Onu değil перевод на португальский
7,583 параллельный перевод
Seni istiyorlar, onu değil.
Eles estão à tua procura, e não da tua mãe.
- Buraya onu değil seni getirdim, biliyorsun.
Outra vez? Trazer-te aqui é prova suficiente.
Demek istediğim, deniyorsun ama onu anlamak kolay değil, biliyorsun.
Sei que tentas, mas ele é uma pessoa difícil de conhecer.
Ama onu hiç göremedim, öyle değil mi?
Nunca mais o vou ver, pois não?
Stevie onu sana alır, değil mi?
O Stevie vai comprá-lo para ti, não vai?
Onu şimdi değil ama çok yakında yapacağım Kris.
Ainda não posso fazer isso, Kris. Espero que em breve.
- Onu gördün ama değil mi, Howell'ı?
- Então viste-o, certo? O Howell?
Hayır, o here.I onu öldürdü değil.
Não, ela não está aqui.Eu matei-a.
Onu görebilmek için turneye çıkmak istiyorsun değil mi?
É por isso que vais em turnê? Porque andas a sair com ela?
Onu biliyorsun değil mi?
Você sabe quem é certo?
Onu eski karısına geri veremeyecek olman çok kötü değil mi?
É pena não poderes devolvê-lo à ex-mulher. Certo?
Âşksız ya da değil, evliliği maddi açıdan onu güvende tuttu.
Com ou sem amor, ser casada com o fiscal mantinha-a segura.
Belki onu değil. - Hayır.
- Não.
Ve onu bana vereceksin, öyle değil mi?
E vais dar-me, não é?
Onu seviyorsun. Sevdiğini söyledin, değil mi?
Tu amas a rapariga, certo?
Onu aramalıyım, değil mi?
Devia-lhe ligar, certo?
Onu kullandığınızı biliyor, değil mi?
Ela sabe que você a está a usar, certo?
Onu tutuklamanız gerekir, beni değil.
- Deviam prendê-lo a ele, e não a mim.
Bak, Lyla, bu gözümüzü yumacağımız bir şey değil... birisi onu hastane koridorlarında falan bırakır.
Olha, Lyla, isto não é algo a que possamos fechar os olhos... enquanto algum idiota o atira para o corredor de alguma clinica.
Onu öldürdüler. Sadece duvara yazı yazdı diye de değil.
Não o mataram por causa das pinturas.
Büyütülecek bir şey değil. Olumlu bir rapor yazması için onu yumuşatmalısın, ve herkes mutlu olsun.
Passa-lhe logo a arrelia, faz um relatório favorável, e toda a gente fica feliz.
Madem doğru değil, o zaman işte kardeş, hadi git ve öldür onu!
Se isso não é verdade então não é seu irmão vá matá-lo!
Salonun yakınına geldiğini, Greg veya Jasmine'e ulaşmaya çalıştığını duyarsam polisi değil, onu arayacağım.
Se eu sei que te voltas a aproximar do ginásio ou contactas o Greg ou a Jasmine, eu não chamo a Polícia. Chamo-o a ele.
Onu öldürmek, Roma'nın yararına olur, benim değil.
Matá-lo é uma conveniência para os romanos, não para mim.
İsa, rahiplere bir tehdit, bunun dışında kalabalık onu Yahudi kral diye selamlıyor, sana bir tehdit değil.
Jesus ameaça os Sacerdotes, mas é melhor do que ter uma multidão a aclamá-lo de rei dos Judeus, não é nenhuma ameaça para ti.
Onu seviyorsun, değil mi?
Porque a amas, certo?
Erzaklar onu Sol 409'a kadar götürecek değil mi?
Com as rações, chega até quando? Sol 409?
Evet, şimdi onu düşünmek istiyorumdur, değil mi?
É mesmo no que quero pensar agora.
Biri onu senden almaya çalışsa korurdun öyle değil mi?
O que eu ouço, é um homem que só gosta do som da sua própria voz.
Onu geri alacağız, değil mi?
E vamos trazê-lo para cá, sim?
Onu duydun değil mi?
Ouviste.
Onu seviyordun, değil mi?
Amava-lo mesmo.
Şoför onu ne zaman topladığından emin değil.
O condutor não tem a certeza onde é que a apanhou.
Sizi değil, onu.
A ti não, a ele.
- Sizi değil, onu.
Tu não, ele.
- Onu da Michael yapmıştı değil mi?
Foi o Michael, não foi? - Mesmo naquela época?
- Onu ölümsüz yapmayacaksın değil mi?
Não vais mesmo torná-la imortal, certo?
Onu sorgulayacaksınız değil mi?
Vai interrogá-lo, certo?
Onu ben değil Escobar öldürdü.
Eu não o matei, foi o Escobar que o matou.
Onu da almıyor değil mi?
Não vai mais acontecer, certo?
Onu yakaladıktan sonra bir çoğunun yerini söylemişti. Ama hepsini değil.
Depois de o prendermos, ele informou-nos de vários locais, mas não todos.
Onu gerçekten seviyorsun, değil mi?
Tu amas-a mesmo, não amas.
Bu, onu önemsemeyi kestin demek değil.
Não significa que deixes de gostar dele.
Orada olmak istiyorsan sana hareketleri gösterebilirim. Ama bunu istediğin için yap, onu özlediğin için değil tamam mı?
Se quiseres vir cá para fora, posso explicar-te como funcionam as coisas, mas fá-lo por convicção, não por teres saudades dela, está bem?
İyi de onu vurduğunda çığlık attığını söylemiştin doğru değil mi?
Você disse que ele estava a gritar quando disparou, certo?
Doğumundan beri tanıyorsun onu, değil mi?
Conheceste-a desde que nasceu, não foi?
Dediğiniz gibi önce onu bulmalısınız değil mi?
- Como disse, para isso, têm de encontrá-lo, certo?
Onu bir yerlere getirip götürürken baya bir şeye şahit oluyorsundur Shawn, değil mi? Bana anlatabilirsin.
Deves ver muita coisa como motorista dele, Shawn.
- Ama onu yakaladın, değil mi?
- Mas tu apanhaste-lo?
Seninle ne istersem onu yapacağım sende uzanacaksın ve alacaksın çünkü bu işler böyle yürüyor, değil mi?
Vou fazer-te o que quiser e tu vais deitar-te e aguentar, porque é assim que isto funciona, não é?
- Onu öldürmeyi falan düşünmüyorsun, değil mi?
Não estás a pensar em matá-lo, pois não?
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi ya 25
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi ya 25
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66