The picture Çeviri Türkçe
13,152 parallel translation
- Take a look at the picture. Please don't do this.
Filme bir bak.
The writer tells the story, and the picture documents it.
Yazar hikâyeyi anlatır, film de onu belgeler.
You get the picture?
Olayı idrak ettiniz mi?
And then Erik came into the picture.
Daha sonra fotoğrafa Erik dâhil oldu.
Get the picture.
Hadi çek fotoğrafımızı.
But because Kayla isn't in the picture, we have to question whether it's her specific blanket or one bought to look like it.
Ama Kayla fotoğrafta olmadığından şunu sormamız lazım bu onun battaniyesi mi yoksa aynısını mı satın almışlar?
I get the picture... But, she did file a lawsuit and says she needs 3 weeks of hospitalization.
Fotoğrafı alacağım ama üç hafta boyunca hastanede tedavi görmesi gerektiğini söyleyerek dava açmış.
The girl in the picture?
Ya fotoğraftaki kız?
First one there gets to adjust the picture setting!
İlk gelen ekranın rengini ayarlar.
He's wearing the same jacket in the picture from his apartment.
Dairesinde bulunan fotoğrafta giydiği ceket üzerinde.
My son is the picture of health.
Benim oğlum sapasağlam.
Give me the picture.
Fotoğrafı ver.
Is there a husband in the picture?
Hem de hiç. Kocasına rastladın mı?
Okay, now with her out of the picture, Crowley has no reason to go after you.
O olmayınca Crowley'nin peşinden gelmesinin bir nedeni kalmaz.
Do you really want to hand her the means to bring the dead boyfriend back into the picture?
Cidden ona erkek arkadaşını geri döndürecek taşı mı teslim etmek istiyorsun?
The only person in Harrison who knows that Sylvester isn't really a prisoner is out of the picture.
Cezaevinde, Sylvester'in gerçek bir mahkûm olmadığını bilen tek kişi oyun dışı kaldı.
Well, it'd be good if we could maybe get her out of the picture.
Resimden onu çıkartırsak iyi olabilir.
Take Doku out of the picture.
Doku da artık olayın parçası değil.
If it comes to cutting Dee out of the picture, still think you can do that?
"Dee'yi çıkarıp atacağız" desek bunu yapabilir misin?
That's the picture witnesses paint.
Görgü tanıkları da öyle düşünüyor.
I'll take a picture of the locked door.
Kilitli kapının resmini çekeceğim.
When that picture of Kevin in Rio popped up on the Internet, we had to go look for ourselves.
Kevin'ın Rio'daki fotoğrafı internete düşünce gidip kendimiz aramak istedik.
You see, customers will just point to a picture of the burger that they want you to flip.
Müşterilerin bir resmi gösterirler sen de istedikleri burgeri verirsin.
The wife's looking at a picture of Liv on the cover of some tabloid and the husband's going on and on about how angry Liv looks, how he totally believes she took advantage of the president because she looks conniving and power-hungry,
Adamın karısı bir gazetenin kapağındaki Liv'in fotoğrafına bakıyordu ve kocası da sürekli Liv'in ne kadar sinirli baktığı konusunda söylenip duruyordu. Başkandan yararlandığına çok emindi çünkü işbirlikçi ve güce aç biri olarak görünüyor ama karısı...
Every document, picture, piece of music in the could has its own unique digital signature, rather like a strand of DNA.
- Bulut'taki her belge, resim ve müzik parçasının, kendine özgü dijital imzası vardır, tıpkı bir DNA dizisi gibi.
Well, I ran that picture by Ainsley, our birthday girl, in a six pack, and she I.D.'d Mary as the woman that was making out with Ken Song.
Doğum günü kızımız Ainsley'ye altılı grup içinde bu resmi gösterdim. Mary'yi, Ken Song'la öpüşen kadın olarak teşhis etti.
Two... get a picture of me and Sanders that we can vomit all over the Internet, okay?
İkincisiyse, Sanders'la çekileceğimiz fotoğrafı internete koymak, anladın mı?
Let me get a quick picture of the four of us.
Hadi dördümüz fotoğraf çekilelim.
There's a picture here, but the letters make no sense.
Burada bir resim var ama harfler bir şey ifade etmiyor.
You're the only single mind I've met that really sees the big picture.
Büyük resmi görebilen tanıdığım tek tek-zihinlisin.
there was supposed to be an upside-down picture of the Capitol behind me.
Arkamda ABD kongre binası'nın ters çevrilmiş bir fotoğrafı olması gerekiyordu.
You'll be in the front row of every class picture. Holding that little plaque.
Sınıf fotoğraflarında ön sırada olacaksın.
I don't think you're seeing the big picture.
Olayın tamamını gördüğünü sanmıyorum.
Yeah, I saw his picture on the news ; that's why I called.
Bu fotoğrafı haberlerde gördüm, bu yüzden sizi aradım.
Because if you took the time to take a picture, it means you didn't act fast enough.
Çünkü emin olmak için beklediğiniz her an yeterince hızlı olmadınız demektir.
I'd say take a picture, it lasts longer, but I'm the photographer.
Fotoğraf çek de iyice bak derdim ama fotoğrafçı benim.
Is the father in the picture?
- Baba ortada mı?
Okay, now let's take a picture with the tacos.
Tamam hadi şimdi, takolarla fotoğraf çekilelim.
Now, what's the big picture with that triad man?
Söyle bakalım, şu mafya adamıyla ilgili olan büyük resim ne?
Pull up the next picture.
Bir dahaki fotoğrafa geç.
And they're gonna want a picture of the two of you.
Ve ikinizin fotoğrafını da isteyecekler.
It might help if I knew what you were after. The big picture.
Ne istediğini, büyük resmi bilsem belki daha iyi olurdu.
The big picture.
Büyük resmi.
We don't handle anything but the big picture.
Resmin tamamından başka hiçbir şeye el sürmezsin.
That's the most recent picture of your dad.
Babanın en eski fotoğrafı o.
See the big picture, protect the hospital's interests.
Olayın tamamını görmeli ve hastanenin çıkarlarını korumalı.
If you look in the brochure, there is a picture of a buffet... you know the raw bar buffet... with clams, oysters, uh, sh-shrimp the size of your arm, and... and... and scallops the size of footballs.
Broşüre bakacak olursanız orda bir açık büfe resmi var küçük bir restoranın içinde istiridyesi deniztarağı, kolun kadar karides ve futbol topu büyüklüğünde tarak kabuğu var.
You paint a picture as black as the bottom of the Mariana Trench, Luthor.
Bir resmi alttan siyah gibi boyuyorsun Mariana Açması, Luthor.
The thing that I've looked at, which is on a poster my sister gave to me when I was a young kid, was a picture of a really big wave, and there was a surfer on there.
Ben daha çok küçükken, kız kardeşim bana bir poster vermişti ve onun üzerinde çok büyük bir dalganın üzerindeki bir sörfçünün resmi vardı.
Helps unite them in a hive mind, combines their visions into a clearer picture of the future.
Düşüncelerini bir araya toplayıp görüşlerini birleştirerek geleceğin resmini netleştirmeye yarıyor.
What's the first picture you ever took?
- Çektiğin ilk fotoğraf neydi?
the pictures 37
pictures 175
picture 100
picture it 34
picture time 18
picture this 37
picture's up 23
the post 71
the power of christ compels you 31
the police 666
pictures 175
picture 100
picture it 34
picture time 18
picture this 37
picture's up 23
the post 71
the power of christ compels you 31
the police 666
the party is over 26
the police are here 92
the piano 29
the police are coming 33
the party 90
the police station 24
the park 61
the plane 59
the point is 1527
the phone rang 17
the police are here 92
the piano 29
the police are coming 33
the party 90
the police station 24
the park 61
the plane 59
the point is 1527
the phone rang 17
the player 16
the party's over 96
the people 229
the prince 110
the painter 35
the policeman 19
the point 85
the patient 39
the phone rings 24
the package 31
the party's over 96
the people 229
the prince 110
the painter 35
the policeman 19
the point 85
the patient 39
the phone rings 24
the package 31