Onu bulacaklar Çeviri İspanyolca
167 parallel translation
Onu bulacaklar mı acaba?
Me pregunto si le encontrarán.
Sence onu bulacaklar mı?
¿ Cree que lo encontrarán?
- Koridoru geçemezsiniz. - Onu bulacaklar.
Intento pensar antes de que vuelvan.
Evet, onu bulacaklarını sanıyorlar.
- Sí que van a averiguar mucho.
- Onu bulacaklar.
Se lo devolverán.
Oh, geleceğini biliyorum. Gelecek, biliyorum! Onu bulacaklar!
- Sé que vendrán y Ie encontrarán.
Onu bulacaklar.
Le encontrarán.
Yarın onu bulacaklar.
Ya lo encontrarán por la mañana.
Riccione... Onu bulacaklar.
- A Riccione, ya lo encontrarán.
Onu bulacaklar.
Ellos la encontrarán.
Miriam, yakında onu bulacaklar. Soru sormaya başlayacaklar. Onlara yalan söyleyebileceğimi sanmıyorum.
Miriam, muy pronto lo encontrarán... y harán preguntas... y no creo que pueda mentirles.
Ama korkarım onu bulacaklar.
No, me temo que Io encontrarían.
Onu bulacaklar.
Ellos lo van a encontrar.
- Onu bulacaklarına söz veriyorum.
- Lo haremos, se lo prometo.
Onu bulacaklar!
¡ La encontrarán!
Onu bulacaklarına dair içimde en ufak bir umut bile yok.
Ésa es una clara señal de que no creen poder recuperarlo.
Bir grup ebeveyn Freddy'nin ortaya çıkmasını bekleyecek gibi görünmüyor. Onu bulacaklar.
Den por seguro que hay unos padres que no van a esperar que Freddy se deje ver.
Onu bulacaklar ve en mükemmel savaş aracının dahi bize zarar veremeyeceğini görecekler.
Ellos lo encontrarán... y verán que incluso su más perfecta herramienta de guerra... no puede derrotarnos.
Onu bulacaklar.
Lo encontrarán.
- üzülme. Onu bulacaklar.
- tranquilo, no está perdido.
Üssü parçalarına ayırıp birleştirmek zorunda kalsalar da onu bulacaklar.
Si tienen que desmontar cada pieza y volver a colocarla, lo harán.
- Onu bulacaklar
- Le encontrarán.
Endişelenme onu bulacaklar
Tranquilo, cariño, le encontrarán.
Arıyorlar. Onu bulacaklar.
Están en ello, le están buscando.
Nöbetçiler onu bulacakları yeri biliyordu.
Sus guardias sabían dónde encontrarlo.
- Henüz yok. Ama onu bulacaklar.
Nada todavía, pero lo encontrarán.
Ama askerlerim peşinde, yakında onu bulacaklar ve...
Pero mis scouts estan tras su pista y es solo cuestion de tiempo- -
Onu bulacaklar mı?
¿ La encontrarán?
Onu bulacaklar.
Lo van a encontrar.
- Wes ve Gunn onu bulacaklar.
- Wes y Gunn lo encontraran.
- Onu bulacaklar.
- Lo encontrarán.
O, karısıyla kızının nasıl olduğunu sordu, ben de... ben de iyiler dedim uyumaya hazırlandıklarını ve bunun uzun sürmeyeceğini sabaha kadar onu bulacaklarını da söyledim.
Preguntó cómo estaban su esposa y su hija y le dije que estaban bien... que se preparaban para dormir, y que no faltaba mucho... para el amanecer, cuando lo encontrarían.
Onu bulacaklar ve bizi öldürmeye gelecekler.
Le encontrarán y entrarán a tiro limpio.
Birgün onu bulacaklar.
Algún día lo encontraran.
Cesedi bulacaklarını ve polise onu benim öldürdüğümü anlatacaklarını söylediler.
Dijeron que si no, me acusarían de asesinato.
Ama beşinci mevsim aşk mevsimiydi ve yalnız bilge ve şanslı kişiler onu nerede bulacaklarını bilirdi.
Pero había una quinta estación de amor y sólo los sabios o afortunados sabían dónde encontrarla.
Onu nerede bulacaklarını biliyorlardı ve içeri girmek için senin ismini kullandılar.
Sabían dónde encontrarlo y utilizaron su nombre para entrar.
Onu ölü bulacaklar.
Pronto la encontrarán muerta.
Çocuklar onu yarın bulacaklar.
Los niños lo encontrarán mañana.
Onu nasıI bulacaklar söyleyeyim.
Les diré cómo lo van a encontrar.
Böyle devam ederse, bir sabah onu tavana asılmış bulacaklar.
Si sigue así, una mañana de estas va a despertar ahorcado.
Bulacaklar onu.
Ya la encontrarán...
çocuklar dedelerine ihtiyaç duyduklarında onu nerede bulacaklarını biliyorlardı, işte orada, mutfak masasında.
Cuando los niños necesitaban a su abuelo, sabían dónde encontrarlo, sentado a la mesa de la cocina.
O sadece çalıyor, yakında onu da hurdalıkta bulacaklar.
Si sigue robando, él terminará allí mismo.
Treni nasıl bulacaklarını söyletene kadar sorguya çekecekler onu!
¡ Le torturarán y dirá dónde estamos! ¡ Moriremos todos!
Onu buldukları gibi bizi de bulacaklar. O zamana kadar yapabileceğimizi yapalım.
Nos encontrarán como a ella, debemos conseguir lo que podamos.
Düşman gemisi geri dönmeyince onu aramaya geleceklerdir ve bizi bulacaklar.
Cuando el enemigo no se comunique, irán por él y también por nosotros.
Onu nerede bulacaklarını bir tek benim bildiğimi biliyorlar.
Ellos saben que sólo yo sé dónde encontrarle.
Onu bir barda içerken bulacaklar.
Probablemente esté en un bar, emborrachándose.
Ama onu nerede bulacaklarını nasıl tahmin ettiler?
¿ Cómo supieron dónde encontrarla?
Onu, başında bir kurşunla ve... uzaktan kumandayla bulacaklar.
La encontrarán con un hoyo en la cabeza y un detonador en la mano.
onu bul 30
onu buldular 16
onu bana ver 330
onu buraya getir 82
onu ben buldum 23
onu bana getir 26
onu buldum 214
onu bilmiyorum 36
onu biliyorum 95
onu buldun mu 57
onu buldular 16
onu bana ver 330
onu buraya getir 82
onu ben buldum 23
onu bana getir 26
onu buldum 214
onu bilmiyorum 36
onu biliyorum 95
onu buldun mu 57