Bir sabah перевод на португальский
7,259 параллельный перевод
- Bebeğim. Bebeğim, çok güzel bir sabah.
Querida, está uma linda manhã.
Şu hâline bir bak. Ne iç karartıcı bir sabah ama.
Olha para ti, sua manhã horrenda.
Bir sabah eve dönerken...
- E uma manhã, ia para casa...
Böyle soğuk bir sabah, senin mevkinde bir adamı sobasından uzakta görmeyi beklemiyordum Yüzbaşı.
Não esperava encontrar um homem do seu estatuto tão longe do seu fogão numa manhã tão fria, Capitão.
Angela, 80 kişinin ölümüyle sonuçlanan bir alışveriş merkezi saldırısını bildiğimiz halde niçin durdurmadığımızı sormak için bir sabah programına seni mi çağırırlar acaba beni mi?
Ângela, é você ou eu, quem será convidado do programa Today para explicar que sabia do ataque em que morreram 80 pessoas, mas optou por não fazer nada para impedir?
- Önemli bir sabah.
É uma grande manhã.
Bir sabah, oradasın ve önemli olduğunu düşündüğün bir şeyi yapıyorsun.
Um dia estás lá, a fazer o que pensas ser importante...
Bir sabah kendini dünyanın bir ucunda, inandığın işi yaparken bulursun -
Um dia estás em qualquer lado, a vaguear pelo mundo, a fazer o que acreditas, o que achas importante.
Bugünlerde "ölü olmak", işe yaramaz ünlüler ile bir sabah programında barbeküde.. tavuk kanadı yapmak anlamına gelebiliyor.
"Morto" hoje em dia pode significar grelhar asas de frango com celebridades menores no programa da manhã da televisão.
Kenya'dayken, bir sabah uyandım ve işemek için arabadan dışarı fırladım. O sırada bir aslanla yüz yüze geldim.
Quando estava no Quénia, acordei uma manhã e saltei para fora do carro para urinar e dei de cara com um leão.
Bir sabah okuldan önce, sınıfta yere yığıldı.
Morreu numa manhã na escola antes das aulas.
Ne harika bir sabah.
Mas que bela manhã.
Bir sabah uyandım ve artık şarkı söylemiyordum.
Uma manhã, acordei e já não cantava.
Saatin sabahın 6 : 30'u olduğunu biliyorum, ama ister inek sağıyor olun ister bir şeyler almak için bakkala gidiyor olun, bizi dinlediğiniz için size minnettarız.
Sei que são 6 : 30 da manhã, mas quer estejam a ordenhar uma vaca ou a ir comprar ração extra ou mantimentos, nós agradecemos que nos ouçam.
Yani, ona bu sabah bulundu, Bir fırtına drenaj yaşayan.
Encontrei-o hoje numa sarjeta.
Dedim ama sen sabahın altısında yüzüne çizilmiş bir erkeklik organıyla döndün.
Mas chegaste aqui aos tropeções, às 6 da manhã. Com órgãos genitais masculinos desenhados na tua cara.
Sabah bir inşaatçıyı ararım ve ihtiyarın varlığını bile unuturuz.
Vamos chamar um profissional de manhã e esquecer esse vizinho.
Sabahın 5'te San Jose Polis İstasyonu'na çıkageldi, kafası bir milyondu.
5 da manhã, aparece na esquadra da polícia de San Jose, meio amalucado da cabeça.
Sabah. Mangal tadında bir şey yaptık.
Estive há bocado, fizemos aqui um churrasco.
Elimizde bir şey yok. Sabah muhtemelen uçağa biner.
Não temos nada, provavelmente vai apanhar o avião de manhã...
Saat sabahın 8 : 45'inde açık olmayan herhangi bir dükkandan..... 15 dakika içinde alıp gelebilecek birini bulmamı ister misin? Evet.
Pois.
Ama sabah kalkıp da anneni uyandırmak lanet bir şey.
Ter de te acordar de manhã é simplesmente sinistro.
- Bu sabah basından öğrendiğim bir şeyi sorabilir miyim?
Nem uma reacção rápida à imprensa desta manhã? - O que tem?
Adli tabibe göre MaryJane ve Madison dövülmüş ve boğularak öldürülmüş sonrasında da iki bavulun içine koyulduktan sonra buradan bırakılmış. Yere düşerken bir su borusunu kırmış, bunu da ertesi sabah fark etmişler.
Segundo o médico legista, a Mary Jane e a Madison foram agredidas e estranguladas até à morte, e depois fechadas dentro de duas malas com pesos livres e atiradas para aqui, partindo um cano de água na queda,
Sabahın 4 : 30'unda köprüde öyle bir araba mı?
Um carro daqueles no cimo da ponte à 4h30 da manhã?
- 17 Aralık'ta. Sabah işe bir saat geç geldi.
Pela manhã, ele chegou para trabalhar com cerca de uma hora de atraso.
O sabah Hunter ile bir anlaşma yapmıştık.
Lembro-me daquela manhã. Hunter propôs um acordo.
Böyle bir günde sabahın köründe içmeye başlayamazsın.
Não podemos começar a beber às 10 : 00, num dia destes.
Bu sabah, önümde bir 50 yıl daha var gibi hissettim.
Sabe, esta manhã, senti-me como se tivesse mais 50 anos à minha frente.
İzniniz olmadan parçalarınızı remiks yapacak, değiştireceğiz üstüne sabahın köründe akşamdan kalma bir hâlde rezil çocuk programlarına çıkmaya zorlayacağız sizi.
Vamos misturar e editar faixas sem a vossa autorização e os forçamos a aparecerem em programas infantis estúpidos, quando estiverem de ressaca, às 9 horas da manhã.
Kalıbımı basarım, on beş dakikalık şöhret uğruna Gerri Halliwell gibi birisi her gün sabahın köründe kalkıp sırf otuz saniyelik bölgesel bir röportaj için AIDS'li köpekbalıklarının kol gezdiği sperm havuzunda çıplak yüzer.
Garanto que em troca dos 15 minutos de fama alguém como o Geri Halliwell acordaria todos os dias no cu da manhã e nadaria nu por um rio de sémen infestado de HIV só pela entrevista de 30 segundos na rádio local.
Bu sabah sana "Ne kadar istediği mi"... söylerken bir hata mı yaptım.
Que foi que disse? Fiz algum erro esta manhã quando disse, "Quanto é que encomendei?"
Sabahın 5'i bir şeyler düşünmek için daima en kötü zamandır.
As 5 horas é a pior altura para pensar.
Sabah New York'a kalkan bir tren var.
Há um comboio para Nova Iorque amanhã bem cedo.
Her sabah taksiye bindiğimde kavşağa yaklaşırken bir karar vermem gerekiyor.
Todas as manhãs, apanho um táxi até à rotunda e tenho de decidir.
Bu harika bir Pazar sabahı keyfi olur.
Seria uma manhã de domingo perfeita.
Sabah kokteyline tadı olmayan ama etkili bir yatıştırıcı karıştırırdım.
Punha no cocktail do meio da manhã um sedativo insípido, mas potente.
Sabah kokteyline etkili bir yatıştırıcı karıştırır, sonra da cesedini Körfez'e sürükleyip...
Punha um sedativo potente no cocktail dele do meio da manhã antes de arrastar o corpo dele para o Golfo e...
Bu sabahın en önemli haberi, bira milyarderi Alfred Heineken dün bir grup ağır silahlı adam tarafından kaçırıldı.
Alfred Heineken, o magnata bilionário das cervejas, foi ontem raptado por um grupo fortemente armado...
Gecenin uzaklaşıp... sabah ve gündüzün çıkageldiği bir seher vaktiydi.
Era de manhã muito cedo... quando a noite acaba, e a manhã e o dia vêm.
Dün korkunç bir rüya gördüm... gece boyunca top sesleri duydum çoğu intihar saldırısı cuma sabahı veya akşamı gerçekleşir huzur yok.
Ontem tive um sonho horrível... a noite encheu-se de fogo de artilharia a maior parte dos ataques suicidas têm lugar à sexta-feira de manhã ou à tarde não há paz.
Sabah olduğunda ise okul yerle bir olmuştur.
E de manhã, a escola já lá não estava.
Sabah gelip duşu açan ve beni uyandırıp duşa sürükleyen sonra da arabaya bindiren bir eleman vardı. İşe giderken yolda kestiriyordum.
Chegámos ao ponto em que alguém vinha, ligava-me o duche, acordava-me, empurrava-me para o duche e metia-me no carro, onde dormitava um pouco a caminho do trabalho
Bu, yeni sistemde, iş yapmanın doğal hali olarak kabul edilmekteydi, ta ki, bir Nisan sabahı,
Ele foi aceito como parte de fazer negocios neste novo modelo, ate uma manha de abril, quando um evento, nos arredores de Dhaka, Bangladesh,
İnsanlar enkazdan kurtarılırken bu sabah başka bir fabrikada yangın çıktı, sekiz kişi öldü.
E como os corpos sao recuperados dos escombros, outra fabrica em Bangladesh esta manha pegou fogo, deixando oito mortos.
Ertesi sabah ilanı indirmeye gittim gittiğimiz bir sonraki kasabaya asacaktım.
Na manhã seguinte, vou buscar o cartaz para pregar na próxima cidade.
Broşürleri getirdim ve sabahın 8'inde evinden çıkan bir erkek gördüm.
Vim cá trazer isto e vejo um fulano a sair de tua casa às oito da manhã.
Bu sabah erken saatlerde Atlanta polisine gelen bir ihbar telefonunda vurularak ölen bir adamın cesedi...
Ao início da manhã, não sabemos bem quando, a polícia de Atlanta recebeu uma chamada sobre o corpo de um homem morto a tiro...
- Aslında sabah ilk olarak görmek için hiç kötü bir surat değilsin.
- Sabes uma coisa? Não és uma cara nada má para se ver logo ao acordar.
Bu sabah kamu malına, huzur bozucu bir yazı yazarak zarar verdi.
Esta manhã, desfigurou propriedade pública com grafitos subversivos.
Ve bu sabah, muzicevi bir şekilde öğrendikten hemen sonra...
E esta manhã, como que por magia... lembrei-me do momento exactamente a seguir. Quando caíste.
sabah 162
sabaha 19
sabah 5 44
sabah 6 54
sabah 4 42
sabah 9 27
sabahleyin 42
sabah 8 42
sabah oldu 62
sabah görüşürüz 127
sabaha 19
sabah 5 44
sabah 6 54
sabah 4 42
sabah 9 27
sabahleyin 42
sabah 8 42
sabah oldu 62
sabah görüşürüz 127
sabahları 23
sabah 10 40
sabah 11 17
sabah 3 24
sabah 7 50
sabah mı 28
sabaha görüşürüz 62
sabahın 4 22
sabahın 3 17
sabahın 5 20
sabah 10 40
sabah 11 17
sabah 3 24
sabah 7 50
sabah mı 28
sabaha görüşürüz 62
sabahın 4 22
sabahın 3 17
sabahın 5 20
sabah ilk iş 20
sabahın 2 27
sabah olmuş 17
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
sabahın 2 27
sabah olmuş 17
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir sorun mu var 1028
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir saat sonra 47
bir şey oldu 106
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir sorun mu var 1028
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir saat sonra 47
bir şey oldu 106