Savaşa Çeviri İngilizce
6,248 parallel translation
Onların arkasında da, eğer gerekirse Moğol kadınları savaşa hazır.
And behind them, Mongol women ready to fight if needed.
16. yüzyılın ortalarında İtalya'da Reform karşıtı bir hareket başladı. Luther'in Katolik Kilisesine karşı açtığı savaşa bir tepki olarak.
And in the middle of the 16th century, we have something called the Counter-Reformation taking place in Italy, in response to the challenge of Luther, as he challenges the Catholic Church.
Applewhiteslarla bir savaşa girmiş bulunuyoruz.
We are at war with the Applewhites.
Artık Polonya ordusundasın. Anavatanımızın özgürlüğü için düşmanla gizli bir savaşa girdin.
I accept you into the ranks of the Polish Army, waging a war with the enemy for the liberation of our Fatherland.
Yeme işi bitti, hemen savaşa gidiyoruz.
You'll finish your soup later, it's better not to eat now.
Oğlum, onun görevi mutfak, biz savaşa gidiyoruz.
You, focus on your dishes. We'll do the shooting.
Sonra o flaş bombaları beni adeta savaşa geri götürdü.
And then those flash bangs... it kind of took me back to the war, you know? Down!
Bu savaşa kimin başladığını soruyorsun bana.
You ask me who began this war.
Oğlum Jingim, az önce savaşa katılmak için hazır olduklarını beyan etti.
My son, Jingim, just stated that they are ready to ride into battle.
Duyduğuma göre, senin açıklamandan dolayı çıkacak olan savaşa bizimle geleceksin.
You will be riding into battle with us, I hear... to give your accounts.
Savaşa hazırlanın!
Prepare for war!
Ordusu savaşa hazırlanıyor.
His army prepares for battle.
Çok kolayca savaşa girebilirdin.
You could easily have rushed into war.
Savaşa gitmeden önce, krallığın yaşadığımı ve iyi olduğumu bilmesi gerek.
The kingdom must know that I'm alive and well before we march into war.
Aptallar, galaksiyi savaşa mahkum ettiniz.
Fools! You have doomed the galaxy to war!
Yeme beni. Dükkan yüzünden savaşa gidiyorsun!
No, you're going to a war zone because of that store!
Biz savaşa gidiyoruz.
We are going to war.
Buradaki de savaşa çağrıyı duydu.
My guess is, the prime is on the move. This one heard the summons to battle.
Birazdan, okul otobüsü kar küremesi savaşa hazır.
Coming up, our school bus snowplow is ready for war.
Çocuklara söyle, savaşa hazırlıklı olsunlar.
Tell the boys, "Be ready for a fight."
Tennessee'deki beşinci komando taburundan ağır silahlı bir teğmen. Ordunun savaşa en hazır birliğidir.
He's a heavily-armed lieutenant in Tennessee's 5th Ranger Battalion, the most combat-ready unit in the United States Army.
20 yıl önce, baban iç savaşa son vermek için Şeyh Rashid ile aynı masaya oturdu.
20 years ago, your father tried to sit down with Sheik Rashid to end a civil war.
Helena tehdit altına girene kadar savaşa girmeyi reddeder.
Until the threat comes to Helena, she'll refuse to enter the war.
Bu insanlara ve bu savaşa her şeyimi verdim.
I've given everything to these people. And to this fight.
Bunun bir savaşa dönüşmesini istemiyorum.
I don't want this turning into a fight.
Özür dilerim ama neden kazanamayacağım bir savaşa gireyim ki?
I'm sorry, but why fight a battle you can't win?
Bu savaşa derhal bir son vermemiz gerekli.
We need to stop this war quickly.
kendisi arkada oturup adamlarını savaşa gönderir?
What kind of king makes his men fight at the front line while he sits behind them relaxing?
Şu beyaz kadını bulmak için savaşa hazırlanıyorlar.
They on the warpath looking for that white woman. She mine.
Bilinene göre, Tapınak Rahipleri 50 yıldan az bir süre içerisinde... savaşa son verdi. Bir çok klanı birleştirip onları devasa bir deniz ordusu ve dünyanın 3. büyük ülkesi haline getirdi :
An individual known as the Shrine Priestess ended the war uniting the many clans into a massive naval empire and the third biggest country in the world :
Alvey savaşa devam edecek mi?
Is Alvey gonna make it to the fight?
Sen savaşa gitmedin.
You didn't go to war.
Silas bir savaşa hazırlanıyormuş.
Silas was getting ready for war.
Yani Gabriel'i bir su parkında öldürüp, bu savaşa burada mı son vereceğim?
So I'm supposed to kill Gabriel and end this war at a water park?
Ve işaretleri okumayı başardığı zaman da kardeşlerimi nasıl yeneceğimi öğrenip bu savaşa tek seferde kökünden son vereceğim.
And when he's able to translate the markings, I will learn how to defeat my brothers, end the bloodshed once and for all.
- Vali ile savaşa girmek ayaklanmadır Bay Bohannon.
Going to war with the governor is insurrection, Mr. Bohannon.
Bir savaşa giriyoruz ve seni düşmanla dost gibi görmelerini istemiyorum.
- No-no-no. We're gonna go do battle, and I do not want to put you in the position to fraternize with the enemy.
Lento Nine'nin lazanyası için savaşa girmeden önce birkaç yere telefon edip durumu soruşturayım.
- My real estate agent fuck not. He says the boss of Jan's cottage here.
- Bates'e benziyor. Sonra konuşmaya başlamışlar ve ikisinin de Güney Afrika'daki savaşa katıldıkları ortaya çıkmış.
Then they started talking and it turned out they'd both served in the South African war.
- Savaşa girmek zorunda kalır mıyız?
Will we have to fight?
- Reçel kutularıyla mı? Savaşa hoş geldin evlat.
Welcome to the war, son.
İki cepheli bir savaşa yetecek adamımız olmadığını söylemiştin.
You said we don't have enough people to fight a two-front war.
Sadece Taliban değil, farklı gruplar da bu savaşa hazırlanıyor.
Different factions, not just the Taliban, already gearing up for that fight.
Bir savaşa katıldılar ama o savaşı başlatmadılar. Aynen.
They'd join a war but not start it.
Beraber savaşa gitmiş kanka gibiler. Aralarında yerim yok.
They are war buddies, and I don't fit.
Eger savasa gitmemis olsaydim, ya da Sibley'le evlenmemis olsaydin da.
And if I hadn't gone to war or you hadn't married Sibley.
Klanimizin sembolü. Savasa giderken atalarimizin onurunu yanimizda tasidigimizi hatirlayalim diye.
The crest of our clan, a reminder that we always carry the honor of our ancestors before we go to battle.
Onu hayatta savasa göndermem.
There's no way I'm sending him to war.
Peşinden savaşa gittim.
I follow you into war.
- Kimse senden bu savasa hakemlik etmeni istemedi.
- Come on, Marcus. - Hey, no one asked you to referee this fight, ése.
Yani demek istediğim, sanırım gerçekten arkadaş olsaydık evet, bu şavaşa son vermenin bir yolunu bulurduk.
I mean, I guess if we were true friends, then, yeah, we'd figure out a way to bury the hatchet. Yeah.
savaşacağım 16
savaşacağız 28
savaşalım 20
savaşçı 50
savaş 353
savaşçi prenses 68
savaşçı prenses 29
savaşın 42
savaşçılar 32
savaş ve barış 20
savaşacağız 28
savaşalım 20
savaşçı 50
savaş 353
savaşçi prenses 68
savaşçı prenses 29
savaşın 42
savaşçılar 32
savaş ve barış 20
savaşta 41
savaşlar 27
savaş var 18
savaş tanrısı 21
savaş başladı 22
savaş mı 39
savaş bitti 121
savaştan sonra 47
savaştayız 44
savaş sırasında 28
savaşlar 27
savaş var 18
savaş tanrısı 21
savaş başladı 22
savaş mı 39
savaş bitti 121
savaştan sonra 47
savaştayız 44
savaş sırasında 28