Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ Y ] / Yapmak zorundasın

Yapmak zorundasın перевод на португальский

1,151 параллельный перевод
- Bir şey yapmak zorundasın
Faz alguma coisa.
- Yapmak zorundasın...
Tens de ser tu.
Lütfen, yapmak zorundasın.
Anna, por favor, vá.
Hadi adamım, dinle. Bunu yapmak zorundasın, bunu...
Faz isso!
Yapamam, o yüzden, bunu yapmak zorundasın.
Não consigo, por isso vais ter de o fazer!
Biliyorum bu çılgınca gelebilir ; ama bunu yapmak zorundasın.
Sei que parece uma loucura, mas preciso que faça isto.
Bunu yapmak zorundasın.
Deves fazê-lo.
Eğer burada bizimle birlikte kalacaksa ona uygun şartlandırmaları yapmak zorundasınız.
Ele estará aqui, deve ter um condicionamento adequado.
- Bana servis yapmak zorundasın.
- Você tem de me servir!
Birini istiyorsan, ödeme yapmak zorundasın.
Se queres uma, podes comprar.
Ve apandisit için kasık muayenesi yapmak zorundasınız değil mi?
E para a apendicite é necessário fazer um exame pélvico, certo?
- Yapmak zorundasın.
- Tens de conseguir.
Bir otopsi daha yapmak zorundasın.
Tens de fazer uma autópsia.
Yapmak zorundasın.
Tens que fazê-lo.
Yapmak zorundasın.
Tens que conseguir.
Ben yapamam. Bunu kendin yapmak zorundasın.
Eu não sou capaz de lhes dizer que vão morrer.
Bir seçim yapmak zorundasın, Şerif Woody.
Tens de escolher, Xerife Woody! "
O uçağı neden yapmak zorundasın?
Porque tens de construir esse avião?
Bu ne? O uçağı neden yapmak zorundasın?
- Porque tens de construir aquele avião?
İlk albümü başka bir yerde yapmak zorundasınız.
Têm de gravar o 1º álbum noutro sítio.
Onun baş belası çatısının altında yaşadığın sürece ne söylendiyse onu yapmak zorundasın.
Enquanto viveres nesta casa, fazes o que te mandam.
Pekala Judy. Kahve istiyorsan kendin yapmak zorundasın.
Se queres café, prepara-o tu.
Seçim yapmak zorundasın.
Tens de decidir agora.
Bu kapağın dediğine göre bizimle parti yapmak zorundasın.
Diz aqui na carica que tens de festejar connosco.
Ancak ne diyorsa onu yapmak zorundasınız.
No entanto, terá de fazer o que ela diz.
Bunu yapmak zorundasın.
Só há uma coisa que tens a fazer.
- Merhaba. Bay Bailey. - Bunları tekrar yapmak zorundasınız.
Faça de novo.
Ne yapmak zorundasın?
- Como?
Neden bu işi yapmak zorundasın ki?
Porque tens de te meter nisto?
Şu konuşmayı benim için yapmak zorundasın.
O tal discurso, tens de fazer isso por mim.
7 Nisan'da buraya gelip, yapmak zorundasın.
Tens de vir cá e fazê-lo a 7 de Abril.
Kaba olacak, ama yapmak zorundasın.
É pegajoso e horrível, mas vai ter e se fazer.
Bunu neden yapmak zorundasın?
Oxalá não fosses meu irmão.
Beni dinle, bir şeyler yapmak zorundasın. Herkesi ısırıp duruyor.
Alguma coisa tens de fazer, o Flucky morde toda a gente.
Seçim yapmak zorundasın.
Tens de escolher.
Doğru olanı yapmak zorundasın, Tara.
Vais fazer o que está certo, Tara.
- Bunu yapmak zorundasınız çocuklar.
- Vocês têm de nos imitar.
Pekala, gelebilirsin ama her ne yapacaksan hızlı yapmak zorundasın.
OK, mas tens de o fazer muito rápido, o que quer que seja que tenhas de fazer.
Zor seçimler yapmak zorundasın. Doğru olanı yap ve sonucu kabullen.
Temos de tomar decisões difíceis, fazer o que achamos certo e aceitar os resultados.
Eğer programa dahil olmak istiyorsan, bunları yapmak zorundasın.
Se quer participar no programa, tem de cumprir o programa.
- Sen yapmak zorundasın.
- Terás de o fazer tu.
- Hadi! Yapmak zorundasın!
Você tem que me ajudar!
Birşey yapmak zorundasın.
Tem que fazer algo.
Max, yapmak zorundasın.
Max tu tens de ir.
Max, bunu yapmak zorundasın.
Max, tu tens de fazer isto.
Şimdi birşeyler yapmak zorundasın... çok geç olmadan.
Agora tens de fazer alguma coisa... antes que seja tarde demais.
Bunu yapmak zorundasın.
- Tens de perder.
Ben senin annenim ve bana açıklama yapmak zorundasın.
Sou a tua mãe e tu arranjas tempo para te explicares.
Yapmak zorundasın.
Pois tens de tratar disso.
En iyi dereceyi yapmak zorundasın.
Se não tiveres nenhum, podes atirar uma copa.
Bunu yapmak zorundasın, Elizabeth.
- Tens de o fazer, Elizabeth.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]