Inan Çeviri İspanyolca
92,672 parallel translation
Bana inanıyorsun, değil mi?
¿ Me crees, no?
Buna inanıyor olamazsın.
Oh, eso no te lo crees ni tú.
Bir yıldız olduğunda yaşadığın zirve durumları inanılmazdır.
Bueno, las emociones que experimentas siendo una estrella, son increíbles.
Hem Miriam'ın bir aşığı olması inanılır bir şey mi?
¿ De verdad resulta creíble que Miriam tenga un solo pretendiente?
Onun güneyli bir kadın olduğuna kim inanır?
- No sería una sureña creíble.
Ama entrikalarından istifade ettim, ve şu an öldüğüme inanıyorlar. Ki en iyisi de bu.
Pero saqué ventaja de su complot y ahora creen que estoy muerto... que es lo mejor.
ama işte buradasın, ve ailenden hiç yardım almadan, inanılmaz yetenekli bir casussun.
Pero aquí estás... y sin ayuda de tus padres... un agente increíblemente dotado.
Hepimizin bu dünyaya bir amaç uğruna geldiğimize inanıyorum, ve senin amacın da, Tom, kendi ailen içinde gizli göreve girmen, annenin ne planladıklarını öğrenmen, ve onu durdurman.
Creo que todos fuimos puestos en la tierra con un propósito. Y creo que tu propósito, Tom, es estar de encubierto dentro de tu propia familia, averiguar que planeó tu madre, y detenerla.
Ama bu Scottie Hargrave'in o uykudaki ajanlardan olduğuna inanıyorum.
Pero creo que Scottie Hargrave es un agente durmiente.
O program, sahte ikizler, kasaba, orayı yönetenler... 30 yıl önce anneni öldürdüklerine inanıyorum.
Ese programa, los dobles, la ciudad, la gente que la dirigía... Creo que hace 30 años, ellos asesinaron a tu madre.
Gerçekten kocamı öldürmeye çalıştığıma inanıyor musunuz?
que soy capaz de intentar asesinar a mi marido?
Ben inanıyorum.
Yo sí.
Onlar doğru şeyi yaptıklarına inanıyorlar. Ama alakası yok.
Creen que están haciendo lo correcto.
Ben komploya inanıyorum.
Creo en las conspiraciones.
Onun hakkında söylediklerine inanıyor musun?
¿ Crees lo que dice sobre ella?
Bak, bana inanmanın neden zor olduğunu anlıyorum, fakat ikimiz de Howard'ın seni bana gönderipte, bunca yıldan sonra, hala sağ olmana rağmen, oğlum olduğunu söylemene izin vermeyerek inanılmaz derecede acımasız bir şey yaptığını biliyoruz.
Entiendo que es difícil para ti creerme, pero los dos sabemos que Howard hizo algo increíblemente cruel cuando te envió a mí y no te permitió que me dijeras que eras mi hijo, que después de esos años, estabas vivo.
Amerika'ya inanıyorum.
Creo en EE. UU.
Ve inanın bana olanları anlatınca... ülkenin de bu kadar süre bekleyemeyeceğini göreceksiniz.
Y creedme cuando os digo... que el país no puede esperar tanto tiempo.
O sana inanıyor, Archie.
Ella cree en ti, Archie.
O inanılmaz.
Es increíble.
Dakota, inanılmazdı.
Dakota, fue increíble.
Sana inanıyorum Dakota.
Te creo, Dakota.
- Sana inanıyorum Wade.
Te creo, Wade.
Söylediklerine inanıyor muyum bilmiyorum.
Ni siquiera sé si me creo nada de esto.
Hayır, tahmin ettiğinden de kötü, inan.
No, no, es peor de lo que imaginas, créeme. A veces se enfada muchísimo y es como...
Ben ona inanıyorum.
Tengo fe en él.
Kadere inanır mısın?
¿ Crees en el destino?
- Kadere inanır mısın?
- ¿ Crees en el destino?
Görünüşe göre kadere inanıyorsun.
Suena como usted cree en el destino después de todo.
♪ Kaderin bizi buraya getirdiğine inanıyorum. ♪
? Creo que el destino nos ha traído hasta aquí?
Dr. Frost Köprüyü geçecek kadar güçlü olduğuna inanıyor.
Dr. Frost cree que es lo suficientemente potente como para cruzar el puente.
Frost, onun Hollow Sky'a yeni bir hava katacağına inanıyor.
Heladas cree que va a ayudar a traer el cielo Hollow en una nueva estratosfera.
Bu insanların, cidden oğlumla ilgilendiklerine inanıyor musun?
¿ Y de verdad crees que esta gente está interesada en mi hijo?
Ama inanıyoruz ki... uzanıp... biz alıp... sınıra götüren... soruyu biliyoruz.
Pero creemos... conocemos la pregunta... que alcanza... y nos agarra y nos lleva... a la frontera.
Eğer bana bunun senin değil karının hatası olduğunu söylersen sana inanırım.
Te creeré si me dices que eso fue un error de tu esposa y no tuyo.
- İstediğine inan.
- Cree lo que quieras.
Belki de kanıtların tamamı dikkate alındığında, Michael Farmer'ın suçlu olduğuna inanıyor.
Quizás en la evaluación de las pruebas, cree que Michael Farmer es culpable.
Bunun Michael Farmer olamayacağına mı inanıyorsun?
¿ Cree que no puede ser de Michael Farmer?
Ama inanın bana, bunda bir damla bile gerçeklik payı yok.
Pero créanme, no hay ni una pizca de verdad en eso.
İnan bana, insanın kusası geliyor.
Es tan importante que dan ganas de vomitar.
İnanılmaz, aslında, küçük bir kısmını duydum.
El trocito que escuché es increíble, de hecho.
İnanın bana, aradım.
Créame, he buscado.
İnan bana Betty'nin isteyeceği son şey ikimizin beraber onu araması.
Créeme. Lo último que Betty quiere es que vayamos a buscarla juntos.
İnanılmaz bir hoca.
Un mentor increíble.
İnanılmaz bir şeysin, Archie.
Eres increíble, Archie.
İnan bana, ben herkesin hatasıyım.
Créeme, soy el error de todos.
- Bana dediğine göre ve ona inanıyorum.
Basado en que él me lo dijo y yo le creo.
- İnanıyor musunuz bana?
¿ Me crees?
İnan bana, oradaki heriflerin çoğundan daha akıllısın.
Créeme, eres más inteligente que un montón de estos chiflados por aquí.
İnanın, bela istemiyorum.
Créanme, no quiero problemas.
İnan bana, bilmiyorum.
Créeme, no me lo he perdido.
inanılmaz 1325
inanamıyorum 1323
inanıyorum 283
inanırım 48
inanmıyorum 653
inanın 122
inanmıyorsun 30
inanılmazsın 87
inanmam 64
inanamadım 34
inanamıyorum 1323
inanıyorum 283
inanırım 48
inanmıyorum 653
inanın 122
inanmıyorsun 30
inanılmazsın 87
inanmam 64
inanamadım 34
inanmayacaksın 31
inanma 22
inanılmazdı 150
inanılmazdın 22
inanmalısın 26
inanç 64
inan bana 1447
inanamazsın 17
inanın bana 383
inanıyorum ki 68
inanma 22
inanılmazdı 150
inanılmazdın 22
inanmalısın 26
inanç 64
inan bana 1447
inanamazsın 17
inanın bana 383
inanıyorum ki 68