English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ K ] / Kendisini

Kendisini Çeviri İspanyolca

10,494 parallel translation
Eşinin, kendisini seninle aldattığından şüphelenen bir adam.
Un hombre que sospechaba que su esposa lo engañaba contigo.
"Duruşma altında yargıcın kendisini yargılamasını sağlar."
Mantiene al mismo juez bajo juicio.
- İyi tanıttı kendisini.
Estoy bien informado. ¿ Disculpa?
Bir çoğu kaderimizi korumaktan döndüğünde ancak kendisini kaderi sorgularken buldu.
Muchos han regresado de defender nuestro destino, para cuestionarse lo que hicieron.
Kendisini Dünya'nın yöneticisi Karellen olarak tanıtıyor.
Se llama a sí mismo el supervisor de la Tierra, Karellen.
Eğer cesedi saklamak için bu kadar uğraştıysa aralarındaki bağın kendisini ele vereceğini biliyordur.
Si se molestó tanto en ocultar el cadáver, sabe que pueden relacionarlo con él.
Elbette Führer'im. Haklı. Lütfen sekreterliğini yapıp kendisini dış dünyayla iletişime geçirin.
y lo conecta con el mundo.
# Görmüş kendisini
Han previsto
Belki kendisini tanıyorsundur.
Quizás lo conozcas.
Belki kendisini bir yerlerden hatırlarsınız.
¿ Quizá recuerda haberla visto en algún sitio?
Kendisini aptalca ve isyankarca bir şey yaptığında tehlikeye atıyor.
Y se está colocando a sí misma en peligro. cada vez que hace algo estúpido y rebelde.
"Kendisini aşağılamak, belden aşağı vurmak ve itibarsızlaştırmak haricinde Kuzgun Kral'dan bahsedilmemiştir."
No hay mención alguna al Rey Cuervo, salvo para insultarlo y darle golpes bajos, para excluirlo de lo que hacemos.
Papa hazretleri, ittifak ve destekleyen kim varsa gidip kendisini becerebilir.
Su Santidad, la Cruzada y todos los que lo apoyan... puede ir a la mierda a sí mismos!
Eşinizi vuran adamın başta kendisini buraya getirdiğini, ama bir sebepten fikrini değiştirdiğini düşünüyoruz.
Creemos que el hombre que disparó a su esposa inicialmente la traía aquí para recibir tratamiento pero algo hizo que cambiase de opinión.
Kendisini az önce gördüm.
Le he visto.
- Çünkü en son işerken kendisini görmüştüm.
Porque sé que lo tenía conmigo en el orinal.
Arayıp teknesini istediğinde kendisini zorunlu hissettiğini de.
También nos dijo que cuando usted le llamó para pedirle prestado su barco, se sintió obligado.
Kendisini jüriye sokabilmek için onlara duymak istediklerini söyledi.
Les dijo lo que querían oír para meterse en el jurado.
Kendisini ortaya atabilmesi için onu iyice sinirlendirmen gerekiyor.
No, solo tendrás que hacerlo enojar lo suficiente para que se muestre.
- Interpol kendisini Berlin'de görmüş.
La Interpol capturó su rastro en Berlín.
Genç Machiavelli kendisini Haçlı Seferi'mize katılmasına ikna etti.
El joven Maquiavelo lo ha convencido de que se nos una en nuestra Cruzada.
Kendisini serbest bırakmazsanız cezasını siz çekersiz!
¡ Si no lo liberáis, seréis vosotros los que recibiréis el castigo!
Silah arkadaşlarına yük olmak kendisini taşımak zorunda bırakmak yerine bu adam ağzına bir kurşun sıkmıştı.
Pero antes de ser una carga para sus camaradas... antes de hacer que cargaran con él... el tipo decidió meterse un tiro en la boca.
Sokaktaki her geri zekâlı kendisini artık CSI sanıyor.
Ahora todos los imbéciles se creen que son forenses.
Şeyi ararken işe yarardı bu kız diyelim sadece, kendisini yani.
Digamos que esta nos habría venido bien cuando la estábamos buscando.
Seattle'lı Nirvana birden kendisini Nevermind, albümü ile Billboard pop albümü listesinde zirveye çıktı.
Nirvana, de Seattle, se encuentra a la cabeza de los rankings con Nevermind
Kendi başına yakalamak istedi ve son hamlesini de şüpheli kendisini hedef alınca yaptı.
Quería pillar a este tipo solo y su último movimiento fue convertirse en blanco para el sudes.
Kendisini binanın kuzey tarafındaki giyinme odasına kapatmış.
Se ha escondido en el vestidor en el lado norte del edificio.
Benim için tebrik et kendisini.
Felicítala de mi parte.
Hayali bir akıl hastalığı. Hasta kendisini ölmüş ve yok olmuş zannediyor.
Es una enfermedad mental delirante donde el paciente cree que está muerto y descomponiéndose.
Ertesi gün Brian Elder kendisini bir kanalda boğdu.
Al día siguiente, Brian Elder se suicida tirándose al canal.
Ben Brian Elder'in kendisini öldürdüğünü düşünmedim.
Yo no creía que Brian Elder se hubiera suicidado.
- Kastettiğim, bütün hayatı boyunca olmaya çalıştığı eşkıya gibi büyük bir tantana ile direnip ölmek yerine Boyd'un kendisini tutuklamamıza izin vereceğine gerçekten inanıyor musun?
A lo que me refiero es si de verdad crees que Boyd va a dejarnos atraparle sin darnos guerra como el forajido que lleva toda la vida tratando de ser.
Kendisini toparlaması gereken ben değilim.
No soy yo la que quiere que estemos juntos.
Kendisini feda ederek çoktan yaptı. Ezra.
Ya lo hizo cuando se sacrificó.
Kendisini öldürmüş.
Se ha suicidado.
Takdir edilmediği halde, kendisini feda etti.
Se sacrificó, incluso cuando era poco valorado.
Bay Tracey'in elindeki yaralar kendisini vurmasıyla uyumlu.
- El residuo en la mano del Sr. Tracey Es consistente con un auto infligido heridas
Bence Lowell'in kendisini öldürdüğünü söylemeliyiz.
Creo que hay que decir Lowell quien se suicidó
- Blooming Groove'a yatıracak kendisini.
Admitió en Blooming Grove
- Ne zaman yatırıyor kendisini?
¿ Cuándo va a ser hospitalizado?
Bunun için kimsenin kendisini suçlamasını istemem.
No quiero que nadie aquí se culpe a sí mismo por esto.
Ben Dr. Phil değilim, ama oğlumun kendisini öldürmesini istemem. Bu yüzden aklınız başınızda olsun.
No soy el Dr. Phil, pero no quiero que mi hijo se suicide, así que, ¡ estad a lo vuestro!
Kendisini aldatıp aldatmadığını görmek istemişti.
Quería ver si lo estaba engañando.
Evet... hükümdarınız kendisini İsa'nın kardeşi filan sanıyordu, değil mi?
Sí, su líder creyó que era un hermano de Jesucristo, o algo así.
Büyük ihtimalle kendisini rüzgardan koruyor, sigarasını yakmaya çalışıyordu.
Probablemente estaba protegiéndose del viento tratando de encender un cigarrillo.
Babam öldükten sonra kendisini toparlayamadı.
Cuando mi padre murió, nunca se recuperó.
Kendisini ciddi suçlamalarla itham etmemizi sağlayacak delilleri elde edebilmemiz için kilit bir konumdasınız.
Está en una posición única para obtener el tipo de pruebas que necesitamos para presentar cargos serios contra él.
Kendisini güzelce ağırlayalım.
Asegurémonos de que se siente bien recibida.
Lis, babamın kendisini nasıl 10 yaşında sandığını biliyor musun?
Lisa, sabes cómo papá creyó que era un niño de 10 años?
Kendisini Kardinal'in gönderdiğini söylüyor.
Quiere verlo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]