English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ B ] / Başaramadık

Başaramadık Çeviri İspanyolca

460 parallel translation
Başaramadık, çünkü onun kuyularının nerede olduğunu bilmiyorduk.
Fracasamos porque no sabíamos dónde estaban sus pozos.
- Başaramadık.
- No lo hemos conseguido.
Başaramadık.
No pudimos llegar.
Dert değil bayan. Ailesinden kimseye ulaşmayı başaramadık.
No me extraña, nunca hemos podido descubrir a su familia.
Hangi tarafından bakarsan bak, tatlım başaramadık.
Míralo de este modo, querida, no lo conseguimos, eso es todo.
Yörüngeye döndüklerinde de iletişim kurmayı başaramadık.
La comunicación no se restableció.
Sanırım başaramadık.
Creo que no hay nada que hacer.
" Şu ana kadar Shogun ile temas kurmayı başaramadık.
De momento, he sido incapaz de establecer contacto con el Shogun.
İkimiz de bir şey başaramadık daha.
Ninguno de nosotros consiguió hacer nada especial.
Çok tuhaf. Hâlâ bir numaralı motor. Sanırım tamir etmeyi asla başaramadık.
ese motor número uno parece que nunca lograron arreglarlo.
Başaramadık biz, her şeyi berbat ettik.
Hemos fracasado. Lo hemos estropeado.
Gemimiz bu ıssız adada karaya oturdu. Yardım aramaya çıkmıştım ama başaramadık ve herkes öldü.
Estas personas naufragaron en una isla desierta... salí en este barco para intentar encontrar ayuda... pero no lo logré, y he muerto en alta mar...
Pek bir şey başaramadık ama yine de geldiğin için sağol.
No logramos gran cosa, pero gracias por venir, George.
Hiçbirimiz onunla bir görüşme yapmayı başaramadık.
Ni uno solo de nosotros logró entrevistarla.
- Girmeyi başaramadık efendim.
No hemos podido entrar, señor.
Görünüşe göre şehirde düzeni sağlamayı başaramadık.
No hemos mantenido el orden en la ciudad.
.. bazı nedenlerden dolayı, başaramadık.
Al contrario la mayoría de ellos no se ponen hostiles por alguna razón
- Başaramadık mı? - Hayır.
- ¿ Hemos fracasado?
Yapay gezegenle temas kurmayı başaramadık.
No hemos podido comunicarnos con el planetoide.
Başaramadık.
- No lo estamos logrando.
Başaramadık, hepsi bu işte.
No lo logramos, eso es todo.
Bu kadar yaklaştık ama başaramadık.
Estar tan cerca y no conseguirlo.
Bu kez başaramadık, değil mi?
sólo que no Io logramos.
Ama yüzünde derin bir kesik var. Kapatmayı başaramadık ne yazık ki.
Tiene un corte un tanto profundo en la cara que fue difícil de cubrir.
Telsiz bağlantısı kurmak istedik, ama uzay aracı ile bağlantı kurmayı başaramadık.
Intentamos establecer contrato, contacto por radio con la nave y no tuvimos éxito.
Ama başaramadık!
¡ Nada que hacer!
Gezegeni bulmayı bile başaramadık.
Tampoco pudimos encontrar ese planeta.
Ama başaramadık. Başaramadık.
Simplemente no lo hemos conseguido.
Bir kez riske girdik ama başaramadık.
Tomamos un "chance". No funcionó.
Bunu başaramadık.
Y hasta ahora no lo logramos.
Başaramadık.
Hemos fracasado.
Denedik ama başaramadık.
Lo intentamos y fracasamos.
EVA'ya pilot olduğumdan beri hiçbir şey başaramadım! Artık yeter!
¡ Todo sale mal cuando piloteo el EVA!
Sergilediğiniz boşboğazlık, akıl yoksulluğu vermem istenen dersi çoğunuza öğretmeyi başaramadığımı gösterdi.
Las lenguas ociosas, la mezquindad que habéis demostrado, demuestran mi fracaso en enseñaros la lección que se me encomendó.
" En iyisini yap, evlâtçık. Ben başaramadım, ama sen başarabilirsin, delikanlı.
Sácale todo el jugo, muchacho.
Fort Belvoir yakınlarından gelen mühendisler robotu kımıldatmayı başaramadılar. Ayrıca metalurji uzmanları penetre edilemez bir gövdesi olduğunu keşfettiler..
Los ingenieros han tratado de moverlo sin éxito, y los expertos metalúrgicos no han podido con su cuerpo inexpugnable.
Diyelim başaramadım, kızkardeşim, pazarlık gücümüz güçlenir.
Por favor, no hagas el papel de hermana, sólo nos une la ambición.
Kimse çölün bu kısmında yağmur yağdırmayı başaramadı.
Insuficientes para causar lluvia.
Peder Coleman bile bu kadar kısa sürede sizin başardığınız kadarını başaramadı.
Ni Coleman consiguió tanto como Vd. En el tiempo que lleva aquí.
Ne yazık ki Roger da başaramadı.
Me temo que Roger tampoco lo consiguió.
Yaşlı kadın da uğraştı ancak o da başaramadı. Onu bir türlü kıramadılar.
Después un ratoncito, que corría, lo tocó con la cola y el huevo se cayó y se rompió.
Hayır daha başaramadık.
Estamos en París.
- Başaramadık.
estamos condenados.
Fung, iki kılıcı olduğu halde beni yenmeği başaramadı ama sen tek kolun olduğu halde başardın... sen.. sen...?
Fung manejo espadas gemelas con ambas manos ¡ Pero tú podrías manejar tres con un solo brazo!
Wang, başaramadık.
Wang, hemos fallado.
Onu gerçekten sevmişti. Sürpriz bir şekilde Berlin'e gelmişti. Geldiğinde, Hitler kızgın görünmeye çalıştı ancak başaramadı.
Ella lo amaba de verdad y ella vino sorprendentemente a Berlín y cuando ella llegó, Hitler intentó al parecer enojado pero no tuvo éxito.
Başaramadık.
No lo apagamos.
Bana göre, içinde bulunduğunuz zor durumdan çıkmak için, bazı belgeleri ona imzalatmaya geldiniz buraya, ama başaramadınız. Sonra da Hathor Tapınağı'nın çatısında dolaşırken bir heykelin başını yerinden oynattınız ve o da hedefinin çok yakınına düştü. - Bu çılgınlık!
Creo que usted vino para encontrar la manera de que Madame Doyle firmase ciertos documentos y salir así del lio en que se encontraba, también creo que mientras paseaba por el techo el templo de Hathor, hizo que la cabeza de una estatua cayese muy cerca de su objetivo...
O ılık Eylül gününde, kimse kurtulmayı başaramadı.
En ese dia de calor en septiembre, no hubieron sobrevivientes.
2 üzeri 260.199'da birdir der. Bu inanılmaz bir şekilde, Arthur'un Islington'da, güzel yemekler yediği, güzel içkiler içtiği, iyi arkadaşlar edindiği, ve beraber çıkmayı başaramadığı güzel bir kızla tanıştığı bir partinin ev sahibinin telefon numarasıdır,
son de 2 elevado a 260199 contra 1 Que por una meticulosa casualidad era también el número de teléfono de un piso de Islington al que Arthur fue una vez a una muy buena fiesta, en la que comio una muy buena comida,
Bütün evrenin kaderi bize bağlı! Başaramadık, Chip.
¡ No podemos permitir que muera Prime!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]