Tüm gün Çeviri İspanyolca
5,094 parallel translation
Ben de Bayan Libby'ye tüm gün teyzemin kundaklamasını anlattım.
Y yo he estado hablándole a la señora Libby todo el día sobre cómo mi tía nos arropaba.
Tüm gün ağzından çıkan en uzun cümle bu oldu.
Ese es el mayor número de palabras que has dicho en todo el día.
Sanırım başıma gelenleri ait oldukları yere nasıl koyacağımı bilmek için. Her zaman, tüm gün boyunca düşünmemek için.
Bueno, supongo que me gustaría saber cómo asimilar lo que me pasó para no pensar constantemente en ello, cada día.
O insanların hepsi tüm gün oturup gözlerini telefonlarına diker.
Y todo para que la gente pueda sentarse a mirar sus teléfonos todo el día.
Tüm gün boyunca ne yapıyorsun?
¿ Qué haces todo el día?
- Darbe tüm gün boyu devam edebilir...
La represión puede durar todo el día...
Tüm gün birlikte yatakta çıplak yatarız.
Nos quedamos desnudos en la cama todo el día.
Tüm gün boyunca adını duydum.
Llevo todo el día oyendo tu nombre.
Kendimi tebrik etmek istemiyorum ama tüm gün boyunca çok uğraştım.
No quiero halagar a nadie, pero he trabajado todo el día para tenerlos a punto...
Ben ve arkadaşım tüm gün peşinde olsak geçim kaynağın nasıl etkilenir acaba?
¿ Cómo crees que afectará a tu medio de vida que te persigamos todo el día?
Tek yaptıkları tüm gün internette sörf.
Ellos navegan por Internet todo el día.
Çıkar baklayı, Charlie Tüm gün seni bekleyemem.
Venga, Charlie, no tengo todo el día.
- Tüm gün mü?
- ¿ Todo ese tiempo?
Bakın, tüm gün boyunca beni takip ederek kendinizi salak durumuna düşürdünüz.
Miren, me han estado siguiendo durante todo el día haciendo de ridículos.
- Tüm gün boyunca nöbetteydim.
Me quedé dormido. He estado de guardia todo el día.
Tüm gün boyunca bu sesi duyup duruyorum.
He estado todo el día oyendo ese sonido.
Dün, tüm gün onun izini sürdüm.
Ayer pasé el día localizándolo.
Bunu tüm gün boyunca yapacak mısınız?
¿ Vais a estar haciendo esto todo el día?
- Tüm gün.
- Todo el día.
Tüm gün.
De día.
- Tüm gün boyunca.
Todo el día.
Tüm gün boyunca bu anı bekledim.
Estuve todo el día esperando hacer eso.
Elaine, ben üniversitede bira pinponu oynarken senin tüm gün çalıştığın bir işin vardı.
Elaine, mientras yo jugaba a emborracharme en la universidad... tú tenías un trabajo de tiempo completo.
Müdür Fury'nin tüm gün boyunca çalışan bilim adamlarından oluşan bir takımı vardı.
Directora Furia... Tenía un equipo de científicos trabajando día y noche
Tüm gün boyunca proje üzerinde çalışacağım.
Estaré fuera en el proyecto todo el día.
Tüm gün boyunca ejderha kökünün kokusunu soluyabilir fakat Hookfang asla Snotlout'a saldırmayacaktır!
¡ Puede estar oliendo raíz de dragón todo el día, pero Dientes de Garfio nunca atacaría a Patán Mocoso!
Seni Gary Busey sanan yabancılarla, tüm gün kafayı mı çekeceğiz?
Emborracharse con extraños, ¿ quién te crees que eres, Gary Busey? - Bueno, si tú...
Tüm gün giysi deneyecek vaktim yok hem.
Y no tengo todo el día para probarme vestidos.
Tüm gün seni gözlemledim.
Te he estado observando todo el día.
Tüm gün evde oturmaktan daha güzel ne olabilir?
No hay nada que adore más que estar en casa todo el maldito día.
- Tüm gün seni beklemiştik.
Hemos esperado por ti todo el día.
Evine, arkadaşın Hanımböceğine geri dönebilirsin tüm gün sana balım diyebilir.
Puedes regresar a tu casa, con tu amiga Mariquita. Ella te puede llamar "corazoncito" todo el día.
Fakat onların tüm gün boyunca hiçbir şey yapmadan belirsizlik içinde...
Pero no podemos tenerlos por ahí todo el día
Tüm gün buradaydın.
Has estado aquí todo el día.
Bahse varım tüm gün o ekrana bakıyorsun.
Apuesto a que miras esa pantalla todo el día.
Tüm gün tek sahne çekemedik.
No hemos hecho una toma en todo el día.
İnsanlar tüm gün odalarında saklanmaya devam ettikçe bugün bunu halledemeyeceğiz.
No vamos a terminar hoy si se esconden en habitaciones todo el día.
Ben tüm gün senin içinde de durabilirim.
Me podría enganchar a eso.
Başka bir gün gelmeyi istedim çünkü çoğu zaman bir semazen gibiyim ama Francis yanıma oturdu, elimi tuttu ve vaktin çabuk geçmesi için aklına gelen tüm Gilbert Sullivan şarkılarını söyledi.
Quería volver a ir otro día porque normalmente estoy echa un saco de nervios pero Francis se sentó al lado mío, me dio la mano, me cantó todas las canciones de Gilbert y Sullivan que pudo recordar, solo para que el tiempo pasara más fácilmente.
Yemin ederim, bunu tüm gün yapabilirim.
- Te juro por Dios que puedo hacerlo todo el día.
Bir gün tüm bunlar senin olabilir.
Un día todo esto podría ser tuyo.
Küçük şeyler, her gün olan, tüm bunların hepsi.
Demostrárselo, probárselo son las cosas pequeñas, día a día, eso lo es todo.
İlkeleri, bir gün tüm insanlığı özgür kılacak ilkelerdir.
principios que un día liberarán a todos.
Bir gün okuldayken tüm kolayı anakartımın üzerine dökmüştüm.
Cuando estaba en la universidad, tiré un refresco entero sobre mi placa base.
Bütün neşe ve kederlerimiz kendinden emin binlerce din, ideoloji ve ekonomik doktrin bütün avcı ve toplayıcılar bütün kahramanlar ve korkaklar bütün uygarlık kuran ve yıkanlar bütün krallar ve köylüler bütün aşık çiftler bütün anne ve babalar, umut dolu çocuklar mucitler ve gezginler bütün ahlak öğretmenleri, bütün yozlaşmış politikacılar bütün süperstarlar, bütün büyük liderler türümüzün tarihindeki tüm azizler ve günahkarlar burada günışığına asılı bu toz zerresi üzerinde yaşadılar.
Las suma de las alegrías y las tristezas miles de religiones, ideologías, y doctrinas económicas cada cazador y rebuscador de basura cada héroe y cobarde, cada creador y destructor de la civilización cada rey y campesino cada pareja joven enamorada, cada madre y padre niño esperanzado, inventor y explorador cada maestro de ética, cada político corrupto cada superestrella, cada líder supremo cada santo y pecador en la historia de nuestra especie vivió aquí en una mota de polvo suspendido en un rayo de sol.
Gerçek bir lider ; işin bir gün daha, bir ay daha devamı için gereken tüm adımları...
Un verdadero presidente haría lo que fuese necesario para asegurarle a nuestro negocio otro día, mes...
Tüm bunları düşünmek garip....... o gün ışığında dolanıp duruyor öğle vakti iblisi kendi düzenlediği bu cennette.
Es extraño pensar que todo este tiempo, ha estado vagando a la luz del día... el demonio del mediodía en este paraíso de su propia invención.
Ben Abhimanyu Kaul, Hindistan Cumhuriyeti'nin özerk sosyalist, laik, demokratik her bir halkına yağmuru beklerken gözleri kuruyan çiftçiye bugün çoğunu aç yatıran anneye bütün gün çok çalışmasına rağmen tam öğün kazanamayan işçiye tüm yaşlılara ve gençlere söz veriyorum.
Dondequiera que mire, Veo a mi país. Puede haber luz ¿ dónde está mi país. Yo, Abhimanyu Kaul, prometo todo ciudadano de la Sovereign, socialista, secular, República Democrática de la India.
Ve o gün geldiğinde bazı seçimler yapmak zorunda kalacaksın arkadaşların ya da kendin için değil, tüm Berk için yapacaksın.
Y cuando ese día llegue, tomarás tus propias decisiones, no por tus amigos, o pensando en ti, lo harás por todo Berk.
Tüm dürüst insanlar bilsin ki, Charles o gün Fransa'da, Lucy Walters'la evlendi.
Todas las familias honestas saben que Charles se casó con Lucy Walters aquel día en Francia.
Dinle, bence hepimizi önümüzdeki hafta bir gün ayarlama konusunda hemfikir olmalıyız çünkü Da Silva'nın tüm ışıkları feda etmesini ve sahneleri tutturamama riskini göze almak istemiyorum.
Escucha, creo que debemos ponernos de acuerdo ahora para organizar un día de recogida la semana que viene, porque no quiero... Da Silva va a tener que sacrificar toda la iluminación y no vamos a poder hacer coincidir nada.
gunther 50
günaydın 7167
günaydin 27
günaydın sevgilim 16
günü 31
güney 137
gunner 21
günün nasıl geçti 55
güneş 243
gündüz 49
günaydın 7167
günaydin 27
günaydın sevgilim 16
günü 31
güney 137
gunner 21
günün nasıl geçti 55
güneş 243
gündüz 49
günaydın tatlım 25
günahkar 29
günah 39
günler 45
günaydın hayatım 17
günaydın hanımefendi 52
günaydın çocuklar 50
güneş ışığı 22
güneşte 16
günaydın efendim 192
günahkar 29
günah 39
günler 45
günaydın hayatım 17
günaydın hanımefendi 52
günaydın çocuklar 50
güneş ışığı 22
güneşte 16
günaydın efendim 192