Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ D ] / Düsünün

Düsünün перевод на португальский

3,555 параллельный перевод
Biraz şunu düşünün, "Yalnız mısınız?"
"Estás sozinho?"
Siz bir düşünün.
Pensem no assunto.
Lütfen cevap vermeden önce bir düşünün.
Pensa com calma antes de responder, por favor.
Bir de 7,000 Reis'i düşünün!
Setecentos mil reis, então!
İçindekileri bir düşünün!
O que ali está dentro!
Bunu bir kılavuz ışın olarak düşünün.
Pensa nisso como uma chama piloto.
Bir düşünün...
- Mas, senhor, pense...
Eğer Harry bunu isterse, sıradaki hedef kim düşünün.
Se o Harry o fizer bem, pensam quem será o próximo.
"Evet" demek istediğinizde bir beyzbol topunu fırlattığınızı düşünün.
Quando a resposta for "sim," imagine atirar uma bola de basebol.
Ve "Hayır" demek için de, doğum günü şarkısı söylediğinizi düşünün.
E para "não," imagine cantar os "parabéns a você".
Lütfen, sadece sadece bir dakikalığına, bunun gerçek olduğunu düşünün. Çünkü öyle, yemin ederim öyle.
Por isso, por favor, imaginem por um minuto, que isto é verdadeiro, porque juro que é.
Düşünün.
Pense.
Oy verdiğinizde, kaybedebileceklerinizi düşünün.
Quando você votar, pense em tudo o que pode perder.
En çok değer verdiğiniz şeyi düşünün sevdiklerinizi düşünün.
Pense no mais querido : naqueles que ama.
Ev hediyesi olarak düşünün.
É uma prenda de boas-vindas.
Bay Morrison, ne düşünürseniz düşünün, neye inanırsanız inanın.. .. inşa izni zorunlu.
Sr. Morrison, não importa o que você pensa ou no que acredita, uma licença de construção não é opcional.
Akbari'ye bugün yemin ediliyor, Sonuçları kendiniz düşünün...
Akbari toma posse hoje. Tira as tuas conclusões.
Depoya yaptığınız ziyaretleri düşünün mesela.
Tenha como exemplo as suas visitas a esse armazém.
O uzun ve zor çalışma günlerini iyice düşünün.
Por isso, pensem bem naqueles dias de trabalho brutal.
En iyi gününüzde ne kadar kazandığınız bir düşünün....... ve en kötüsünde ne kadar kazandığınızı,....... birbirimize dürüst olalım.
Pensem no que conseguem fazer no vosso melhor dia. E depois, pensem muito bem no que fizeram de pior, porque, sejamos honestos, parecem-se iguais cada vez mais e mais, hoje em dia, certo?
Çünkü beni tanımıyor ve yapabileceklerimi bilmiyorsunuz. Ama derinden sevgi beslediğim birine bile bunu yapabiliyorsam önem vermediğim insanlara neler yaparım bir düşünün.
Porque não sabem do que sou capaz, mas se estou disposto a fazer isso a alguém que amo, imaginem o que irei fazer a pessoas com quem não me importo.
Bunu bir sigorta olarak düşünün.
Considere-a uma... apólice de seguro.
Size söylediğim şeyi iyi düşünün- - bana ne söyleyeceğinizi.
Pense bem no que estou a dizer-lhe... E no que me vai dizer em seguida.
Bunu düşünün.
Pensem nisso.
Belki Piyanocu değildir. Bir düşünün.
A não ser que não seja o "Pianista".
Sizin kokuşmuş tel şehriyenizi yerim... Hatta kendi kamyonetimin arkasında otururum Ama eğer Buldok Mike ve Queefer'i dinlemeden bir başka sabah daha geçireceğimi düşünüyorsanız oturup tekrar düşünün!
Eu como os vossos noodles malcheirosos, até me sento na parte de trás da minha própria carrinha, mas se achas que vou passar mais uma manhã sem ouvir Bulldog Mike e o Peido, estás muito enganado!
Düşünün artık. Rodriguez
O único escritor que ouvira, daquela altura, só o Bob Dylan... escrevia tão bem.
Düşünün artık bu kadar tutucuydu çünkü televizyon onlara göre komünist işiydi.
Para ver o conservador.
Gördüğümüz şeyleri düşünün.
Pensem nas coisas que já vimos.
Sadece düşünün... Onların medeniyetleri... tamamen kitlesel alanlar tarafından oluşturulmuştur. Element pozlama...
Mas pensem nisto, a civilização como a conhecemos depende inteiramente dos campos de efeito em massa criados pela exposição do Elemento Zero a uma corrente eléctrica.
Bir sağlık merkezi olarak düşünün, tamam mı?
Quero que pensem nisto como um centro médico.
Bir de üçlüdeki adamı düşünün.
Quase sinto pena do cara do triângulo amoroso.
Bunu düşünün.
Pense nisso.
Hepimizin mutlu bir aile gibi aynı çatı altında yaşadığını düşünün.
Imaginem todos nós a viver debaixo do mesmo telhado como uma grande familia feliz.
Birbirinizi gördüğünüz ilk anı düşünün.
Lembrem-se da primeira vez que se olharam nos olhos.
Bir sonraki hamlenizi iki kez düşünün, beyler.
Pensem bem na vossa próxima jogada.
Siz seçeneklerinizi değerlendirirken dört yıl önce şirketinizin yanında kimin olduğunu ve kazandıktan sonra hisselerinizin değerlerine ne olduğunu da düşünün.
Enquanto estiver a avaliar as suas opções, pense em quem apoiou a empresa, há quatro anos, e o que aconteceu às vossas ações, quando eu ganhei?
Bunu koruyucu gözetim olarak düşünün.
Pense nisto como uma prisão de protecção.
Beyaz annenin siyah oğlunu düşünün çocukken anne herkesin içinde oğluna vuramaz.
E a coisa de ter mães brancas sendo um gajo negro é, como criança, uma mãe branca não pode bater num miúdo negro em público.
Eğitimli ajanlar olduğunuz için bu konuda tecrübeli olduğunuzu düşünüyorsanız bir daha düşünün.
Se pensam que são imunes porque são agentes treinados, pensem outra vez.
Vücudunuzda dayanıklı bir malzemeden yapılmış koruyucu bir deri varmış gibi düşünün.
- Fez... um escudo protector ao redor do corpo como um colete.
Gerçekten de bunu bir düşünün.
Eu acho que devia ponderar bem.
Doğaçlama takılacaksın. Bunu bir seçme sınavı olarak düşünün, Bay Saunders.
Considere isto um teste, Sr. Saunders.
Bir düşünün, Zaten bununla ilgili birçok şeyi edindik.
Pensem. Já estamos no segundo acto.
Gerçekçi düşünün?
Acham mesmo que o filme é real?
Konukların ne hissettiğini bir düşünün. Hepsi uluslararası acil bir durum zannetti.
Os convidados acharam que era uma emergência internacional.
Elinizde iki tane şişe olduğunu ve bunları yere bıraktığınızı düşünün.
Imagine que está a segurar duas garrafas e elas caem no chão. O que acontece?
- Düşünün!
- Pensem!
Hadi millet düşünün.
Vá lá, malta, pensem.
- Evet, bir düşünün.
- Sim, pense nisso.
Bir dava ve olayı çözebilecek bir kanıtın olduğunu düşünün öyle bir kanıt ki her şey onda saklı ve bu kanıt karanlıkta aynaya atılan iki saniyelik bir bakışta saklı.
Pense num caso onde a prova principal, uma prova da qual tudo dependia, era um vislumbre de uma fração de segundo num espelho retrovisor no escuro.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]