Have a great time Çeviri Türkçe
744 parallel translation
The girls must have a great time with you.
Kızlarla aran çok iyi olmalı.
We're really gonna have a great time.
Harika vakit geçireceğiz.
A handsome lad like you will have a great time.
Senin gibi yakışıklı oğlan iyi zaman geçirmelidir.
- Have a great time, sir.
Tamam. - İyi günler, efendim.
Have a great time out and come home to this dump.
Dışarıda iyi zaman geçiriyorsun, sonra bu deliğe geliyorsun.
Have a great time in prison!
Hapiste iyi eğlenceler!
I'm going to have a great time.
Çok iyi vakit geçireceğim.
- Have a great time.
- Çok iyi vakit geçireceğiz.
My brother George and Marge have a great time together.
Kardeşim George'a bakar mısın! Marge'la harika zaman geçiriyorlar.
Have a great time!
İyi eğlenceler!
We really want you to have a great time.
Gerçekten çοk iyi νakit geçirmeni istiyοruz.
You'll have a great time, I've already told you.
Harika zaman geçireceksin ; sana söylemiştim.
I'll have a great time reading them.
Bunları okuyarak harika zaman geçireceğim.
You'll have a great time with Mommy.
Annenle harika zaman geçireceksin.
You'll have a great time.
Harika vakit geçireceksin.
Oh, honey, I just know we're going to have a great time!
Tatlım, eminim çok eğleneceğiz!
We'll have a great time.
Çok eğleneceğiz.
And if we don't meet one, you and I... are gonna have a great time.
Birileriyle tanışamasak bile ikimiz çok güzel zaman geçirebiliriz.
That's the last time I let somebody have a great time in my bedroom.
Benim yatak odamda birinin harika zaman geçirmesine son izin verişimdi. - Ara.
We'll have a great time.
Çok güzel vakit geçirebiliriz.
We'll have a great time. In New York.
New York'ta harika vakit geçireceğiz.
Sparky, I know what this trip means to you and that you want all of us to have a great time, but it is a long way to Walley World.
Yakışıklı, bu yolculuğun senin için anlamını biliyorum. Hepimizin çok eğlenmesini istiyorsun, ama... Walley Dünyasına daha çok yol var.
Have a great time.
İyi eğlenceler.
Don't have a great time.
Ama çok iyi vakit geçirme.
Mom, come on, we'll have a great time.
Haydi anne, çok eğleneceğiz.
Kids go to their concert, have a great time.
Çocuklar konserlerine gidip iyi vakit geçiriyorlar.
WE JUST WANT THE TWO OF YOU TO HAVE A GREAT TIME.
Tek istediğimiz ikinizin harika bir zaman geçirmesi.
My father welcomes all of you to this great family occasion... and he says that you should all have a great time.
Bu önemli günümüze hoşgeldiniz diyor..... hepinize iyi eğlenceler diliyor.
You'll have a great time with that nerd you were with last night!
Dün akşam gördüğüm köylüyle rüyaların çiftini oluşturacaksın.
We'll have a great time.
Çok iyi zamanlarımız olacak.
Today, while the earth shakes beneath the heels of marching troops while a great portion of the world trembles before the threats of acquisitive, power-mad men we of America have little time to remember an astounding era in our own recent history an era which will grow more and more incredible with each passing generation until someday people will say it never could've happened at all.
Bugün dünya, marş eden birliklerin topuklarının altında sarsılıp dünyanın büyük bir kısmı, açgözlü ve kuvvet hırsı olanların önünde titrerken biz Amerikalıların, henüz yeni olmuş geçmişimizi hatırlayacak vaktimiz yok geçen her nesille daha da mükemmelleşecek bir devir ta ki bir gün insanlar bunun asla olamayacağını düşünene kadar.
And now, my friends, here... and to the thousands of you listening across the nation... I have the privilege, yes... I have the great honor to introduce a legend in his own time... a great Texan... an outstanding American!
Şimdi, buradaki dostlarım ve ülkenin dört bir yanındaki binlerce dinleyicimiz büyük şeref duyarak daha yaşarken efsaneleşmiş bir adamı takdim edeceğim size.
And you must have wasted a great deal of time writing it.
Onu yazmak için uzun zamanını boşuna harcadın.
And besides, I feel obliged to pass along a couple of great publicity stunts that have been distilling in my remarkable brain. - Some other time.
Bunun yanı sıra olağanüstü beynimde damıttığım birkaç reklâm gösterisi fikrimi söylemem gerekiyor.
Oh, well, when the time comes for you to say goodbye to Ruxton Towers, you may find you have a great future ahead of you as an athlete.
Ruxton Towers'a elveda deme vaktin geldiğinde,.. ... bir atlet olarak önünde büyük bir fırsat bulabilirsin.
You may not have a great deal of time.
Çok fazla zamanınız olmayabilir.
My people have been fighting the English for a very long time. My great-grandfather died at Waterloo.
Atalarım çok uzun zaman, nesiller boyunca İngilizlerle savaştılar.
You three men have gone to a great deal of time and trouble in arranging the winning of chess tournaments.
Üçünüz, satranç turnuvalarını kazanmak için oldukça büyük vakit ve zahmet harcamışsınız.
It was such a long time ago, and madame looks exactly like a lady who must have changed a great deal since.
Çok uzun zaman önceydi, Ve bu hanımefendi şu ana kadar çoktan değişmiş olmalı.
Tomlin Dudek was a great chess player, and at this time, it would have been tasteless, cruel and unnecessary... to even mention the existence, let alone the result of a match which he lost.
Tomlin Dudek büyük bir satranç oyuncusu idi, fakat şu sırada, bırakın yitirdiği karşılaşmanın sonucunu, maçın yapıldığından söz etmek bile tadsız, zalimce ve gereksiz olurdu.
We don't have a great deal of time.
Çok fazla zamanımız yok.
It's a great disappointment to me that we have no time to savor the delights of your spectacle.
Ve ne yazıkki bu hanımların gösterisini zevkle izlemek için vaktimiz yok.
BEING A PUBLIC RELATIONS MAN YOURSELF, YOU UNDERSTAND THE VALUE OF SYMBOLS. WELL, WE HAVE SPENT A GREAT DEAL OF TIME AND EFFORT
Çok büyük miktarda zaman ve emek... aynı zamanda milyonlarca dolar harcadık bu konuda.
I'm... I'm not gonna have any free time cos... I don't think it's such a great idea.
Çok müsait olacağımı sanmıyorum.
Must have a great time on dates
- Hala onun arabası ama.
Well, then will have a fine time. There will be a great Christmas party tomorrow.
O zaman şahane olacak Yarın büyük bir noel partisi var
It was a great honour meeting you, Emma. - I hope you have a wonderful time here.
Sizinle tanışmak büyük bir onurdu, iyi zaman geçirmenizi dilerim.
I have in my time seen a great number of things even more impressive than a human cigarette lighter, dear lady.
Ben zamanında insan bir çakmaktan çok daha etkileyici pek çok şey gördüm, sevgili bayan.
I have a great deal to do and not much time to do it in.
İşim çok zamanım az o yüzden artık gitmeliyim.
And I do have a great deal of time to offer there.
Gelirsen sana bol bol zaman ayırabilirim.
You just relax and have a good time, because you're going to be great.
Rahatla ve eğlen. Harika olacaksın. Biliyorum.
have a wonderful day 25
have a good day 670
have a nice day 823
have a nice weekend 44
have a good day at work 18
have a good weekend 70
have a good week 16
have a great day 179
have a good time 307
have a good flight 33
have a good day 670
have a nice day 823
have a nice weekend 44
have a good day at work 18
have a good weekend 70
have a good week 16
have a great day 179
have a good time 307
have a good flight 33