English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ S ] / Sen de biliyorsun ki

Sen de biliyorsun ki Çeviri İspanyolca

615 parallel translation
Sen de biliyorsun ki senin görevin dikkatini işine vermek.
Sabes que tu deber es hacer tu trabajo.
Bak, Marie, sen de biliyorsun ki böyle bir şey yok.
Marie, sabes que no es así.
Sen de biliyorsun ki Costillo eski kafalı son çete lideriydi.
Costillo era el último de los gángsters chapados a la antigua.
Sen de biliyorsun ki, bir gammaz olduğunu düşünüyoruz.
Debe haber sido un informante. Lo sabes.
Sen de biliyorsun ki...
Sabes...
Sen de biliyorsun ki, O güçsüz bir gemi ve öksüz... ama senin hizmetkarın olmayı arzu ediyor.
Es un velero débil y una pobre, como Tú sabes. Pero quiere ser tu criada.
Sen de biliyorsun ki, altın sadece Sarı Dağ'da çıkıyor.
El único oro que hay está en Yellow Mountain.
Sen de biliyorsun ki Sammy genç Sue harikulade bir kadın.
Tú sabes, Sammy... que Sue es una mujer excepcional.
Sen de biliyorsun ki berbat bir inişti.
Fue terrible, lo sabes.
Sen de biliyorsun ki...
Nada personal, tú entiendes. Es sólo que...
Sen de biliyorsun ki bir uçaksavar 5,000 feetten alçaktaki her uçağı vurabilir.
Sabe tan bien como yo que los antiaéreos derriban un avión a menos de 1.500 metros.
Sen de biliyorsun ki sabrım taşmak üzere.
Has agotado mi paciencia.
Sen de biliyorsun ki kola yasak.
Sabes tan bien como yo que la Coca-Cola es tabú.
Sen de biliyorsun ki, para kaybeden herkes hile yapıldığını söyler.
Sabe tan bien como yo, que el que pierde dinero dice que hacemos trampa.
Benim kadar sen de biliyorsun ki, Bay Robeson, bir mermi yarasını tedavi etmek için bir doktor çağırıldığında, polise bildirmek zorunda.
Supongo que sabe tan bien como yo, Sr. Robeson, que cuando un médico es llamado para tratar una herida de bala, esta ha obligado a notificarlo a la policía.
Çünkü, sen de biliyorsun ki aradıkları kişi sensin ben değil.
Porque, verás... te buscan a ti, eso es cierto... pero nadie me busca a mí.
- Meredith, sen de biliyorsun ki sadece...
- Meredith, sabes muy bien que no...
Sen de biliyorsun ki, kesinlikle başaracağını, hayalini gerçekleştireceğini umut etmiştim.
De verdad esperaba que lo conseguiría, que haría realidad su sueño.
Ana sen de biliyorsun ki kazların tüyleri yine uzar.
Madre, sabes muy bien que a las ocas les crecen nuevas plumas.
- Sen de biliyorsun ki, şok hali içinde verdi.
- Se la dio, pero muy sorprendido.
Ve sen de çok iyi biliyorsun ki, tam 5 yıldır bu kadının sırtından geçiniyorsun, unutma. Ve şimdi sana birkaç kuruş kazanma şansını tanıyoruz.
Llevas 5 años viviendo a costa de tu mujer... y una vez que puedes ganar unos marcos...
Sen ne biliyorsun ki?
Qué sabe usted de eso?
Sen de benim kadar biliyorsun ki... Eddie dođduđundan beri idam odasýnýn kapýsýný çalýyordu.
Sabes bien que Eddie siempre ha estado a las puertas de la ejecución.
Sen de çok iyi biliyorsun ki bu geziye çıkmam için beni oyuna getirdin.
Eso no es cierto. Fue una trampa que me tendiste. Mira.
Onların sadece küçük hikayeler olduğunu biliyorsun, ama onlara öyle körü körüne inanmamızı istiyor ki sen de keşke inanabilsem diye düşünüyorsun.. ... ama sonuç itibariyle ne yapa -
Y sabes que son sólo pequeñas historias, pero quiere que las creas hasta tal punto... que deseas poder hacerlo... y qué puedes hacer más que -
Sen de hepimiz kadar iyi biliyorsun ki Kinkaid bize bir şey söyleyemez.
Sabes tan bien como nosotros que Kinkaid no puede decirnos nada.
Benim kadar sen de biliyorsun ki, bir adamı 48 saatten fazla tutamazsınız.
No se puede retener a nadie sin cargos más de 48 horas.
Ah endişelenme Watson sen de benim kadar iyi biliyorsun ki eğer onun sahibiyle veya sahibesiyle birlikteysen köpek sana dokunmaz.
No se preocupe. Sabe tan bien como yo que no le tocará si está con su amo o ama.
Sen de iyi biliyorsun ki ; sizin yerinizi kimseye söyleyemem.
Sabes bien que no se me ocurriría presentarte a nadie esta noche.
Şifreyi aldım ki onu sen de benim kadar iyi biliyorsun ayrıca seni de aldım!
Tengo el código, tú te lo sabes tan bien como yo... y te tengo a ti.
Biliyorsun ki ne o sensiz, ne de sen onsuz yaşayamazsınız.
Sabes que no puede arreglárselas sin ti, ni tú sin ella.
Sen ne biliyorsun ki?
¿ Qué sabe usted de eso?
Sen de iyi biliyorsun ki Kay'in gümüş sofra takımı...
Ven acá. - ¿ Qué ocurre?
Sen ve Bobby ile vakit geçirmesinden hoşlanmıyorum. Onun hakkında ne biliyorsun ki?
No me gusta cómo se ha pegado a ti y a Bobby. ¿ Qué sabes de él?
Sen de çok iyi biliyorsun ki, Will Isham... yolunun üzerinde bir engel görmek istemez.
Sabes tan bien como yo que Will Isham... no soporta que nada se le interponga.
Sen de biliyorsun, ben de biliyorum ki para vermelerinin sebebi olay.
Tú mismo sabes igual que yo también sé que lo que se paga es la acción.
Şanslıyım ki sen ne yaptığını biliyorsun.
Tuve suerte de que hubieran pensado en lo que hicieron.
Bunun hakkında sen ne biliyorsun ki?
- Sólo que espero no tener que verlo. - ¿ Y tú qué sabes de eso?
Sen de gayet iyi biliyorsun ki bu kadın torunum değil.
Sabe bien que ella no es mi nieta.
Biliyorsun ki sen değişmiş birisin Eski bir silahşorsun ve o silahı da artık kullanmıyorsun.
Sabes, eres un tipo reformado, un ex-pistolero y ya has dejado de usar tu arma.
- Sen benim hakkımda ne biliyorsun ki?
¿ Qué sabrá usted de mí? - ¿ De usted?
Sen de çok iyi biliyorsun ki, Ben Fransız yemeklerinden nefret ederim.
No tenemos lo preciso. Y todos los días hace falta algo.
Kahretsin, sen de gayet iyi biliyorsun ki sadece senin istediklerin olur.
Sabes perfectamente que haremos lo que tú quieras.
Sen de iyi biliyorsun ki o yardımı hak eden biri değil.
Sabes bien que no es el tipo de persona que presta ayuda.
Biliyorum ki sen bir palavracısın, sen de öyle olduğunu biliyorsun.
Sé que eres un farsante y tú sabes que lo eres.
Sandra... Sen de benim kadar iyi biliyorsun ki, bu geçmiş silinip gitmeli, hiç varolmamış gibi.
Sandra, para ti tampoco debe de existir el pasado.
Ama sen de iyi biliyorsun ki bu dünyada her istediğimizi elde edemeyiz.
Pero sabes muy bien que en éste mundo no podemos tener nuestros deseos garantizados.
Sen Tanrı hakkında ne biliyorsun ki? Benim gibi R de bir inanan.
Ya sabes, incluso Dios puede cometer errores.
Sen de benim kadar iyi biliyorsun ki... Colorado altınları kimseyle paylaşmaya yanaşmayacak.
Y sabe tan bien como yo... que Colorado no va a compartir el oro con nadie.
Sen de gayet iyi biliyorsun ki bütün Kültür Bakanlığı sorgulandı.
Pero fuiste interrogado cuando le detuvieron.
Sen bu konuda ne biliyorsun ki, boşboğaz herif?
¿ Qué sabes de todo esto, charlatán?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]