tecavüz bir saat önce gerçekleşmiş.
L'effraction a donc eu lieu il y a une heure.
Şimdi, bir saat kadar önce, dükkanın yörüngesine giren, 150 kiloluk kadını hatırladın mı?
- Quoi? - Steve.
Evet. Gascoigne'un midesindeki maddelerde yapılan incelemeye göre, hafif bir akşam yemeği yemiş, ölümünden 2-3 saat kadar önce.
Un examen minutieux du contenu de son estomac a révélé qu'il s'était contenté d'un repas frugal 2 à 3 heures avant son décès.
Yarım saat kadar önce, sarı bir taksiyle gitti.
Elle a pris un taxi il y a une demi-heure.
Servis edilmeden yaklaşık olarak bir, bir buçuk, hatta iki saat kadar önce açılmalıdır.
Il devrait être débouché environ une heure, une heure et demie ou même deux heures avant d'être servi.
Hükümetin dediklerinden şüphe duymazsak... Oswald'ın 1,5 kilometreyi 6 ila 11dakika içinde koşması... sonra cinayeti işlemesi, yönünü değiştirip... Teksas Tiyatrosuna kadar bir kilometre daha yürümesi... ve saat 13.30'dan önce orada olması gerekir.
Il aurait donc dû courir 1 km et demi en 6 à 11 minutes, commettre le meurtre, faire demi-tour, marcher 1 km jusqu'au cinéma Texas et arriver avant 1 h 30.
Azimli ve kararlı bir çalışma sonucunda yarım saat önce,... şu ana kadar inilen buz tabakası derinliği rekorunu kırdık.
Mais nos efforts ont été récompensés. Il y a une demi-heure, nous avons battu le record de forage dans la calotte glaciaire.
Ama daha bir saat önce düşündüklerimizi dikkate alırsak o kadar da fena sayılmaz, değil mi?
mais en considérant ce que nous traversions seulement quelques heures plus tôt, ce n'est pas si mal, non?
bir saat sonra 47
bir saat 138
bir saat mi 31
bir saat önce 42
bir saat içinde 57
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir saat 138
bir saat mi 31
bir saat önce 42
bir saat içinde 57
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir sabah 32
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir sorun mu var 1028
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir sabah 32
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir sorun mu var 1028
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106