Your funeral Çeviri Türkçe
1,063 parallel translation
He will be at your funeral parlor in one hour.
Bir saat içinde cenaze salonunda olacak.
Hell, I already wrote your epitaph, had the governor comin'to your funeral.
Valinin cenazene gelememesi kötü olacak.
I'll send flowers to your funeral.
Cenazene çiçek gönderirim.
The mayor will go to your funeral.
Başkan cenazene gider artık.
I went to your funeral this afternoon.
Bu öğleden sonra senin cenazene gittim.
But he was at your funeral.
Ama, o senin cenazene gitmiş.
I was hoping the next time I'd see you... would be at your funeral.
Seni göreceğim yerin cenaze törenin olacağını.... ümit ediyordum ama, neyse.
See you at your funeral, try to be punctual!
Cenaze töreninde görüşürüz, dakik olmaya çalışın.
It's your funeral, butterball.
Bu senin cenazen, sersem.
It's your funeral.
Bu sizin cenazeniz.
Then it's rather your funeral, isn't it?
- O halde, cenazedeyiz.
If you don't, it's your funeral.
Olmazsanız, bu cenazeniz olur.
But I saw your funeral on television.
Ama televizyonda cenazenizi gördüm.
And I thought I'd missed your funeral.
Cenazeni kaçırdığımı sanmıştım.
But remember : a single error, and it'll be your funeral!
Ama unutma : En ufak bir hatan, cenazen olur!
You do that, and it's your funeral and your little dog.
O köpek yavrusunun işini bitiririm.
I'll sing an Irish song at your funeral.
Cenazende bir İrlanda şarkısı söyleyeceğim.
I thought it might make your funeral a little more fun.
Bunun cenazeye biraz eğlence katacağını düşündüm.
Why not, it's your funeral.
Biz de cenazenize çiçek yollarız.
- It's your funeral.
- Cenazene hazırlan.
A waiting list of people would like to send flowers to your funeral.
İnsanlar sen ölsen de cenazene çiçek göndersek diye bekliyor.
You know, I'm gonna enjoy your funeral.
Biliyor musun, cenazen bana bayram olacak.
It's your funeral.
Cenazene hazırlan.
- It's your funeral.
- Senin cenazen olacak.
- And I ain't going to your funeral.
- Cenazene gelmeyeceğim.
Or it's your funeral.
Yoksa sonun gelir.
- In time you'll drop dead... and I'll come to your funeral in a red dress!
- Zamanı gelince öleceksin ve cenazene kırmızı bir elbiseyle geleceğim.
I'm not only going to sing at your funeral... I'm going to throw on top the dirt so I get rid of you in my face.
Şarkı söylemekle kalmayacağım ilk toprağı da ben atacağım, böylece senden kurtulurum belki.
It's your funeral.
Bu senin cenazen.
I thought you were alive. Gee, Dad... last time I saw you was at your funeral.
Ben de senin yaşadığını.
If you don't tell me where John is, this is your funeral
Eğer bana John'un nerede olduğunu söylemezsen bu senin cenaze törenin.
During your absence we made the appropriate funeral arrangements.
Tabi ki yokluğunda uygun cenaze ayarlamalarını yerine getirdik.
It was your grandmother's funeral today.
Bugün büyükannenin cenazesi vardı.
Then how do you account for your absence at Elizabeth's funeral?
Öyleyse Elizabeth'in cenazesinde bulunmamana nasıl açıklama getireceksin?
- Going to your president's funeral?
- Başkanın cenazesine mi gidiyorsunuz?
It was a good idea not to let your little brother come to the funeral... and see Tommy like this. Yeah.
Küçük kardeşinin cenazeye gelmesine izin vermemen iyi bir fikirdi ve Tommy'i böyle görmemesi.
I was spying on Tommy's funeral from the groves, with your binoculars... and after everybody had left... that tall man picked up Tommy's coffin all by himself... put it in the hearse and drove off.
Tommy'nin cenazesini çimenlikten izliyordum, senin dürbününle... Herkes gittikten sonra Uzun Adam, Tommy'nin tabutunu tek başına kaldırıp cenaze arabasına koydu ve gitti.
Your parents came to my funeral.
Senin ailende cenaze törenime geldi.
Come and powder your nose for the funeral.
Gel cenaze töreni için makyajını tazele.
I could see you in your blue suit and white, starched shirt... in Thomas's funeral parlor on Bradshaw Street.
Kolalanmış gömlek ve lacivert takım elbise içinde... Thomas'ın cenaze evinde yatarken de görebilirdim seni.
You get your inspector's funeral and my life is over, Danny.
Sen görkemli bir cenaze töreni alacaksın, benimse hayatım son bulacak Danny.
What is your disposition regarding the funeral, brother Culley?
Cenazeyle ilgili sen ne düşünüyorsun Culley kardeş?
Under sadder circumstances, when I officiated at your father's funeral.
Elim bir gündeydi bu, babanın cenazesinde görevliyken.
Why are we treating your birthday like a funeral?
- Yaşgününü neden cenazeymiş gibi kutluyoruz?
You're driving beside your own funeral, Herman.
Kendi cenazenin yanında yol alıyorsun Herman.
You'II miss your uncle's funeral.
Amcanın cenazesini kaçıracaksın.
Your dowry was used for your mother's funeral and your brother's betrothal.
Çayiz paran annenin cenazesi için harcandı ; erkek kardeşin çok iyi bir insan.
You look like mourners at your own funeral.
Kendi cenazende yaşlı moruklar gibi görüneceksin.
You didn't even come back for your mother's funeral.
annenin cenazesi için. Bile geri dönmedin.
And when your mommy's crying at the funeral I'm gonna goose her with a turkey neck!
Ve annen cenazende ağlıyorken kıçını hindi boynuyla pandikleyeceğim.
It's your son's funeral.
Bu oğlunun cenazesi.
funeral 54
funerals 24
your phone 169
your honor 7894
your own 34
your hat 64
your full name 16
your teacher 17
your best friend 68
your ex 322
funerals 24
your phone 169
your honor 7894
your own 34
your hat 64
your full name 16
your teacher 17
your best friend 68
your ex 322
your name 485
your tea 43
your sister 409
your mum 57
your majesty 3240
your mother 885
your old man 28
your mom 327
your dad 423
your highness 1544
your tea 43
your sister 409
your mum 57
your majesty 3240
your mother 885
your old man 28
your mom 327
your dad 423
your highness 1544
your point being 45
your brother 593
your mind 60
your mother is dead 28
your face 246
your heart 112
your call 269
your father called 16
your friend 527
your voice 78
your brother 593
your mind 60
your mother is dead 28
your face 246
your heart 112
your call 269
your father called 16
your friend 527
your voice 78