English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ B ] / Başaramadım

Başaramadım Çeviri İspanyolca

1,207 parallel translation
Onlarla Atina'dan temas kurmayı başaramadım.
No he podido hablar con ellos.
Bu duygudan kurtulmaya, onu içimden söküp atmaya çalıştım, ama başaramadım.
Quería librarme de esa sensación, pero no podía.
Gizlemeye çalıştım ama başaramadım.
Intento ocultarlo pero no logro hacerlo.
Başaramadım Schrodinger.
Soy un fracaso, Schrodinger.
Bir bakıma, bütün romantizmimi bir geceye sığdırdım.. .. ve bir daha böyle hissetmeyi başaramadım.
De cierta forma, le di todo mi romanticismo a esa noche y nunca más pude sentir todo esto.
İki yıldır deniyorum, hâlâ başaramadım.
Lo he intentado durante dos años y todavía no puedo hacerlo.
Annem dışında kimseyi okumayı başaramadım.
Nunca he sido capaz de leer a nadie excepto a mi madre.
Bu çok basit bir şeydi ve ben bunu başaramadım.
Era algo tan simple y no pude hacerlo.
Başaramadım.
Fue... y así fue, perdí.
Onu durdurmaya çalıştım. başaramadım.
Quise detenerlo pero no pude.
Bu kadar uzakta bile bir çıyandan başka bir şey bulmayı başaramadım.
Lo único que he cazado ha sido este ciempiés.
- Başaramadım.
- Traté. No la pude abrir.
Başaramadım. Böylece kanunları denedim.
Termine por dejarlo y me meti de abogado pero no funciono.
Ben de virtüöz olmayı başaramadım.
Bueno, yo tampoco logré ser una virtuosa.
Başaramadım.
Pues no funciona.
Asla bu lanet şeyi çalıştırmayı başaramadım.
Nunca logré que esta maldita cosa funcionara.
- Ben başaramadım. - Senin bir temsilcin var.
- Tenes un agente y conexiones.
Benden beklenenleri başaramadım.
No estoy a la altura. Vámonos.
Haber göndermeye çalıştım ama başaramadım.
Intenté enviarle un mensaje, pero no pude contactar con usted.
- Denedim, ama başaramadım.
- Yo trate, pero temo que fallé.
Çünkü ben başaramadım.
Viene porque yo fracasé.
Huzurlu ve sakin bir yaşam istedim, ailem yanımda olsun istedim ama bunu bile başaramadım.
Yo quería paz y tranquilidad tanto... quería a mi familia alrededor, pero nunca conseguí eso.
... yaşamımı başaramadım.
-... no pueden tener una vida exitosa.
Bütün bunlardan sonra Shinji'nin annesi olmayı başaramadım.
No fui capaz de ser una madre para Shinji al fin y al cabo.
Detaylarını çözmeyi daha başaramadım ama zayıf ve hasta bir vampiri tekrar sağlıklı yapmayı amaçlıyor sanırım.
No he podido descifrar los detalles exactos, pero yo creo que su propósito es devolver la salud a un vampiro que está débil y enfermo.
Başaramadım!
No lo hice.
Aslına bakarsan, kimseyi öldürmeyi başaramadım.
En realidad, nunca logré matar a nadie.
Tauvid'i tespit etme konusunda ben de pek bir şey başaramadım.
Tampoco he tenido suerte con Tauvid.
Tedbiri elden bırakmayı hiç başaramadım.
Nunca había sido capaz de bajar la guardia.
Bulmayı başaramadım efendim.
No llegué a averiguarlo, señor.
Seni reddetmeyi hiç başaramadım.
Nunca he podido negarle nada.
Başaramadım, Anne.
No lo logré, mamá.
Ama onu istediği standartta yaşamayı pek başaramadım.
Pero nunca conseguí estar al nivel que él alcanzó.
- Denedim, denedim - Başaramadım, başaramadım.
Traté... traté..., Fallé.. fallé...
Onu durdurmaya çalıştım ama başaramadım. Ben de kaçtım.
Traté de detenerlo, pero no pude y huí.
Ama başaramadım.
Pero fallé.
- Ve başaramadım.
- Y le he fallado.
Bir ayağım çukurda ve hiçbir şey başaramadım.
Estoy a mitad de camino para mi tumba y no he logrado nada.
- Başaramadın. - Başaramadım mı?
- Has fallado.
Sizi korumayı başaramadım!
Le he fallado, no he sido capaz de protegerla!
Bunu asla başaramadım.
Pero siempre volvía.
Aslında, bazı istenmeyen durumlar oluştu ve korkarım, o başaramadı.
Ha habido complicaciones y temo que no lo haya conseguido.
Başaramadığımızı söyleme.
No me digas que no se puede.
Başaramadığım için üzgünüm.
Siento que fallara.
İddialar yeterince açık ve davacılar... kötü yönetim ve kötüye kullanımı kanıtlamayı başaramadılar.
Los argumentos están claros y la parte demandante no ha demostrado... ni abuso de la propiedad ni mala gestión de los bienes.
- Başaramadığımı nereden çıkardın?
No abandoné, Dale.
Bu benim seninle asla başaramadığım bir şeydi.
Yo nunca pude hacerlo contigo.
Sanırım başaramadı
Creo que no se salvo. Cierto.
Ama Georgia başaramadı. - Georgia kurtulamadı mı?
¿ Georgia no sobrevivía?
başaramadığımızı duyunca hiç de mutlu olmayacak.
No le gustará mucho saber que hemos fallado.
SG-1'i kurtarmayı başaramadık, bir de düşman kazanmayalım.
No lograríamos sacar al SG-1 y sólo ganaríamos un enemigo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]