Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ Y ] / Yalanlar

Yalanlar перевод на португальский

2,784 параллельный перевод
Artemis ve Bayan Martian'ın yalanlarını yakaladık bile.
Ou talvez não confies nela.
Yalanlar yüzünden aile sana cephe alacaktı Ethan bunun olacağını biliyorduk.
Porque devido às mentiras, a tua família iria virar-se contra ti.
Bütün yalanlar, gizli konuşmalar babamla arandaki bütün bu garip saçmalıklar.
Todas estas mentiras, os comentários ambíguos, a atmosfera estranha entre ti e o meu pai...
Bu mutluluk yalanlar üzerine kurulmuş olsa bile.
Mesmo que fosse baseado em mentiras.
Etrafta gizli saklı dolaştınız ve bağlantı kurmamakla alâkalı yalanları söyleterek mi bitirdin evliliğimi?
Andaste pela calada, fizeste-o acabar com o meu casamento com um conjunto de mentiras, com uma treta qualquer sobre não ser capaz de se relacionar?
- Öyleyse sanırım tüm yalanlar son bulabilir baba.
Bem, então... Então acho que a mentira pode parar... Papá.
Bütün yalanları açıklıyor bu.
Isso explica todas as mentiras.
Sürekli yalanlar, kelime oyunları.
Muitas mentiras, jogos de palavras.
"Bir şeyler mi saklıyor? Yalanlar." - Hastalarımızın çoğu nereden geliyor, biliyor musunuz?
Sabe de onde vem a maioria?
Yoksa yemin ederim ki yeniden kendi yalanlarını üstlenemeyecek kadar zayıf olduğundan birileri ölür.
Ou eu juro, mais uma vez, que alguém vai morrer, porque foi demasiado fraco para assumir as suas mentiras.
Babamla şimdiki durumunuz, son zamanlardaki tüm bu berbat kavgalarınız, yalanlarınız, ve bu çirkin dugular- -
Tu e o pai estão a ter um de muitos desentendimentos, mentiras e ressentimentos.
Hep aynı yalanlar vardı.
As mesmas mentiras.
Bu belki doğru olabilir varsayım ve yalanlarının soluk gümbürtüsüne kolayca kapılabilirsiniz.
E, embora isso possa ser verdade, podemos certamente abafá-lo sob o ruído surdo de conjeturas e mentiras.
Bir an aklı başındayken sonra birden basına yalanlar anlatıyordu.
- Num minuto, estava lúcido, e no outro estava a contar mentiras à imprensa.
Artık liseli değilim. Ve yalanlarını dinlemek zorunda değilim.
Não sou mais um adolescente e não tenho que ouvir a tuas mentiras.
Onlara yalanlar söyledi kara büyü öğretti. Ve onları cadı avcılarıyla yüzleşmeye itekledi.
Com mentiras, ensinando-os magia negra e pressionando a confrontar os caçadores de bruxos.
Bu da onun yalanlarından biridir diye düşünmüştüm.
Pensei ser parte da sua manipulação.
Bu yalanları çok duydum...
Eu sei. Já ouvi isso antes.
Ona söylemek zorunda kaldığı yalanlar yüzünden.
As mentiras que ela lhe conta.
Olayı dilediğin gibi kötü göstermek istiyorsun. Düşündüğün bütün iğrenç yalanları söyleyebilirsin.
Pode tentar fazer passar uma imagem péssima, pode dizer todas as mentiras nojentas de que se lembrar.
Ve siz yalanlar, reçeteli Cooper-Weiss Jannex'i kullandığı için hoş mezarda yatıyor.
- Senhor, isto é um evento privado. E que agora está no cemitério de Mount Pleasant... depois de lhe ter sido prescrito o Jannex da Copper-Weiss.
Tamam, Hanna, bu evde yalanlar ve sırlar için daha fazla yer yok.
Muito bem, Hanna. Não há espaço para segredos e mentiras nesta casa.
Söylediğin yalanları düşün Gibbs.
Pensa em todas as mentiras, Gibbs.
Konsey bana daha başka ne yalanlar söyledi?
Quantas mais mentiras me contou o Conselho?
Yalanların geçmişte kaldığını sanıyordum.
Pensei que as mentiras fossem coisa do passado.
Evet, Mads kendi yalanlarının içinde dönüyordu.
A Mads também contou umas mentiras.
Acemice yalanlar sıraladın orada.
O que disseste ali era treta de novata.
♪ Sana hangi yalanları söylemeliyim diye soruyorum ♪
♪ Eu pergunto-lhe, que mentiras devo dizer ♪
Korkarım ki, kızım, bu şeytana tapıcının yalanları ve yaptığı büyülerin neticesinde dermanı olmayacak biçimde zehirlenmiştir. Çünkü beni hiç dinlememekte, ve deli olduğumu düşünmektedir.
Temo que a minha filha esteja irremediavelmente envenenada, pelas mentiras e bruxedos dessa serva do diabo, porque quando tento falar com ela, nunca me dá ouvidos, e acha que estou maluca.
Yalanları seven kadın öldü ve bu ruhsuz dağların gölgesi altına gömüldü.
A mulher que amou jaz morta, sepultada à sombra destes impassíveis montes.
Şimdi sizin o iğrenç ufak yalanlarınıza ben de dahil ediliyorum. Ayrıca sizinle birlikte bok çukuruna çekilmek hoşuma gitmedi, efendim.
E agora estou a ser envolvido nas suas mentirinhas horríveis, e não quero ser arrastado para o lixo consigo.
Şimdi senin yalanların yüzünden hiçbir şeyimiz kalmadı!
E agora não temos nada por causa das tuas mentiras!
Eğer Pope onları satın aldıysa, o zaman yalanlarını kanıtlayabiliriz.
Se o Pope arranjou pessoas para mentir, podemos provar.
Sezar yalanların arkasına saklanmaz!
César não se esconde atrás de uma mentira.
Bence bu öfkenin nedeni WikiLeaks'in hükümetin halka söylediğin yalanları ortaya çıkarmasıydı. Ve şimdi hükümet umutsuzca bu yalanların açığa çıkmadıklarından emin olmaya çalışıyor.
Era um sentimento de que o WikiLeaks estava expondo mentiras que o governo costumava contar às pessoas e agora o governo estava desesperadamente a tentar que essas mentiras não fossem expostas.
Evet ve lanet yalanlar ve istatistikler var.
E existem as mentiras, as más mentiras, e as estatísticas.
Yalanlarına inanacağımızı sanıyorsan yanılıyorsun.
Se achas que alguém vai acreditar nas tuas mentiras, enganaste-te.
Borçları ve yalanları biliyorum.
Eu sei do dinheiro, das mentiras.
Bu akşam kendi yalanlarını ona karşı kullanacağım.
Esta noite vou usar as suas próprias mentiras contra ela.
Elbette ayağa kalkıp, herkesin duymayı beklediği yalanları söylemeyince milletin bana kötü bakışlar atacağını emindim. Yerime oturunca ters, ters bakacaklarını biliyordum ama migrenleri durdurdu ve ertesi sabah kendime saygı duymamı sağladı.
Sim, todos olhavam para mim de lado quando não dizia o que queriam ouvir, o olhar mantinha-se até me sentar, mas as dores de cabeça pararam e, de manhã, ainda me respeitava.
Yalanlar kaybolmaz.
As mentiras não vão sair.
Suçlu bir adamın varlığını hissetmedin mi? Saçma yalanlar söylüyordu. O seans hikayesine ne demeli?
Não sentiu a presença de um vigarista, a inventar aquela história da sessão espírita?
Rebecca ve Tommy'nin yalanlarının sana ne yaptığına bir bak.
O que as mentiras da Rebecca e do Tommy fizeram contigo.
Bu çiftlik için hissettiğin hiçbir şey yok altında yatan yalanlar dışında.
Não tens nenhum sentimento por este rancho, excepto pelo que está debaixo dele.
Hırsızlıkların, yalanların, örtbas etmelerin bana göre değil.
Todos estes roubos, mentiras e dar-lhes cobertura... Não sou eu.
Sanırım ikimiz de bu anlaşmanın yalanlar üzerine kurulu olduğunu biliyoruz...
Sabemos que o acordo foi feito sob muitas mentiras.
İlk önce onun çocukluğunu çevreleyen yalanları delmelisin.
Primeiro desfaz o véu de mentiras da sua infância.
Senin yalanlarını yaymayı bıraktım artık.
Cansei-me de andar a espalhar as suas mentiras.
Müvekkillerimin yalanlarını elekten geçirerek yeterince vaktimi harcıyorum.
Perco imenso tempo a ouvir as mentiras dos meus clientes.
Makas, kağıdı keser, kağıt, taşı örter taş, kertenkeleyi ezer, kertenkele, Spock'u zehirler Spock, makası parçalar, makas, kertenkeleyi keser kertenkele, kağıdı yer, kağıt, Spock'u yalanlar Spock, taşı buharlaştırır ve her zamanki gibi taş, makası ezer.
É muito simples. A tesoura corta o papel, o papel cobre a pedra, a pedra esmaga o lagarto, o lagarto envenena o Spock, o Spock esmaga a tesoura, a tesoura decapita o lagarto, o lagarto come o papel, o papel refuta o Spock, o Spock vaporiza a pedra e, como sempre acontece, a pedra esmaga a tesoura.
Makas, kağıdı keser, kağıt, taşı örter taş, kertenkeleyi ezer, kertenkele, Spock'u zehirler Spock, makası parçalar, makas, kertenkeleyi keser kertenkele, kağıdı yer, kağıt, Spock'u yalanlar Spock, taşı buharlaştırır ve her zamanki gibi taş, makası ezer.
A tesoura corta o papel, o papel cobre a pedra, a pedra esmaga o lagarto, o lagarto envenena o Spock, o Spock esmaga a tesoura, a tesoura decapita o lagarto, o lagarto come o papel, o papel refuta o Spock, o Spock vaporiza a pedra e, como sempre acontece, a pedra esmaga a tesoura.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]