Ama bu doğru değil Çeviri İngilizce
878 parallel translation
Ama bu doğru değil.
But that's not right.
- Ama bu doğru değil.
- But it isn't true.
Genç olduğum için kendimi kontrol edebilirim sandım ama bu doğru değil.
I thought because I was young, I had self-control but that's not true.
Ama bu doğru değil mi?
But isn't that true?
Ama bu doğru değil.
But that isn't true.
İnsanlar seninle evlenecek olmamın birtakım sebepleri olduğunu düşünüyordu. Ama bu doğru değil.
People thought I was marrying into the Berent family for reasons but that's not true.
Ama bu doğru değil!
But it's not true, I tell you.
Ama bu doğru değil.
But it's not true.
Kocam buna inanıyor ama bu doğru değil.
I know that my husband believed that, but it isn't true.
Ama bu doğru değil.
Well, it isn't true.
ama bu doğru değil.
But it's not true.
Üzgünüm ama bu doğru değil.
Forgive me, that is not correct.
- Ama bu doğru değil.
But that's not true. - You ─
Böyle doğduğuma, elimden bir şey gelmeyeceğine... inanmaya çalıştım, ama bu doğru değil.
I tried to believe it was born in me... and that I couldn't help it, but that's not so.
Bana boşandığını söylemişti, ama bu doğru değil.
He told me he was divorced, but this is not true.
Micah, sana kendi yolunu bulman için izin verdim, ama bu doğru değil, sana söylüyorum...
Micah, I have allowed you to take your own way but not in this, I say to you...
Ama bu doğru değil!
Well, that's not true!
Ama bu doğru değil, çünkü aslında bunu kendisi için yapıyor.
But it isn't right, because he really does it for himself.
Ama bu doğru değil, Dave.
But that's not true, Dave.
- Ama bu doğru değil.
- But there's no truth in it.
Ama bu doğru değil!
But it's not true.
- İstiyorsan seninle gelebilirim, ama bu doğru değil.
- If you want I can come with you, but you shouldn't.
Öyle diyorsunuz ama bu doğru değil.
You say it, but it's not true.
Ama bu doğru değil.
But that's not true!
Ama bu doğru değil.
But that's not true.
- Ama bu doğru değil.
- That's not true.
Ama bu doğru değil.
But it's not right.
Bu doğru değil, çocuk bir şey söylememişti ama kız ona uygun değil oğlum daha iyilerine lâyık.
It's not true He said nothing... but she's no good for him... as he's nearly better
Ama Scarlett, biliyorsun bu doğru değil.
But this isn't right, and you know it.
Bu nasıl başladı bilmiyorum ama duyduğunuz şey doğru değil.
LOXl : I haven't any idea how all this started, but it isn't true what you've heard.
Biliyorum, ama bu hiç doğru değil.
I know, but it ain't right.
Bu doğru değil ama. Batıl inanç.
But that's not true, that's a superstition.
Ama bu doğru, değil mi?
Only it's true, ain't it?
ama bu üç adamı bir haziran öğleden sonrasında astığınız doğru değil mi?
But isn't it true that you summarily hanged all three of these men... They were stealing my cattle.
- Bu doğru değil ama önemi yok.
- No, but it's just as well.
Ama sence bu doğru çözüm değil, öyle mi?
But you don't think that's the right solution?
Ama bu doğru değil.
Well, supposing you'd only been there twice. But I wasn't.
Ama doğru değil bu.
But I'd be lying.
Doğru değil ama bu.
But it's not true.
Doğru ama bu bir trajedi değil.
Right, but that's not a tragedy
Bu hiç mantıklı değil, ama doğru olmalı.
It's unthinkable, but it must be true.
- Ama, bu doğru değil.
It's not fair.
Ama bu doğru, değil mi?
But it's true, isn't it?
Bu doğru, insanların iyi geçinmediği hücreler.Ama burası öyle değil.
That's true, in cells where they don't get along.
Doğru ama konumuz bu değil.
True, but irrelevant.
- Ama bu doğru değil.
I've sent 20 runners around with the news that the entire Spartan army is marching north. - But that's not true.
Bu doğru değil, biliyorum ama -
I know it's not nice, but —
Taylor bu mülke sahip olabilir, ama buraya tel çekmesi doğru değil.
Taylor may own these sections, he's got no right to wire them.
Roscoe dedi ki, ben hoşlanıyorum diye senin de benden hoşlanman şart değil ve bu doğru ama...
Roscoe said just because I like you you don't have to like me back, and that's the truth, but...
Neyse, bu doğru değil ama.
Anyhow, it just ain't right.
Ama biliyorsun Tanrım ve ben de biliyorum ki bu doğru değil.
But, you know, Lord, and I know that it just is not true.
ama bu imkansız 78
ama bu imkânsız 18
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23
ama bu imkânsız 18
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23