Make your point Çeviri Türkçe
215 parallel translation
- You exaggerate to make your point.
- Haklılığını göstermek için abarttın.
You didn't make your point.
Sayını tamamlamadın.
Well, make your point.
Ne istiyorsunuz o zaman.
Make your point.
Anlatın derdinizi.
- Why? The boys up there would say you're trying to make your point the hard way.
Oradakiler, işi zor yoldan halletmeye çalıştığınızı söylerdi.
Because up there the boys would say that you're trying to make your point the hard way.
Çünkü orada, "meseleyi yokuşa sürüyorsun" derlerdi.
Make your point, Colonel.
Konuya gelin, Albay.
Grains, potatoes, beans. - Make your point.
- Ne söylemeye çalışıyorsun?
Make your point.
Kendini açıkla.
Make your point, Doctor.
Ne diyeceksen söyle, Doktor.
Mrs. Talbot, you may pursue this line of inquiry... but do it quickly, and make your point.
Mrs. Talbot, sorgulamanıza devam edebilirsiniz ancak çabuk olun ve sonuca gelin.
Make your point.
Neden baklayı ağızından çıkarmıyorsun?
You make your point as delicately as ever, but...
Her zamanki gibi çok esprilisiniz.
All right, make your point.
Pekala, yap bakalım.
Make your point.
Bu işi açıklasana.
- I'm tryin'to make a point. - Why don't you make your point? You're makin'me tired all over.
Var artık şu sonucuna da kafa ütülemeyi kes!
Smart way to make your point.
İstediğini anlatmak için zekice bir yol.
Stuffing club towels down their throat make your point?
Boğazlarına havlu sokarak amacına ulaşmış mı oldun?
Make your point.
Sadede gel.
Make your point and make it fast as we move quickly to the front door.
Bir keresinde eşofmanlarla gitme diye sana beş dolar ödemek zorunda kaldım. - Ne demek istiyorsan açık açık söyle.
Make your point.
Açıklayın.
Make your point, but give the man his dignity.
Özen göster, ama itibar etme.
The point is you don't trust me to make my own decisions... because they might interfere with your own selfish plans.
Buradaki nokta, kendi kararlarımı verme konusunda bana inanmaman... çünkü, onlar, senin bencil planlarınla çelişebilir.
I get your point, but I'll make up my own mind.
Senin puanını ben aldım, Fakat kafamı toplamam lazım.
The point is, Mr Edwards is going to leave no stone unturned to develop your talent and make you happy
Bay Edwards yeteneğinizi geliştirmek ve sizi mutlu etmek için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacak.
The point is, I detest my mother-in-law so much, I have to make sure that I'm joining your movement out of idealism, and not through personal pleasure.
- Sorun şu, kaynanamdan öyle nefret ediyorum ki, hareketinize kişisel zevkimden ötürü değil, idealist nedenlerle katıldığımdan emin olmam gerekiyor.
First important point : the coat. Make your pocket heavy with keys or a lighter.
Harekete geçmeye karar verdiğinde... önce haififçe eğilip silahı çekecek ve tetiğe basacaksın.
Chris, make that your main objective at this point.
Chris, şu andan itibaren asıl hedefin bu.
Point two plus the various other things we mentioned would make it very probable probable, not certain that the deceased was killed and then pushed from your daughter's window.
Mümkün ama kesin değil. Bu da kurbanın öldürüldükten sonra kızınızın penceresinden aşağı atıIma olasılığı.
But on one point I agree - you have to make your decision.
Ama bir konuda hemfikirim, karar vermek zorundasınız.
And when your pals go down, I swear to you... I'll make a point of seeing that you go down right along with them, all the way.
Arkadaşların meydana bir çıksın, sana yemin ediyorum, bir şekilde seni onlarla birlikteyken yakalayacağım.
Point is why should everyone make money off your sweat but you?
Neden sen dışında herkes senin terinden para kazanıyor.
Your parents made a point to make sure that I wouldn't come over?
Ailen gelmemem için şart mı koydu yani?
Why don't you make a point with your own doctor?
Neden kendi doktorunun noktasına parmak basmıyorsun?
I mean, to make the, I don't know the FOCAL POINT OF YOUR EXISTENCE WHILE ON THIS PLANET?
Tamam hepiniz değil ama neden erkeğinize bunu yapmaya yanaşmıyorsunuz? BU GEZEGENDE VAR OLUŞUNUZUN ESAS AMACINI?
I promise, but if you do, point your feet downstream and hold onto your jacket. Make sure it's buckled real tight.
Eğer yüzmeniz gerekirse, ki söz veriyorum, buna gerek kalmayacak ayaklarınızı akıntıya doğru verin ve yeleğinize sıkı sıkıya tutunun.
You want to make a point stick, you use your fists.
Sayı almak istiyorsan gücünü kanıtlamak istiyorsan yumruğunu kullanırsın.
You make your point quite vividly, sir.
Amacınızı oldukça canlı bir şekilde belirttiniz, efendim.
If you're going to be worried every time... the universe doesn't make sense, you'll be worried every moment... -... for the rest of your natural life. - Your point being?
- Evrendeki her mantıksızlık seni endişelendiriyorsa, hayatının geri kalanını endişe ederek geçireceksin demektir.
- Make your point.
- Ne demek istiyorsunuz Ajan Mulder?
If I point to you, make believe your neck hurts.
Seni gösterdiklerinde, boynun ağrıyormuş gibi yap.
At this point I must remind you that according to your contract... no artiste working for your company has the right... to make friends, fall in love or get married
Hayatının bu döneminde yaptıkların Çok önemli Ve benimle olan anlaşmana göre Evlenmem ya da bağlanmam Yasak
If your own kid can't make you feel like shit, what's the point?
Kendi çocuğun sana kötü davranmazsa, ne anlamı var?
Anyway, while I make your acquaintance, I'd just like to point out a few things.
Neyse, senin hakkında bilgiler verirken birkaç noktaya değinmek istedim.
I assume the effects wore off to the point that you were both able to make your escape.
Bence etkisi geçmek üzereydi. Bu nedenle kurtuldunuz.
Not to point fingers, but isn't it your job to make sure that doesn't happen?
Kimseyi suçlamıyorum, ama buna mani olmak senin görevin değil mi?
Make your fucking point.
Söyle söyleyeceğini.
It might make her less defensive, and then maybe it would be easier for her to see your point of view.
Daha yeni hamile kaldı ve şimdiden büyük sorunlar yaşamaya başladık.
I saved your program in a backup file, but I was just trying to make a point.
Dosyalarını yedekleme bölümüne kaydettim, sadece dikkatini çekmeye çalışıyordum.
Don't go changing to try and p / ease me Don't try to make a point, try to touch your soul.
Birşey kanıtamaya çalışmıyorsun, kendi ruhuna dokunmaya çalışıyorsun.
And make a left-hand turn three or four miles down the road there, you'll reach your point, okay?
O tarafa gideceksiniz. Düz devam edin ve yolu takip edin.
make your move 45
make your choice 53
make your mark 16
make yourself useful 91
make yourself comfortable 203
make yourself at home 414
make yourselves at home 87
make your mind up 18
make yourselves comfortable 43
your point being 45
make your choice 53
make your mark 16
make yourself useful 91
make yourself comfortable 203
make yourself at home 414
make yourselves at home 87
make your mind up 18
make yourselves comfortable 43
your point being 45
your point 105
point 398
points 477
pointer 34
pointy 21
pointing 28
pointless 39
point taken 185
point and shoot 18
point is 259
point 398
points 477
pointer 34
pointy 21
pointing 28
pointless 39
point taken 185
point and shoot 18
point is 259
point made 26
point one 17
point blank 21
point of order 34
point being 36
make it happen 119
make some noise 52
make a wish 235
make it rain 28
make sense 40
point one 17
point blank 21
point of order 34
point being 36
make it happen 119
make some noise 52
make a wish 235
make it rain 28
make sense 40
make it count 38
make a difference 25
make it last 17
make me proud 45
make it work 61
make it up 16
make me happy 23
make it two 94
make me 142
make love to me 50
make a difference 25
make it last 17
make me proud 45
make it work 61
make it up 16
make me happy 23
make it two 94
make me 142
make love to me 50
make a statement 17
make a decision 55
make a hole 97
make it stop 329
make it 257
make it look good 18
make it better 21
make it so 49
make it right 27
make love 46
make a decision 55
make a hole 97
make it stop 329
make it 257
make it look good 18
make it better 21
make it so 49
make it right 27
make love 46