English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ T ] / Tabii ki biliyorsun

Tabii ki biliyorsun Çeviri İngilizce

163 parallel translation
Evet, tabii ki biliyorsun.
Yes, of course you do.
- Tabii ki biliyorsun.
- Sure you do, sure.
- Tabii ki biliyorsun.
- Sure, you know.
Müstahdem kurulu başkanı olduğunu tabii ki biliyorsun.
You know ofcourse he's the chairman of the establishment commity.
Tabii ki biliyorsun.
Sure you do.
Tabii ki biliyorsun.
Of course you do.
- Tabii ki biliyorsun evlât.
- Of course you do, son.
- Tabii ki biliyorsun.
- Of course you know.
Tabii ki biliyorsun, canım.
Well, of course you do, dear.
Tabii ki biliyorsun.
Yeah, you do.
- Tabii ki biliyorsun.
- Sure you do.
Tabii ki biliyorsun.
You know...
- Tabii ki biliyorsun.
Of course you do.
Tabii ki biliyorsun.
Of course you know what he looks like.
Tabii ki biliyorsun.
Sure, you do.
Tabii ki biliyorsun, Bob.
Sure you do, Bob.
- Evet, tabii ki biliyorsun.
- Yeah, sure you do.
Tabii ki biliyorsun.
OF COURSE YOU CAN.
Tabii ki biliyorsun. Kızlar, Carlo'ya şantaj yaptı.
The girls have a blackmail file on Carlo, but won't play ball.
Afedersin, tabii ki biliyorsun.
Sorry, of course you do.
Tabii ki biliyorsun.
Right. Of course you do.
Tabii ki biliyorsun, Doris'in bununla bir ilgisi yok.
Course you know that Doris had nothing to do with it.
- Tabii ki biliyorsun.
Oh, of course you know.
Tabii ki teferruatları biliyorsun, ama bu "bütün" ile ilgili!
Of course, you know about the details, but this relates to the whole!
Sen cevapları biliyorsun tabii ki.
You of course know all the answers.
Bunun yalan olduğunu biliyorsun. Tabii ki biliyorum.
Of course I do, and I told them so!
- Tabii ki, yolu biliyorsun.
- Of course. You know the way.
• Bildiğiniz gibi, ne hissettiğimizi biliyorsun, yani - • Evet. tabii ki, artık gidelim.
- Well, you know how all of us feel, so- - - Yes. Well, come along.
- Tabii ki biliyorsun.
- Of course you do.
Düşünüyorum da iki tane mimarımız var biliyorsun. Bitişik evlerde yaşamak ; iki muhasebeci, seni de sayarsak üç tabii ki Neville ve iki tane aktör var.
Y'know, I was only thinking the other day, we've got two architects living in the row ; two accountants — three, of course, counting yourself, Neville —
Biliyorsun, yılın bu zamanı, Pastırma yazı... Derler ki Beytüllahim Yıldızı'nı görebilirmişsin. Tabii dikkatlice bakarsan.
You know, about this time of year - Indian summer - gettin'there... they say you can see the Star of Bethlehem, if you look real good.
Tabii ki programım çok dolu ama... Sana olan hislerimi biliyorsun, Jonesy.
Well... of course my schedule's impossible, but, uh... you know how I feel about you, Jonesy.
- Tabii ki umursadılar ama gelişimimi de sürdürmeliyim, biliyorsun.
- Sure they care... but I'm supposed to develop into my own person, you know?
Tabiî ki'yi bile biliyorsun.
Even know'of course
Tabii ki. Senin için neler hissettiğimi biliyorsun.
You know how I feel about you.
Sordu ki "Harry nasıl biliyorsun?" "Havlamasından tabii aptal!" dedi
And we said "Harry, how can you tell?" He said "From the bark, you dummy!"
Tabii ki hayır. Bugünlerde mavi bulmanın zorluğunu biliyorsun David.
You know how hard it is to get blues these days, David.
Bastırılmış iletimi biliyorsun, tabii ki?
You know about the suppressed transmission, of course?
- Tabiî ki biliyorsun.
- I don't know.
Tabii ki, bunu biliyorsun, değil mi?
Of course, you know that, don't you?
Tabii ki benimle gelmek istersen biliyorsun, teklifim hala geçerli.
Unless you want to come with me. You know, that offer's still open.
Tabii ki de, beni neden seçtiklerini biliyorsun.
Of course, you know why they chose me.
Ve tabii ki sen biliyorsun.
But, of course, you do.
Tabii ki, yapmam, biliyorsun, önce sana sormadan yapmam.
Of course, I wouldn't, you know, do it without asking you first.
Ve tabii ki ne olduğunu biliyorsun Tamir etmedi.
And of course, you know what happens. He doesn't do it.
- Tabii ki öyleyim George, bunu biliyorsun.
Of course I am George you know that.
Tabii ki etkilenirsin. Adamın kaldırabildiğini biliyorsun.
- You know the man can plough.
Marnie, biliyorsun. Tabii ki seni özleyeceğiz.
Marnie, you know, we're sure gonna miss you.
Tabii ki, sen bunu benden daha iyi biliyorsun.
Of course, you remember this in a way that I cannot.
- Ne yapmaya çalıştığını biliyorsun. - Tabii ki biliyorum.
You know what she is trying to do.
Tabii ki hayır, hem sana bunu borçlu olduğumuzu biliyorsun.
- Of course not And we owe you that much.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]