English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ Z ] / Zamanı gelince

Zamanı gelince Çeviri İngilizce

1,405 parallel translation
Zamanı gelince, doğruyu söylersiniz.
When the time is right, you'II tell him the truth.
Bence bu, ot yetiştirme malzemeleri almaya başlamak için gereken parayı bulmam ve zamanı gelince Lucy'ye yüzük alabilmem için ve belki de evlenmem falan için iyi bir fırsat.
But I think this is a good opportunity for me to get some money to start buying some dope equipment and hopefully buy Lucy a rin g at some point and maybe get married or whatever.
Gitme zamanı gelince ışıldayacaktır.
In time to leave, she shies away.
Zamanı gelince onu göreceksin.
You will see her in time.
Zamanı gelince göreceksin.
I'll see you in time.
Zamanı gelince iki ayağım da doğru tarafta olacak.
When the times right, I'll bring them together on the right side.
Pekala, zamanı gelince olabilir.
- I like to be free. - OK. OK.
Zamanı gelince birini gönderirim.
I'll send someone out when it's time to stop.
Zamanı gelince onları ben yönlendiririm.
When the time is right.
Zamanı gelince olacağım.
Well, when the time is right, I will.
- Zamanı gelince söylerim.
- I'll tell you when it's time.
- Zamanı gelince düşünürüz.
Well, we'll just deal with that when the time comes.
Zamanı gelince onu da konuşacağız.
All in due time.
Belki ; fakat bu benim anlamsız hayatım, zamanı gelince de kendim karar veririm.
Maybe, but it's my screwed-up life and I'll decide when it's over.
Belki zamanı gelince, onunla tanışabilirim.
Perhaps I should meet her when the time is right.
Zamanı gelince görevini yerine getir.
When it does, do your duty.
- Zamanı gelince, birinin onunla anlaşması gerekiyor.
- Comes time, someone's gonna have to deal with him
Zamanı gelince gerekeni yaparız.
We'll have to deal with it when the time comes.
Avusturyalılar zamanı gelince müttefiklere gizli barış çağrıları bile gönderecekti.
In time, the Austrians would even send secret peace feelers to the Allies.
Birisinin yardımıyla sakladı ve zamanı gelince çıkarttı.
She needed help. Someone to keep it, release it
Zamanı gelince, eminim ki Sean sana elini uzatır.
When the time is right, I'm sure Sean will lend a hand.
Zamanı gelince karşılığını alacaksın.
Wait and you will be pleased, I promise.
Zamanı gelince, barikalardan batı çitlerine git.
When the time comes, get from the barracks to the west fence.
Süvari Birliği zamanı gelince peşlerine düşecek.
Fourth Cavalry will pursue in due course.
Ciddi olup işimi yapma zamanı gelince yaparım.
When it's time to get down and do my business, I'm going to.
Zamanı gelince bunu anlayacağından eminim.
I know you'll understand later.
Zamanı gelince anlatırım. O zaman bana hak verirsin.
Someday, when I tell you, you'll understand what I mean.
Zamanı gelince benden bir şey istemeyeceksiniz.
When that day comes, you will not ask me for anything.
Ama zamanı gelince böyle yapmayacağım... Ama babam hakkında açıkça konuşacağım.
But the time will come when I will not do so... but will speak to you plainly about the Father.
Zamanı gelince benim için isteyeceksiniz.
When that day comes, you will ask him in my name.
ve zamanı gelince ipi bırakmana izin vereceğim.
And I'll let you pull the rope when the time comes.
Bakın, zamanı gelince anlatacağım.
Look, I'll tell you what I can when I can.
Hayır, zamanı gelince destek kuvvet çağıracağım.
I will call for backup.
Ama zamanı gelince sana hemen söyleyeceğim, tamam mı?
I'll let you know, all right?
Zamanı gelince, Ron. Zamanı gelince.
In due time.
Gralik'le zamanı gelince ilgilenirim.
I'll deal with Gralik when the time comes.
- Zamanı gelince.
In good time.
Zamanı gelince ortaya çıkacak.
Well, he's gotta come out sometime.
Seninle bu konudan konuşmak istiyorum. Zamanı gelince.
Which I need to talk to you about, you know, at some point.
Zamanı gelince söylemek için saklıyorum.
I like to save it for when it counts.
Hep gitmem gerektiğini düşündüm bu zamana kadar, otobüse binme zamanı gelince, yapamadım.
This whole time I was thinking I was supposed to leave, and then when the time came to get on the bus, I couldn't do it.
Onunla her zaman alay edersin ama bu bayram dönemi gelince bir de yarım bardak şarap, alsana...
YOU ALWAYS MAKE FUN OF HIM, BUT SUDDENLY HOLIDAY SEASON PLUS GLASS AND A HALF OF WINE EQUALS
Babama gelince... ben hiçbir zaman ondan bir baba sevgisi görmedim.
As for my dad... I don't even know what a father's love means
Pekâlâ, mademki beni çok iyi tanıdığını söylüyorsun o zaman bakalım yüz yüze gelince beni tanıyabilecek misin?
Well... considering what you say... that you know me so well... I want to see if you even recognize me when we're face to face
Çocuklarım gelince, her zaman ofisimde bir şeyler bırakırlar.
My kid visits, always leaves something behind in my office.
Mesele Sonny'ye gelince, belki de onu çok uzun zaman önce vurabilirdim, ama burada da vurmayı isteyebileceğim çok kişi var.
And as far as Sonny was concerned, maybe I should've fired him a long time ago, but there's a bunch more I could've fired too.
Zaman gelince, bu senin seçimin olacak.
When the time comes... it'll be your choice.
Kova'ya gelince... artık içselleştirme zamanıdır... geçmişten ders alıp bunlarla geleceğe yürüme zamanı.
Aquarians... it's time for reflection... to learn the lessons of the past and apply them to the future.
Sevecen anne... zaman gelince, sakat çocuğunun İsa'ya koşabilmesini garanti et.
Gentle mother... when the time comes, make certain your crippled child can run to Jesus.
Akli durumuna gelince... Şimdiki zamanı fazla basit algılıyor.
His mental condition is completely under control and responsible
Ama size söyledim bunu bu yüzden yapacakları zaman gelince söylediğimi hatırlayacaksınız.
But I have told you this... so that when the time comes for them to do these things... you will remember what I told you.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]