Ama bu şekilde değil Çeviri İngilizce
337 parallel translation
Bu gece hareket istiyordum, ama bu şekilde değil.
I wanted to get loaded tonight, but not this way.
Seni seviyorum Frank, seni istiyorum ama bu şekilde değil.
Oh, I love you, Frank, and I want you, but not this way.
- Ama bu şekilde değil.
- But not like this.
Seni istiyorum ama bu şekilde değil.
I want you, but we cannot live like this.
Ama bu şekilde değil.
But not that way.
Daha önce de hasta kaybettim ama bu şekilde değil.
I've lost patients before, but not like that. Not Joe's kind.
Geri geleceğimi hep biliyordum ama bu şekilde değil.
I always knew I would come back again but not quite this way.
Evet ama bu şekilde değil.
Yes, but not like this.
Herkesin korktuğu bir kadın. Ama bu şekilde değil.
I want people to turn away in horror when I pass by in the street.
- Evet, ama bu şekilde değil.
- Yes, but not how they do it.
Ama bu şekilde değil.
But I can't like this.
Bir şey olursa seni korurum, ama bu şekilde değil... Sana yalvarıyorum!
If something happens, I can save you, but not this way... I beg you!
Bitmiş olabilir, ama bu şekilde değil.
If it's over it's over, but not this way.
Bizim zamanımızda bile mümkündü, ama bu şekilde değil.
It was possible even in our times, but not in such a scale.
Yaşamak istiyorum. Ama bu şekilde değil! Gelin bakalım.
I wanna live, but not like this!
Ben sadece mutlu olmanı istedim ama bu şekilde değil.
Oh, I wanted you to be happy here, to fit in, but not like this.
Evet ama bu şekilde değil.
Yeah, but not this way.
Jean, X-Men'in varlığının bir gün açığa çıkacağını biliyordum ama bu şekilde değil. Bir dakika.
Jean, I knew the existence of the X-Men would be revealed to the public one day, but not like this.
Jean, X-Men'in varlığının bir gün açığa çıkacağını biliyordum ama bu şekilde değil.
Jean, I knew the existence of the X-Men would be revealed to the public one day, but not like this.
Evet, seni de yanıltabilir. Ama bu şekilde değil.
Yeah, it can play tricks on you but not like this.
Evet, elbette var... ama bu şekilde değil.
Well, yeah, sure we do... but not like that.
Bu şekilde değil ama kendi yöntemiyle...
In his way, but he told me.
Ama bu işi bu şekilde bırakamayız, değil mi?
We can't leave it like this, can we?
Kötü bi öneri değil, ama bu şekilde satmak zor.
Not a bad suggestion, but it ain't got the hard sell.
Ama, bu şekilde değil.
Don't do that, please.
Ama bu şekilde değil.
But not like this.
Ölmek umurumda değil, ama bu şekilde seninle yalnız kalma şansı bulamadan değil.
I don't mind dying, but not in this way... Without a chance to be alone with you.
Ve bu şekilde kalmaya niyetliyim, ama siz değil.
My health is excellent, which is more than I can say for you.
Ama bakanı bu şekilde.... adamlarının önünde küçük düşürmek iyi bir fikir değil
But to make the Minister kneel in front of his men is not a good idea
Gökadalar arası yolculuk için pek çok vaha var ama bilinenlerden hiçbiri ticaretin atardamarından bu kadar uzak değil ve hiçbiri bir tylium madenine çok garip bir şekilde yakın değil.
There are many such oases for intergalactic travelers, but none so far off the known arteries of trade, and none so curiously close to a tylium mine.
Dünya neşeli bir şekilde ışıklandırılmıştı, Ama bu yeterli değil.
World was festively lighted, Only that's not enough.
Ama bu şekilde hiç de iyi değil.
But like this, it's no good either.
Bu bazı şeyleri telafi eder ama hoş bir şekilde değil.
Well, that will get me back, but not in style.
"Hoşgeldin, dostum." demek isterdim. Ama burda bu şekilde değil.
I'd say, "Welcome, friend," but not here, not like this.
Ama elbette bu şekilde değil!
But certainly not like this!
Bu hiçbir şekilde kesin değil, ama ben sizi kastediyordum.
That is by no means certain, but I was referring to you.
Ama burada değil, bu şekilde değil.
But not here, not like this.
Hayatında hiç şöyle bir şey oldu mu "Bu en iyi göründüğüm, en iyi hissettiğim en iyi şekilde yaptığım an, ama hiç de iyi değil"?
Did you ever reach a point in your life... where you say to yourself "This is the best I'm ever gonna look, the best I'm ever gonna feel, the best I'm ever gonna do, and it ain't that great"?
Sarek bu yeniden birleşme görevini bir aptalın işi gibi görürdü, ama bir şekilde bence değil.
Sarek would have seen this mission of reunification as a fool's errand. Somehow I think it is not.
o zaman bana, ne zaman ve ne şekilde olduğu önemli olmayan bir iyilik borcun olduğunuda hatırlarsın ama bu sadece boş bir sözdü benim için değil senden, selma'ya bir koca bulmanı istiyorum bir koca bulmak mı?
Then you'll also remember you owe me a favor to be called up whenever and for whatever reason I desire. - But that was just an idle promise. - Not to me!
Onu tekrar görmek isterim ama burada bu şekilde değil.
I'd like to see him again, but not here. Not like this.
Benim için bu şekilde yeterince zor, Mary, yemeklerine bir şey katmak çok para değil ama yemeklerin faydasını kaçırmak istemiyorum İçleri katkı maddeleri ve ıvır zıvırla dolu.
It's hard enough for me as it is, Mary, to put a meal together on not a lot of money I don't want it spoilt with all that. It's full of additives and crap.
İyi ama bu mümkün değil çünkü yokuşu ters bir şekilde geri vitesle çıktım.
That's impossible! I even reversed. You're pulling my leg.
"Ben Jadzia'yım, aday dostuyum" diyen ateşli konuşmandan sonra... Neden bu şekilde hissettiğini anlıyorum ama bu benimle ilgili değil.
After your impassioned, "l am Jadzia, fellow initiate" speech... I understand why you feel that way but this isn't about me.
Evlat, biliyorum iyiyim demek istedin, ama bu şekilde söylemek doğru değil.
Son, I know you meant well, but that wasn't the right thing to do.
- Olabilir ama burada, bu şekilde değil.
- That may be, but not here and not like this.
Bu doğru, ama düşündüğün şekilde bir simülasyon değil.
That's right, but it's not the simulation you think it is.
Ama onları bu şekilde daha iyi görmeye başladı. Değil mi hayatım?
But that only made the visions stronger, didn't it, dear?
İşler durulana ve bu cinayetler çözülene kadar kamu düzenini bir şekilde sağlayacağız. Ama bu yakın bir tarih değil.
Anyway, we'll maintain public order... until things cool down and these crimes are sorted out.
Bu yol nereye gidiyor? Doğal değil, ama Donald'ın sperm hareketliliği... bilinen şekilde çocuk sahibi olamayacağınız anlamına geliyor. Amuda kalksanız bile işe yaramaz.
It feels unnatural, but with Donald's motility you won't have a baby the usual way, even standing on your head.
Bu şekilde söylenmez ama, değil mi?
You can't say that, can you?
ama bu imkansız 78
ama bu imkânsız 18
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23
ama bu imkânsız 18
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23