Have a nice time Çeviri Türkçe
418 parallel translation
Did you have a nice time baby?
İyi vakit geçirdin mi, bebeğim?
I hope you have a nice time, dear.
Umarım hoş vakit geçirirsin, sevgilim.
Did you have a nice time after you left me?
Beni bıraktıktan sonra iyi vakit geçirdiniz mi?
Have a nice time?
İyi eğlenmedik mi?
Did you have a nice time?
Güzel vakit geçirdiniz mi?
- Have a nice time.
- İyi eğlenceler.
Have a nice time, Chuck.
İyi vakit geçir Chuck.
Have a nice time.
İyi eğlenceler.
- Uh, he says, uh, "Have a nice time at the party, please."
- Diyor ki, "Umarım güzel bir parti geçirirsiniz."
You and your friends have a nice time last night?
Sen ve arkadaşın dün gece iyi vakit geçirdiniz mi?
Have a nice time with Michel?
Michelle eğlendin mi?
Did you have a nice time?
İyi zaman geçirdin mi?
And with political discussions, we go round and round, and nothing is ever settled. Come on, let's go back in and have a nice time.
Ve biz siyasi tartışmalar yaparak hiçbir şeyi halledemeden döner dururuz..
- Did you have a nice time?
- İyi vakit geçirdin mi?
- All right. Have a nice time.
- Çok teşekkürler, canım.
Have a nice time?
İyi vakit geçirdin mi?
You all have a nice time.
İkinize de iyi eğlenceler.
You have a nice time out there at Wonderland?
Wonderland'da iyi vakit geçirdiniz mi?
You have a nice time?
- İyi vakit geçirdin mi?
- Have a nice time.
- Hoşça kalın.
Have a nice time.
Size iyi eğlenceler.
Did you have a nice time in Japan?
Japonya'da iyi vakit geçirdin mi?
Have a nice time!
İyi eğlenceler!
Have a nice time while you're here.
Buraya gelmişken iyi vakit geçirmeye bakın.
We're going to have a nice time.
Birlikte çok güzel zaman geçireceğiz.
Well... dress warmly, Boris, and have a nice time.
Savaşa. Sıkı giyin Boris ve iyi vakit geçir!
Have a nice time, Daddy!
Tamam, kolay gelsin baba.
We'll have a nice time.
Güzel bir zaman geçireceğiz.
You and your girl Adrian, you have a nice time.
Sen ve Adrian, iyi vakit geçirin.
I'm sure you'll have a nice time.
İyi vakit geçireceğinizden eminim.
Have a nice time.
İyi günler.
- Have a nice time. See you.
- Herşey güzeldi, görüşürüz.
Have a nice time, motherfucker.
Güzel bir zaman o... çoc...
Did you have a nice time last night?
Dün gece iyi vakit geçirdin mi?
We'll sit by the window and have a nice time.
Cam kenarına oturacağız. Yapma...
How do you do? Looks lovely. I'm sure we'll have a nice time here.
Burada iyi vakit geçireceğimizden eminim.
- Have a nice time.
İyi eğlenceler!
In time like this, it would be so nice if I could have a drink myself.
Böyle zamanlarda gerçekten içmek istiyorum.
You know, it's awfully nice Carlo having a sponsor, because he doesn't have to work and he gets more time for his practicing.
Carlo'nun bir destekçisi olması fazlasıyla güzel... bu sayede çalışması gerekmiyor ve provaları için fazlaca zamanı oluyor.
At 10 : 00, when it's time to have another bite, I'll do you a couple of nice, fresh eggs.
Saat 10'da atıştırmak için taze yumurta yapacağım.
I hope you have ever so nice a time, George.
Umarım iyi vakit geçirirsin, George.
I don't expect to have a particularly nice time.
İyi vakit geçireceğimi sanmıyorum.
I could fix it so you'd have a real nice time.
Güzel vakit geçirmeniz için bir şeyler ayarlayabilirim.
- Have you had a nice time?
- İyi vakit geçiriyor musun?
And then, in their spare time, they chew the glue out of buffalo hides so that their man can have a nice soft pair of moccasins.
Boş zamanlarında bufalo derisi çiğnerler ve bununla kocalarına ayakkabı yaparlar.
Now, you and me are gonna have a nice, quiet time here, huh?
Burada sakin ve hoşça vakit geçireceğiz, ha?
But you have also a nice time with what I do, don't you?
Ama senle birlikte güzel zamanlarımız oldu, değil mi?
We'll get a nice little place... and we'll spend a lot of time together alone... and we'll do whatever we feel like doing, and when Blood comes to visit, he can have his own room.
Küçük, güzel bir ev alırız ve orada birlikte bol bol vakit geçiririz. Ne istersek yaparız. Blood ziyarete geldiğinde de ona küçük bir oda ayırırız.
Gonna have a very nice time.
Harika vakit geçireceğiz.
I was just gonna say, if you and I had danced and had some fun, it might have been a nice time.
Tam da dans edip eğlensek hoş vakit geçirirdik diyecektim.
Well, you three have been working a very short time with such nice results.
Üçünüz kısa zamanda büyük işler başardınız.
have a wonderful day 25
have a good day 670
have a nice day 823
have a nice weekend 44
have a good day at work 18
have a good weekend 70
have a good week 16
have a good time 307
have a good flight 33
have a great day 179
have a good day 670
have a nice day 823
have a nice weekend 44
have a good day at work 18
have a good weekend 70
have a good week 16
have a good time 307
have a good flight 33
have a great day 179